11/03/2013 | Yazar: Buğra Tokmakoğlu

Ben şimdiye kadar, aman karşımdaki üzülmesin diyerek gördüğüm olumsuzlukları içime atarak kendimi mahvettim.

Toplumlarla özdeşlemiş önyargılardan Türkiye’ye mal edilmişlere bakıldığında ne yazık ki olumsuz genellemelerin, olumlularla karşılaştırıldığında bariz bir biçimde ön sıralarda olduğunu fark ediyoruz.
 
Dünya genellemelerinden payımıza düşen pastada, geçmişten bugüne bu topraklarda yaşayan herkesin hiç kuşkusuz payı var. Bu yaşanmışlıklar neticesinde atasözü, deyim ve özdeyiş olarak dile gelen sözlerde yaşanmışlıkların en derin birikiminin yansımalarına şahit oluyoruz.
 
Bütün bu bilgiler ışığında toplumumuzda kronikleşen birçok sorunu kısa, net sözlerle özetleyerek her gün bir kez daha teşhis koyuyoruz, çözümler üretemeden sorunlarımıza...
 
Damarlarımıza işlemiş, kronikleşmiş, herkesin başını derde sokan, şikâyet ettiğimiz ancak vazgeçemediğimiz "dolaylı anlatım" sanatından çok çektim ben de birçokları gibi.
 
Büyüklerimizin "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" sözleriyle ifade ettiği ve bir türlü söylemde bulunacağımız ifadeyi açık yüreklilikle ve net bir şekilde karşımıza yansıtamadığımız durumlar, sonra önü alınamaz olumsuzluklara yol açıyor.
 
Maalesef, karşımızdaki kişiye söylemde bulunacakken "genellikle" açık, net ve fikirlerimizi en doğrudan biçimde söyleyemiyoruz, her ne hikmetse...
 
Karşımdaki üzülür, beni yanlış anlar, ilişkilerimiz bozulur anlayışıyla, zaman zaman da bir sonraki adım hesapları ile açıkça dile getiremediğimiz durumlar öyle bir zaman geliyor ki "keşke zamanında net bir şekilde derdimi, dileğimi, isteğimi, beklentimi ifade etseymişim" sözü ile hüsranı özetliyor.
 
Ben şimdiye kadar, hep bu korkuların esiri olarak haksıza haksızsın diyebilmek için atla karayı seçtim.
 
Ben şimdiye kadar, aman karşımdaki üzülmesin diyerek gördüğüm olumsuzlukları içime atarak kendimi mahvettim.
 
Ben şimdiye kadar, çevremde yapılan haksızlıkları, çevremdekilerle en ince detayına kadar konuşurken asıl mesajın gitmesini istediğim noktayı bin bir ter dökerek evire çevire üstü kapalı bir şekilde anlattığım için kendi huzurumu bozdum.
 
Ben şimdiye kadar, bir düzende huzuru bozan ve beş para etmez yapısıyla hiçbir işe yaramayan yaratıkları ilgililere açık yüreklilikle anlatamadığım için derde düştüm, zarar gördüm...
 
Olan her seferinde bana ve çevremde benim gibi düşünenlere oldu. Oysaki hiçbir işe yaramayanlar, düzenin boşluklarında fare misali kırıntılarla uğraşıp gününü geçirenler, kendi sorumluluklarını başkalarına yükleyip bütün bunları yaptıkları yetmezmiş gibi çok çalışıyor görüntüsü yaratanlar, akıllarına geldiğinde dünyayı kurtardığı izlenimi ile yalakalıkta sınır tanımayanlar hep benim bir adım önümde oldu.
 
İşin acı tarafı bizim yönetici zihniyetimiz bu tarz insanları her koşulda destekler ve çevresinde bulundurmaktan da keyif alırlar...
 
Zihniyet değişikliğine kendimden başlamalı düşüncesiyle üstü kapalı ve dolaylı anlatımdan mümkün olabildiğince uzak durarak, bugünden itibaren ne hisseder, ne düşünür, neye üzülür, neye sevinir, neye kızar, neye bozulur, neden rahatsız olur ve neden mutlu olursam bunu çevremdeki herkesle en açık anlatım biçimiyle paylaşmaya karar verdim.
 
Açık anlatım metotlarından uzaklaştıkça bizler hayatı ıskalıyoruz sürekli. Çevresinde yaşananlardan bihaber olanların gözünü açmak, doğruyu yanlışı ayırt etmekte güçlük çekenlere en küçük bir katkım olması ümidiyle bundan sonra kimilerinin "car car", kimilerinin "çat çat", kimilerinin "dan dan" dediği biçimde bir iletişim stratejisi izlemeye karar verdim.
 
Bu kararı almada bana katkısı olan mesai arkadaşlarıma sevgilerimi ileterek herkesin açık iletişim kanallarının eskisinden daha açık olduğu günlerde görüşmeyi diliyorum...   

Etiketler:
İstihdam