29/11/2013 | Yazar: Tunca Özlen

İktidar ile cemaat arasında dershanelerin kapatılması gündemi üzerinden yaşanan restleşmenin, karşılıklı güç gösterilerinin nereye varacağını bugünden kestirmek zor görünüyor.

İktidar ile cemaat arasında dershanelerin kapatılması gündemi üzerinden yaşanan restleşmenin, karşılıklı güç gösterilerinin nereye varacağını bugünden kestirmek zor görünüyor. Bununla birlikte sol, söz konusu itiş kakışı “suni gündem” veya “yesinler birbirini” diyerek geçiştiremez. Perde arkasında neler olup bittiğini, bu işin nereye varacağını anlamaya yardımcı olacak önermeleri, maddeler halinde sıralamaya çalışacağım.
 
1- AKP hem parti içi bileşimi, hem de kendisini iktidarda tutan güçler yönünden oldukça özgün, özel misyonlarla donatılmış, iç eşitsizlikler ve kırılganlıklarla malul olan bir tarihsel bloktur. Tam da bu özellikleri yüzünden merkez sağı temsil eden ekol olarak iktidarını ve hatta varlığını on yıllarca sürdürmesi mümkün değildir.
 
2- Söz konusu tarihsel blokun birliğini temsil eden bir figür olarak Tayyip Erdoğan’ın blok içindeki rolü, dengeleyici değil iç eşitsizlikleri ve kırılganlıkları sabitleyicidir. En azından Erdoğan’ın yapmaya çalıştığı budur ve içe uyguladığı şiddet yeni dengesizlikler yaratmaktadır.
 
3- Cemaat ise bu tarihsel blokun tabanında belirli bir yer tutan, devlet aygıtı içinde tuttuğu mevziler sayesinde kendisini iktidarlar üstü gören, bu algının uzantısı olarak sivil toplum kurumu statüsünde kabul edilen, emperyalizmle ilişkisi daha uzun erimli hesaplar üzerinden tanımlanan bir siyasi yapılanmaya tekabül ediyor.
 
4- Cemaatin manevi liderliğini sürdüren Fethullah Gülen gücünü karizmasından veya eserlerinden değil, değişen siyasi dengeleri yorumlamaktaki hızından ve hareketini yeni durumlarla uyumlu bir konumlanışa getirmekteki esnekliğinden alıyor. Takiyyecilik, Gülen hareketinin başat özelliği ve bir bakıma en büyük zaafıdır.
 
5- AKP ile cemaat arasında uzun zamandır yaşanan sürtüşme, iktidar partisinin tarihsel misyonunu yerine getirdikçe tükenmesi ile cemaatin siyaset üstü bir görüntü verirken bir yandan kendisini AKP sonrasına hazırlamasının kaçınılmaz sonucudur. AKP son kullanma tarihi yaklaşan bir misyon partisi iken cemaat on yıllar boyunca devlet aygıtında ve toplumsal dokuda örgütlenmiş bir ağdır. “AKP devleti, cemaat sivil toplumu temsil ediyor” şeklindeki liberal tezler ise, yalnızca cemaatin devlet aygıtındaki gücünü gizlemeye hizmet ediyor.
 
6- Cemaat, AKP’ye muhtaç değildir. Amiyane tabirle, ne iktidarlar görmüş geçirmiştir. Daha önce DSP ile denenen ortaklık, Yeni CHP ve müstakbel lideri Sarıgül ile pek ala mümkündür. Bölgede Hizbullah’ın güçlenmesinden rahatsız olan Kürt siyasetinin bu listeye HDP adı üzerinden eklenmesinin önünde ciddi bir engel bulunmuyor; sol müttefikler ne der korkusu çoktan aşılmıştır. Özetle, AKP’nin ardından 2. Cumhuriyet sahipsiz kalmayacaktır.
 
7- “Hizmet söylemi” üzerindeki hegemonya mücadelesi sürtüşmenin bir diğer boyutunu oluşturuyor. AKP’nin alternatifsiz olduğu görüntüsünü verebilmesinde oldukça kritik bir yer tutan hizmet söylemi,  dünyanın en ücra köşelerinde bile misyoner okulları açan cemaat tarafından manipüle edilmeye son derece açık. AKP’nin oy oranını belirli bir eşiğin üzerinde tutmasına yarayan sağ tabandaki “istikrar” fetişizmi ise, Erdoğan gibi kavgacı bir figürün her geçen gün altını daha fazla oyuyor.
 
8-  Dersanelerin kapatılması, daha doğrusu sermaye ölçeği büyük olanların özel okullara dönüşmesi, buna gücü yetmeyenlerin ise tasfiye edilmesi projesi, AKP - cemaat kavgasını kızıştırmıştır. Bununla birlikte söz konusu projenin yalnızca eğitimin ticarileşmesi boyutuyla ele alınması, ezber yinelemektir. Konu daha bütünlüklü bir perspektifle ele alınmalı, talepler parasız eğitim ile sınırlanmamalı, piyasacılık eleştirisi aydınlanmacı girdiler ile takviye edilmelidir. 
 
9-  AKP dershanelerin dönüşümü projesiyle, inşa ettiği gerici rejimde cemaatin kapladığı ekonomik, siyasi ve toplumsal alanı kendi lehine daraltmayı hedefliyor. İktidar partisi alternatifini oluşturacak asıl gücün CHP veya MHP değil cemaat olduğunun farkında. Gidişi yaklaştıkça korkusu da büyüyor. Bana sorarsanız AKP - cemaat geriliminin özü budur.
 
Sonuç yerine
2014’e damgasını vuracak soru ise orta yerde duruyor: AKP’nin alternatifini cemaat mi, Gezi’ye katılan milyonlar mı belirleyecek? Gezi direnişçilerinin bir iktidar (hatta sistem) alternatifi oluşturabilmeleri için önce örgütlenmeleri gerekiyor.
 
Milli Merkez, sağın şeriatçı olmayan ancak dinci gericilik karşısında aydınlanmacı bir duruş sergileyemeyecek kesimlerini bir araya getirmeye dönük beyhude bir girişim.
 
HDP ise, bölgede dinci gericiliğe alan açmak pahasına "çözümden yana" liberalleri ve İslamcıları kapsamaya yeltenen, kendi kuyusunu kazan bir proje.
 
Hal böyleyken Sol Cephe’nin önünde, AKP’nin alternatifi olacak bir iktidarı yaratacak, bunun da ötesinde dikişleri atmaya başlayan 2. Cumhuriyet’in yerini alacak yeni bir cumhuriyeti kuracak toplumsal güçleri bir araya getirme görevi duruyor.  

Etiketler:
İstihdam