23/05/2012 | Yazar: Gülistan Aydoğdu

Bu anayasa çalışması kocaman bir balon. Bu balonla oynanan oyun. Balonun patlayıp patlamayacağını hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Fakat benim gördüğüm on yıldır oynanan bir Ali Cengiz Oyunu’dur.

Fethiye’de iki yıldır devam eden toplu tecavüz davasında, mahkeme “Delil yetersizliği” gerekçesiyle 8 kişiye beraat kararı verdi.
 
Eski erkek arkadaşı ile buluşmaya giden kadın, erkek arkadaşı tarafından uyutularak, sevgilisinin yanındaki arkadaşları ve çocuk yaştaki oğlunun da aralarında bulunduğu 8 kişi tarafından tecavüz edildi. Olayı ara ara ve bulanık olarak hatırlamaya başlayan kadın daha sonra Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi’nde davacı oldu.
 
Dava reddedildi. Makul şüpheler ve somut gerçekliklere rağmen. Dava; ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurduktan sonra açılabilmişti.
 
Bu şikâyetlerle dava açanlar açısından, dava süreci; taciz, tecavüz, şiddeti yaşayan kadınlar açısından tam bir yeniden, yeniden Yaşananların döngüsü haline getiriliyor.
 
Tecavüz da davalarında tekrar tekrar ırza geçme hali yani. Kadın örgütleri olarak takibini yaptığımız bu toplu tecavüz davalarında sanıkların yerine tecavüze uğrayan kadın yargılandı. Sistem, kanun, prosedür, uygulama, denilerek yeniden yeniden ırza geçme nasıl oluyor?
 
Tecavüze uğrayan kadının yaşadığı travma başlı başına bir sorun. Dile getirilmesi, İfade edilmesi, dava açılması, ifşası ise yaşanan bedensel ve ruhsal parçalanmayı artıran, katlayan süreçler.
 
Tecavüze uğrayan kadına her zaman tesviye dilen tecavüz sonrası duş almaması. Yani bu şu anlama geliyor ki bedenine karşı yapılan bu çirkin saldırının iğrenç izlerini yok etmeden çamaşırlarını değiştirmemesi. Özelikle iç çamaşırını değiştirme konusunda “hasas” davranması istenir ki, (Çamaşırdaki spermlerden) genetik tetkiklerin yapılabilmesi için gereklidir. Böylesi tetkiklerde zanlının kaçarı, kurtuluşu olmayacak, suçu sabitlenecektir.
 
Bu konunun ne kadar zor olduğunu empati yapamadan da anlayabilmek mümkün. Kendini kirlenmiş hisseden kadının ilk düşündüğü, Bu lanet olası olayı hatırlatan, yeniden aynı dehşeti yaşatan, anımsatan her şeyden arınma, temizlenme, kurtulma isteği olurken tam tersini istemek zorunda bırakılıyoruz. Neden? Çünkü yasalar “kadının beyanını esas” almıyor.
Bu halde önce karakola gidecek, Sonra hastaneye, sonra adliyeye, savcılığa gidecek. Bu saatlerce o anları yaşamak demek.
 
Yetmedi. İfade süreci var o anları tekrar yaşayacağınız. Ve yeniden tecavüze uğrayacağınız. Her anlatımda bu tecavüz tekrarlanacak. Yeniden yaşanacak. Karakolda, hastanede, savcılıkta… Adli tabiplik, mahkeme defalarca tecavüze maruz kalacağınız kamusal alanlar olmaya devam edecektir.
 
Fethiye duruşmasındaki yaşananlara, tecavüz edenlerin kimliğine, statüsüne, eğitim durumuna baktığımızda, ondan önce 13 yaşındaki bir çocuğa tecavüz edenlerde de görüldüğü gibi meslek, yaş, statü veya eğitimin bir anlamı olmadığını sadece erkek olmanın yeterli olduğunu görüyoruz.
 
Bütün bu zorlu süreci geçerken göze almanız gereken bir başka gerçek de geçmişinizin didik didik edileceğidir. Yani kadın olduğunuz için yargılanacaksınız. Tecavüz edildiğiniz için suçlu olacaksınız. Eleştirileceksiniz, yerden yere çalınacaksınız. Anne babanızın ayrılmış olması, düşünmeniz. akıllı olmanız, bir yerlerde yazılarınızın olması. Ya da sessizliğiniz. Yaşınızın küçük olması, muhalif olmanız, politik olmanız, sosyal olmanız.. gibi gibi sessizliğiniz, çaresizliğiniz, güçsüzlüğünüz nedeniyle yargılanacak ve suçlu bulunacaksınız.
 
Birçok bilirkişiden görüş istenir, dava uzadıkça uzar. Her defasında tecavüze uğrarsın. Yetmez! Mahkemede sana tecavüz edenlerle yüz yüze kalırsın. Yeniden tecavüzü yaşarsın.
 
