22/04/2013 | Yazar: Fredi Merkürioğlu

‘Ben ezelden beridir silik yaşadım, silik yaşarım’ diye bir felsefem vardı bir zamanlar. İnsanın cinsel kimliği özgüvenini kötü yönde etkilememeli.

Geçtiğimiz günlerde alkolü biraz fazla kaçırmışım efendim. Hetero arkadaşlardan ayrılıp kendimi başka bir mekânda Firuze’yi söylerken buldum. 

Facebook’ta görmüştüm, gey bir arkadaş karaoke partisi düzenliyordu. Gitmeyi pek düşünmüyordum ama alkol bardakta durduğu gibi Fredi’nin midesinde de güzel duruyor.
 
Tek başıma bir bara veya kafeye gitmek hep çok istediğim ama çok da çekindiğim bir hadiseydi. Oturdum bir köşeye, baktım şarkı söyleyenlere. Alkol özgüvenimi tavan yaptırmış ya, karga diyorum herkese, ben daha iyi söylerim, “hıh!” falan. Namus meselesi olmuştu bu gece sahneye çıkabilmem, çıkacaktım her ne olursa olsun. Şarkı söylemeden gidersem ertesi günü kendimi döverdim zaten. Korkak Fredi! (tükürük!)
 
Yan masada bir çocuk oturuyordu, gözüm ona ilişti. Kendisi bayağı bir divaydı. Siyah daracık bir pantolon giymiş, üstünde de yırtık pırtık bir gömlek, yakaları dikelmiş. “Arkadaş lubunya” dedim hemen ve gittim yanına (vay ne büyük bir tespit). “Selam. Gördüğüm kadarıyla sen de yalnızsın ben de yalnızım, masana katılabilir miyim?” şeklindeki önerimi çok sıcakkanlı bir tavırla kabul etti ve başladık konuşmaya. Kendisi ses sanatçısıymış, komşu ülkelerimizden birinden gelmiş ve birazdan şarkı söyleyecekmiş fakat fotoğrafını çekecek kimsesi yokmuş, sen çekebilir misin? Tabi ki dedim kaderdaşım, tabi ki çekerim.
 
Neyse efendim, çıktı arkadaşımız sahneye, başladı Rober Hatemo’dan “Yerim Çok Dar” adlı parçayı seslendirmeye. Beni görmeliydiniz. Elimde arkadaşın telefonu, her açıdan foto çekiyorum. Neyse indi bu teşekkür etti. Ben de iltifat falan. Kendimi asistanı gibi hissettim. Ah dedim sonra, sahneden inerken elini tutup masasına getirmedim divamı!
 
Aradan 5 dakika geçti geçmedi, bizimkinin yanına birkaç arkadaşı geldi ve benden izin istedi arkadaş. Ama Allah’ı var teşekkür etti fotoğraflar için. Çok güzel pozlar yakalamışım. Başka masaya geçti. Afalladım lan bildiğin. Hani biz kaderdaştık, hani yalnızdık ikimiz de, beni niye masana davet etmiyorsun lan güzel arkadaşım? Ben arada böyle anlamlar yüklerim varlıklara.
 
Fena üzülmüştüm alkolün verdiği hissiyatla. Neyse dedim Fredi, şarkını söyle ve siktir olup git bu mekândan! Hala inat ediyorum ama bak. Ölüm kalım meselesi olmuş Sezen’imin Firuze’si... Aklımda tek bir soru işareti var; o da şimdiye kadar hep eğlenceli, oynamalı şarkılar söylenmiş. Ben pek sevmem eller havaya şarkılarını söylemeyi. İnsanlar Firuze’yi duyunca dışarı kaçar diye ödüm kopuyor.
 
Bir süre geçti. -alkol zaman kavramını yitirtiyor bende, o süre ne kadardı bilemeyeceğim, belki beş dakika, belki bir saat- büyük bir şarkıcı edasıyla başladım şarkıya. Bir de baktım ki sahnenin önünde lezbiyenli, geyli, heterolu, biseksli çiftler dans ediyor. Oha dedim Fredi, ne güzel oldu!
 
Velhasıl kelam indim sahneden dışarı, çıktım tüttürmeye. Bir kaç kişi geldi tebrik etti. Çok sevindim, çok teşekkür ettim. Ama derdim kaderdaşım, divamın gelip tebrik etmesiydi. Gelmedi tabi kendisi. “Ok,” dedim “Fredi, bu akşamki görevini de yerine getirdiysen evine gidip sızabilirsin.”
 
“Ben ezelden beridir silik yaşadım, silik yaşarım” diye bir felsefem vardı bir zamanlar. Bir arkadaşımın felsefesi de “hayata bir sıfır yenik başlamak” tarzı bir felsefeydi. İnsanın cinsel kimliği özgüvenini kötü yönde etkilememeli. Biz toplumun norm ve değerlerine çok zıt bir hayat yaşıyoruz ve yaşayacağız. Ama şunu unutmamak lazım ki eşcinsellik bir lanet değil, bir hediye. Çevrene baksana kardeşim. Her alanda süper başarılı eşcinseller var. Nasıl başarılı oldu bu arkadaşlar? Ha? Sorarım sana? Nasıl nasıl!!!

Etiketler:
nefret