26/09/2014 | Yazar: Emre Korlu

‘Sonbahar, sanki adına yakışanı yapar gibi gülüşünüzü bile düne çevirdi.’

“Sonbahar, sanki adına yakışanı yapar gibi gülüşünüzü bile düne çevirdi.”
 
Ali bey, yerdeki taşları saymayı seviyorum. Bunu, son birkaç yıldır huy edindim. Demek ki kalan, gidenin ardından yılları da böyle sayıyor; böyle alışıyor o yıpratıcı özlem duygusuna. Sanki her günün içine dünden bir şeyler koyar gibiyiz ve buna anı ismini veriyoruz. Yani, yalnızlığımızı hafifletici bir sebep buluyoruz. Ölümüyle bizi yıkan birini unutmama çabası bu.
 
Zamanın ardına sığınıp beklediğimiz ve sonra o izi görüp ortalığa çıktığımız; acıların hafiflediği bir nokta var. İşte ben orada kaybettim sizi. Kaybettiğim ve asla bulamayacağım değerli bir hazine gibiydiniz. Sizde insanı etkileyecek bir şey vardı. Her şeye rağmen gülümsemenin o güçlü erdemiyle hasta yatağınızda konuşmaktan vazgeçip, yalnızca gülümsemenize kadar geçen sürede imrenilecek o ışık vardı üzerinizde.
 
Sizi hiç unutmadım! Önceleri inanamadım. Açık kalan paylaşım alanınızda size ithafen kurduğum cümlelerimi okuyormuşsunuz gibi düşünmek istedim. Gitmediğinize inanmak için zorladım kendimi ancak olmadı. Aklımı yitireceğimi zannettim. Ölen birinin ardından üzerine toprak dökmek daha sonraları ruhumu ezip geçti. Belki de uğurlamanın en yaralayıcısını yaşadım.
 
Ayakta durmanın zor olduğu bir andı. Gidiyordunuz. Gidişinize bakıyordum. Dönmeniz için elimden hiçbir şey gelmiyordu. Oysa tüm olasılıkları zorluyordum. Tabutunuzu taşırken, “ses ver Ali bey! Ne olur” diye sayıklarken buluyordum kendimi.Ebedi istirahatgahınıza götürene kadar uyanabilme ihtimalinizi umut ediyordum.
 
Sizce delilik mi bu, Ali bey? Zira şunu çok iyi biliyorum mutlaka yine karşıla cağız.
 
Elbette ki, kesişecek yollarımız. Yokluğunuzun üzerinden kaç yıl daha geçer bilmiyorum lakin yan yana geleceğimiz boş bir koltuk muhakkak var.
 
Burada senden bahsediyoruz Ali bey. Tıpkı cenazenden sonra senin için yazılan cümlelerin yaşlı gözlerle dinlenilmesi gibi acı veriyor yokluğun; sesinin kulağımda bıraktığı o ahengi yakalamaya çalışıyorum.
 
Yokluğunuzla birlikte hayatı fazla ciddiye almamaya başladım. Sevdiğiniz birinin ölümüne tanık olmanın kalpte bıraktığı sızı, yaşantınızın kıyılarında gizlediğiniz hiçbir tasadan daha ucuz olmuyor.
 
Direksiyonu kırarken şarampolden yuvarlanmış arabanın içerisinde kırılan boynumun ağırlığında ölmek gibiydi sizi kaybedişim. Evet gidişinizin bende yarattığı incinmişliği en iyi bu cümle ile anlatabilirdim.Daha fazlası ise, bir yıllık özlem duygusunun içimde yarattığı kanama,o iç kanamadan başka bir şeyle adlandırılamazdı.
 
Ali bey, misafirliğinizin daha uzun sürmesini isterdim. Hemen kalkıp gitmeseydiniz size bir öykü yazacak ve anlatacak bazı şeyler bulacaktım. Çok şey vardı çünkü.Hâlbuki sonbahar bizimle hiç anlaşamaz; nerede güzel gülümseyen birini görse kirpiklerini döker, yitişlerle cezalandırır.
 
Biliyorum kalmazdınız. Bunca zaman bütün suçu yokluğunuza yükledim.
 
Keşke sağlıcakla kalsaydınız!
 
“ Mezarlığın önünden her geçişimde mermer taşların üzerinde yazılı duran tarihleri okurken, bir gün gelecek mezarlığın içerisinde sana gelmek için o uzun yolu geçeceğimi hiç tahmin etmemiştim.”
 
Editör notu: Voltrans kurucularından trans aktivist Ali Arıkan’ın hayatını kaybedişinin birinci yılında dört şehirde yapılacak anma etkinliklerine şuradan ulaşabilirsiniz. 

Etiketler:
İstihdam