16/01/2013 | Yazar: Osman Bulugil

Endüstriyel futbolun seyircisinin de futbol turisti olduğunu söyleyebiliriz. Braudel’in bahsettiği Kuzeyli turistin Akdeniz istilasının stadyumlardaki hali bugünün futbol seyircileri…

Endüstriyel futbolun seyircisinin de futbol turisti olduğunu söyleyebiliriz. Braudel’in bahsettiği Kuzeyli turistin Akdeniz istilasının stadyumlardaki hali bugünün futbol seyircileri…
 
Göçün bir hareketlilik (çevirim de diyebiliriz) olduğunu unutmadan Sicilya’dan Kuzey’e göç eden insanlardan boşalan kırlara da çalıştırılmak üzere -daha ucuz işgücüyle- Tunus’tan işçiler getiriliyordu.
 
Akdeniz: Güney- Kuzey İtalya, Göçler ve Futbol
 
Bu yazıda öncelikle Kuzey ve Güney diye bir kavramsallaştırmada, coğrafi prensiplerin etkisi göz önüne alınmakla beraber; temel belirleyici politik-ekonomik dönüşümler ve buna bağlı olarak da göç olgusu işlenecektir. 
 
Sadece coğrafi prensiplere dayalı bir algılama, öncelikle sınırları meydana getirecektir. Bu da kuzeyin içindeki güneyi, güneyin içindeki kuzeyi görmemizi engelleyecektir. Temel dayanağımız sosyo-ekonomik süreçlerin etkisiyle yaşanan hareket olacak. Bu hareket üzerinden İtalya’nın analizini Akdeniz’le bütünleştirmeye çalışacağız. Son olarak bu hareketin İtalya futboldaki görünümlerini ele alacağız.

Akdeniz ve Futbol
Kısaca Akdeniz’le başlayalım. Akdeniz’i tek bir uygarlık olarak ele almak yetersiz kalıyor. Birbiri üstüne yığılmış bir uygarlıklar bütünü diyebiliriz belki de: Gemiler hareket ederken, üzüm hasadını yapan veya sürülerini yaylaya çıkaran köylülerin eşlik ettiği bir türküdür kulaklarda… Barselona’dan İstanbul’a; Sicilya’dan Pireneler’deki yaylalara; İber yarımadasındaki çobandan Giritli balıkçıya kadar… İnsanlığın tarih boyunca tam da egemenliği kurduğunu düşündüğü yerde aslında hiç de egemen olamadığı bir coğrafya Akdeniz.
 
Uygarlıklar bütünü Akdeniz’in bugünkü fotoğrafı pek de hoş değil. Kuzeylilerin koşa koşa geldikleri Akdeniz’de, turizmlerinin/tüketimlerinin nesnesi olma tehlikesiyle karşı karşıya olan Akdeniz tarzı yaşama, bir gerçeğe katılır gibi katılmadıkları ve tatilleri biter bitmez düzenli bir biçimde döndükleri Kuzey’deki (artık fosil haline gelmiş yaşamları ve parayla satın alınan yazların sahte yaşamı) hayatları… Bu noktada bugün endüstriyel futbolun seyircisinin de futbol turisti olduğunu söyleyebiliriz. Braudel’in bahsettiği Kuzeyli turistin Akdeniz’i istilasının stadyumlardaki hali bugünün futbol seyircileri…
 
Bugünün seyircileri de artık, işçi sınıfının elinden kayıp giden stadyumların istilacıları… Futbol turistleri de, stadyumların istilacıları olarak var olmaya başladıklarından beri sahadaki oyun artık başka bir şeye karşılık geliyor: Futbol turistinin fosil haline gelmiş yaşamlarında, oyuna -bir gerçeğe- katılmaktan öte, oyunun parayla satın alınmış sahte yaşamlarının bir parçası haline dönüşmesi…
 
