07/12/2015 | Yazar: Selçuk Candansayar

En güçlü ve her şeyi denetimleri altında tutuyor gözüktükleri zamanlarında bile örtük bir edilgenlikleri vardı.

Rusya uçağının düşürülmesinden bu yana komplo teorilerinin bini bir paraya döndü. Zaten az değildi.

İçinde bulunulan anda olup bitene anlam veremedikçe geleceği öngörmekte çaresiz kalan insan zihni elinde olmadan her şeyi planlayan bir ‘gücün’ olması gerektiğine vehmetmeye başlar. Belirsizliğin yarattığı kargaşa (kaos) karşısında dehşet hissi şiddetlendikçe denetim ve düzen (kosmoz) isteği artar.

Ben işin içinden çıkamıyorum ama olup bitenlerin bir amacı olmalı ve bu amacın ne olduğunu bilen birileri, her şeyi denetimleri altında tutuyor olmalılar! Çaresizlik hisseden ve korkuya kapılan zihinler için teskin edici akıl yürütme böyle işler. Komplo teorilerinin asıl rahatlatıcı gücü bireyin kendi güçsüzlük ve korkusuyla uzlaşmasını da sağlayabilmesinden gelir. Böylece hayata müdahil olmaktan sıyrılıp, bireysel sorumluluktan kaçınıp, edilgen bir bekleyişe yönelmek daha kolayca seçilebilir.

Uçağı aslında Rusya, Suriye’ de daha rahat hareket etmek için bilerek düşürttü ile ABD, bizi kandırıp uçağı düşürttü, böylece Türkiye’nin Suriye’ de hareket imkanı kalmadı ve PYD’nin önü açılmış oldu, diye giden ‘analizlerin’ ortak noktası Türkiye’nin edilginliğini meşrulaştırmaktan ve sorumluluğunu örtbas etmeye çalışmaktan başka bir anlam taşımıyor.

Sorumluluktan kasıt, sadece uçağı düşürmüş olmak değil, Türkiye’nin Suriye politikası ile ilgili sorumluluğu. Yani, AKP’nin hükümet ettiği ülkenin yurttaşlarına olan sorumluluğu.

AKP hükümetinin özgül olarak 2011 yılından bu yana Suriye- Ortadoğu politikasının bir planı vardı elbet. Hani medyalarında bir kaç saatte girilecek Şam’daki Emevi Camisinde namaz kılmak olarak popülerize edilen plan. Rusya uçağının düşürülmesi bu planın en baştan öngördüğü ve göze de aldığı bir gelişme miydi peki?

Eski Osmanlı’yı asıl bitirenin Rusya olması gibi Yeni Osmanlı’ların da Rusya ile çatışmanın eşiğine düştükleri bu günlerde bir vakitler bir planları olmuş olsa da şimdi ‘şaşkın ördek’ pozisyonunda oldukları ortada.

Peki, nedamet getirip sorumluluğu üstlenmelerini, hiç değilse bundan sonra yapılabilecekler için ülkede ve bölgedeki siyasal aktörlere barış için el uzatmalarını bekleyelim mi?

Bu beklentinin ham hayalden öte olmayacağını kanıtlayan en önemli tanıt bu günlerde ülke içinde yapıp ettikleri değil mi? Ama daha önemlisi özelde Erdoğan ama genel olarak AKP’nin tümünün sorumluluk anlayışı. Onlar sorumluluk alan değil, kendi hatalarına bile başkalarının eylemlerini gerekçe gösteriyorlar. Hiç, kandım diyemeyen ama her zaman kandırıldım diyen bireysel ahlakları var.

Demem o ki, en güçlü ve her şeyi denetimleri altında tutuyor gözüktükleri zamanlarında bile örtük bir edilgenlikleri vardı. Bu basit bir sorumluluktan kaçma manevrası da değildi. Tanrı’nın kaderine inandıkları için de değil. İçten içe hissettikleri ve inkar etmek için kibirlendikçe daha beter sanrıladıkları güçsüzlükleri. Artık bu güçsüzlükleriyle de sığınıp, korunma talep edecekleri ilk gençliklerinin büyük gücüne doğru ellerini açıp yakarmak üzereler.

Hani şu temel siyasi eğitimlerini aldıkları Komünizmle Mücadele Derneği, Milli Türk Talebe Birliği gibi eğitim kurumlarını kuran güç. Onun işine yaradıkları sürece kullanılacak ve sonra...


Etiketler:
İstihdam