16/12/2014 | Yazar: Baki Uguz

LGBT haklarının savunulmasını, heteroseksüelliğe hakaret veya düşmanlık gibi algılayanlar var. Oysa bütün mevzu, haklar itibarıyla geride olanın eşitlenme mücadelesidir.

Hani her zaman sıradan insan sıkıcılığından söz eder ve toplumun çoğunluğu bu insanlardan müteşekkil olduğu için kötümserlik yaparım ya... Bugün kötümserliğimi bir adım daha ileriye taşıyacağım. Çünkü sıradan insanların topluma verdikleri tek zarar, sıkıcı olmaları değil. Keşke sadece sıkıcı olsalar; en fazla görmemezlikten gelir işimize gücümüze bakarız. Bu insanlar aynı zamanda gelişmemizin önündeki en büyük engeldirler. Neden engel olduklarını bugünlük iki örnekle açıklamaya çalışalım; örnek bitmeyeceği için daha sonra da devam ederiz...
 
Öyle çapsız insanlar var ki, mesela kadınların haklarını savunmalarından, “Erkek düşmanlığı” yapıldığı sonucunu çıkarabiliyorlar. Ve bunu kocaman kocaman makam mevki sahibi insanlar yapabiliyor. Aynı bunun gibi LGBT haklarının savunulmasını, heteroseksüelliğe hakaret veya düşmanlık gibi algılayanlar var. Oysa bütün mevzu, haklar itibarıyla geride olanın eşitlenme mücadelesidir. Toplumu oluşturan bir kesimin, egemen olanla eşit hak talebi, egemen olan tarafından neden yan bakışla karşılanır?
 
Öncelikle çap çok önemli; zira çapın olacak ki kendi yaşamadığın sıkıntıyı da anlayıp, o sıkıntının ortadan kalkması için mücadele eden insanlara destek verebilesin. Bu işler de maalesef 2 maşallah, 3 inşallah ile olmuyor. En basit ifadesiyle, Allah dert vermemiş ki derdi olanın halinden anlasın. (Teşbihte hata olmazmış; “dert”ten kasıt elbette kadın olmak veya eşcinsel olmak değil, ataerkil ve heteroseksist algının ortaya çıkardığı sorunlar.) Adam ezberlemiş 3 Kulhu 1 Elham’ı; oraya bakıyor “Bu olmaz” diyor. Aklına başvurma gereği dahi duymuyor. Kılıyor namazı, tutuyor orucu “Bu iş tamamdır.” diyor. Ondan sonra ezberlediğinin dışında bir şey talep edene de düşman gözüyle bakıyor veya en iyi ihtimalle talep edeni umursamıyor. (Vereceğin hesap keşke aldığın abdest, kıldığın namazla sınırlı kalsaydı da senin o vurdumduymaz zalim huzurun bir işe yarasaydı! Hani hep der ya sizin fikri ağababanız “Zulüm karşısında sessiz kalan dilsiz şeytandır” diye. Bu sözü bir de benim anlattığım yönden yorumlayın.)
 
Kapının önünde “Estağfirullah el aziym ve etübü ileyh” dediğimi duyan ve bana asansörde “Sen estağfirullah el aziym ve etübü ileyh mi dedin? Allah Allah, hayret yav” diyerek pek şaşıran amca! Biz senin bildiklerini bilir, üstüne de daha neler biliriz!
 
Genelleştirecek olursak, hakkını savunan kadını erkek düşmanı gibi algılayan adamla, şu benim amcanın ortak sorunu, dünyaya sadece ezberlediği dini literatür üzerinden bakmasıdır. Tek referans kaynakları din olunca, haliyle algı kabızlığı yaşıyorlar. Bunlara da çoğumuz kestirmeden “yobaz veya bağnaz” diyoruz. Bunlar bu sefer de “İnançlı olduğumuz için bizi aşağılayıp İslamafobi yapıyorlar.” diye saçmalıyorlar. Oysa eleştirme sebebimiz asla inancınız değil, (Sonuçta sizden farklı şeyler talep edenlerin çoğu da inanç sahibi) başka referanslara başvurmadığınız için maruz kaldığınız körlük ve cehalet. Başka bir ifade ile bildiğinizin üstüne başka hiçbir şey bilmemeniz ve öğrenmeye niyetinizin olmaması! Ve dahi öğretmeye çalışanlara karşı kiminizin umursamaz, kiminizin saldırgan, kiminizin de hakaretamiz tutumu...
 
İşte, hal böyle olunca da ister hoşunuza gitsin ister gitmesin, at gözlüklü, cahil, yobaz ve bağnaz oluyorsunuz! 

Etiketler:
nefret