İtalya: Akdeniz’de Bir Göç Hikâyesi
 
Akdeniz tarih boyu önemli göçerle sahne olmuştur, olmaya da devam ediyor. Bu noktada İtalya’da 20. yüzyıldaki göçlere dikkat çekmek adına Braudel’den yapacağım alıntı anlamlı olsa gerek:
 
(…)Hem Amerika’nın hem de faşizmin uyguladığı kısıtlamaların, öte yandan 1930’lardaki ekonomik krizin etkisiyle göç hareketi yavaşladı, neredeyse durdu. Savaştan sonraysa daha da şiddetli olarak, Kanada ve ABD’den çok İsviçre ve Almanya’ya yönelerek yeniden başladı: 1960 yılına doğru endüstrileşmiş Avrupa’da el emekçisi gönderen ülkelerin başında yine İtalya vardı. Fakat gerçekleşen “ekonomik mucize” ile birlikte neredeyse geleneksel hale gelen bu göçün yerini, daha şiddetli ve birincisine rakip ikinci bir göç aldı; bu kez söz konusu olan göç ülke içine, Kuzey İtalya’ya, Lombardiya’ya ve Piemonte bölgelerindeki kentlere ve fabrikalara doğru yapılıyordu. Hatta Güneyliler, Kuzey’deki köylüler tarafından terk edilen verimli topraklara yerleşiyorlardı. Yirmi yıl içinde (1951-71) Güney’den ayrılan kadın-erkek 21 milyon insandan yalnızca 1 milyonu yurtdışına çıktı”. (1)
 
Artık Kuzey’in kent çeperlerini “getto”lar sarıyor; sosyal bilimcilere, kriminoloji uzmanlarına yeni “işler/inceleme alanları” çıkıyordu. Faşist pratiklerle örülen ötekileştirme ağı Güneyli insanları her gün, güneydeki yaşamalarıyla (Akdeniz tarzı yaşam diyelim) başlayan bir aşağılama mekanizmasına dahil kılıyor, her suçun zanlısı ilan ediyor, hatta suç kavramsal düzeneğinin Güneyli insanların yaşantılarıyla bağdaştıran bir ırkçılıkla, burjuvazinin o “steril” semtlerinden insanları kovuyorlardı. Göçün bir hareketlilik (çevirim de diyebiliriz) olduğunu unutmadan Sicilya’dan Kuzey’e göç eden insanlardan boşalan kırlara da çalıştırılmak üzere -daha ucuz işgücüyle- Tunus’tan işçiler getiriliyordu.
 
Hemen bütün Akdeniz’de benzer örneklerine rastlayabileceğimiz “kriz”, Türkiye’de 1950’lerde başlayan kırlardaki yapısal dönüşümün, 1960’lardaki başlayan göç hareketini anımsatıyor. (Ordunun üç binin üzerine köy ve köy altı yerleşimi boşalttığını unutmayalım). Bugün artık Akdeniz’de aynı bağımlığının iki yüzü karşımıza çıkıyor: Güneşi ve işgücü…
 
Bugün Akdeniz’de üniter devletlerin baskısı altındaki halklar, uygarlık gramerinde Akdeniz tarzı yaşamın temel dinamiğiyle direniyor: Özerklik. Katalonya, Sicilya, öteki Akdeniz’in Kürdistan’ı… Ulus devletler Akdeniz’de boğulmaya başladı bile… Fransızları hatırlayalım: Cezayir’de giriştikleri sömürgecilikten sonra, şimdi Fransız kentlerinde belki de birer direniş odağı haline gelen Cezayir nüfusu… Bu yönüyle 2006 Dünya Kupası Finali’nde “oyun”dan atılan Zidane’ın, sahadan çıkarken, yanında geçtiği kupaya bakmaya bile tenezzül etmemesini bu düzlemde düşünmek gerek…
 
Irkçılığın futboldaki görüngülerine karşı en başta gelen direniş odaklarından birisini oluşturmaya devam ediyor Akdeniz… Ne kadar farklı yönelimleri, iktidara eklemlenenleri görsek de, Akdeniz’de futbol en önemli mücadele alanlarından birisi ve hareket, iktidarın kolonlarını sallıyor her geçen gün…
 
Kuzey’in Futbolu, Güney’in Futbolu
 İtalya’da futbol, toplumdaki iktidar ilişkileri ağından farklı bir düzlemde değil. Kuzey’in patronalarının kulüpleri, Güney’in kriminolojinin kavramsal düzeneğiyle meşrulaştırmaya çalıştıkları küçük, “mafya”nın elinde olan, holigan taraftarlara sahip kulüpler… Futbol, İtalya için anlattığımız göçün, ötekileştirmenin, sömürünün tam da göbeğinde yer alıyor. Bu noktada tespitimizi açabilmek adına Negri’nin kapısını çalalım:
 
“Eskiden Kuzey’in büyük kulüpleri karşısında Güney’in kulüpleri vardı: Palermo, Cagliari,  Bari Lecce, Avellino. Özellikle de Napoli. Yalnızca yerel büyük kulüpler değildi bunlar, Güney’in bütünleşmesinin en önemli sembolleriydiler. İtalya’nın birliği için futbol Garibaldi’den fazlasını yapmıştır! İç göç yoğunlaştıkça Güney’in taraftarları Kuzey’in büyük takımlarının müttefiki oldular.”(2)
 
Bugün İtalya futbolunda Güney’in sözü yok. Göçün yarattığı etkiler, Kuzey’deki Güney’in içinde var olan insanların ötekileştirilmesine ve böylelikle dönüştürülmesine karşılık geliyor. Güneyin var olma savaşında, Maradona’yı selamlarken, Napoli’ye ayrı bir parantez açalım. 2010/2011 sezonunda son haftalardaki kayıplar olmasa şampiyon olmaları içten bile değildi. 2011/2012 sezonunda da ligi 5. sırada bitirdiler. Kadrolarında Hamsik, Cavani, Pandev gibi ofansif futbolun önemli oyuncuları mevcut. İtalya Ligi’nde Milan, Juventus ve İnter gibi hem masa başı hem de saha içi ayak oyunlarını iyi bilen tekelleşmiş kulüplere karşı durabilme şansı az gözüküyor ama kaybetmesi de imkansız! Napoli, İtalya Ligi’nde pek de rastlamadığımız (Palermo hariç) futbol oynamaya yönelik bir oyun sergiliyor. 2012/2013 sezonunda 20 takımlı İtalya Ligi’nde 17 takım Kuzey’den. Güney’li üç kulüp Napoli, Palermo, Cagliari Seri A’da yer alıyor. 17 Kuzeyli içinde de Milan, İnter ve Juventus tekelleşmesi ve onlara eklemlenmeye çalışan küçük kardeşleri Roma… Örneğin, İtalya’da FDL’nin fesih sürecinde Berlusconi’nin bilet fiyatlarını arttırma politikasını hatırlayalım. Tekelleşen kulüplerde direniş çok kolay olmayacak. Kuzey’deki Güneyli, Livorno tribünleri direniyor. Apolitikleştirmek için hemen her yola başvurdukları taraftar, Kuzey’in İtalya’sında şimdilik sessiz ve “holigan” kavramsallaştırması içine hapsedilmeye çalışılıyor fakat buradan çıkacak bir politik özne de Kuzey’in İtalya’sını Kolezyum’la beraber başlarına yıkacak.
 
Notlar:
1. Braudel Fernand. 2008. AKDENİZ Tarih, Mekân, İnsanlar ve Miras. Metis yayınları. İkinci basım. İstanbul. Sf:219.

2. Negri, A. 2010. “Milan, Kesinlikle!” Cogito, sayı: 63 


Etiketler:
nefret