Bir kitap okumuştum. “Çalınan hayat” adlı. Amerika’da 11 yaşında okula giderken 40 yaşlarında bir erkek tarafından kaçırılan ve 18 yıl boyunca tecavüze maruz bırakılan kızın özyaşam öyküsü. 18 yıl sonra kurtarıldığında; hafızasını bile toparlayamıyor. Düşüncelerini düz bir hatta tutamıyordu. Hatırladıkları bölük pörçük, bulanlık görüntülerden ibaret. Kitabı yazma aşamasına gelene kadar çok uzun süren bir tedavi süreci geçiriyordu. Kız korkusundan adını unutmuştu. Ve “Canım acıyor. Bana ne yapmaya çalışıyor anlamıyorum. Sadece korkudan ağlıyorum” diyordu.
 
Ama bizim hakimlerimiz kitap okumazlar. Onlar her şeyi okumadan da bilirler. Tıpkı 13 yaşındaki N.Ç davasında olduğu gibi. “Kendi isteğiyle birlikte olmuştur” diyerek berat kararı verdiler. Fethiye’deki davada mağdurun tecavüz sonrası yaşadığı travma nedeniyle ilaç kullanmasını gerekçe göstererek sözlerini güvenilmez buluyor. Sinirlerinizin çelikten daha sağlam olması gerekiyor. Onlarca kişi sizin bedeninizi, ruhunuzu parçalasa da tecavüz edilse de, kamusal alan denilen devlet eli ile, devletin kurumları, temsilcileri tarafından tekrar tekrar tecavüze maruz kalsanız da güçlü olmanız gerekir. Sizin incinmeye, kırılmaya, psikolojik sorun yaşamaya, isyan etmeye, içsel dengenizin bozulmasına hakkınız yok.
 
Tecavüze uğradıysanız “Ailenizin” de normlara uygun olması gerekiyor. Boşanmışlarsa olmaz. Anne niz kendisine biçilen aile kadını ya da annelik rolünü iyi oynamak zorunda. Eğer sınırı ihlal edip sürüden ayrılmışsa yani hizadan çıkmışsa vay haline o zaman. Siz! Erkekleri suça teşvik eden, yani tecavüze zorlamış oluyorsunuz. O yüzden sizin yargılanmanız gerekir. Bu da yetmez erkek baro da sizi yargılar. Hemi de Deniz’lerin arkadaşı yaftasının ardına sığınarak. Tam bir erkek dayanışması. Ve muhafazakârlaşan iktidarın, devletin, sistemin borazanı olarak. Ama siz bütün bu size karşı olan güçler karşısında zayıf olmayacaksınız. Böyle bir duruma hakkınız yok. Gerçi kadın olarak hiç bir şeye hakkınız yok ama!..
 
Gördüğünüz gibi bu davalar da göstermiştir ki Kadınlar sadece bilinmedik yerlerde, Gizli mekânlarda Zorla tecavüze uğramıyor. Kamusal alan olarak tabir edilen alanlarda, herkesin gözü önünde, alenen, defalarca. Devletin yasaması, yürütmesi, işleyişi, kanunları, prosedürleri nedeniyle defalarca da tecavüze uğratılmaktadır.
 
Bunlar neden yapılıyor peki ? Yani bütün bunların gerekçesi nedir?
 
Aslında  “Ali Cengiz oyunu” dediğimiz şey burada başlıyor işte. Özgürlük, demokrasi, sivilleşme, açılım gibi kocaman laflarla, yutturmaca ile yola çıkan AKP iktidarı KADINA YÖNELİK ŞİDDET konusunu tartışmak ve yasa çıkarmak için 200’ün üzerinde kadın örgütüne çağrı yaptı. Kadın örgütleri de bütün iyi niyetleriyle günlerce bu konu üzerinde düşündü, formüle etti, taleplerini, çözüm önerilerini sıraladı. Bana göre çok fazla mesai ve enerji harcadılar. Sonuç ne oldu? AKP iktidarı kendi anlayışına uygun olarak aile yasasını geçirdi. İşte bu yasada boşanma yok, Sığınma evleri yok, “Aile” değilseniz hiçbir hakkınız yok. Boşanırsanız kızınız tecavüze uğrayabilir. Böylesi bir durumda da boşanan anne sorumlu. Boşuna mahkemelere gelmeyin! Gelirseniz bizden alacağınız sadece tecavüzcüleri berat kararı olacaktır. Kadın örgütlerini önerilerinin ve beklentilerinin tam tersi yasaları geçirdiler. Kadın sadece aile kapsamında var olmaya devam edecek.
 
AKP iktidarını ileri demokrat olarak bize yutturmaya çalışanlara da selam söylemek lazım buradan. Bunca muhafazakâr anlayışa, çıkarılan yasalara, yargıya, polis örgütlenmesi, İşçi ve güvenlik yasalarına rağmen, bunca içeri alınlara rağmen, özel yetkili mahkemelere rağmen hala ileri demokrat diyenler de kapak olur belki bu berat kararları diyeceğim ama; dememin bir anlamı yok .
 
Şimdi başka “Ali Cengiz” oyunları ile yola devam ediyoruz. Biz kadınların ırzına geçmeye devam edecekler. Ama başka ırza geçme durumları da olacak bu arada. Yeni “demokratik anayasa” oluşturma sürecinin sonunda göreceğiz bunu. Irza geçmenin birçok yolları var değil mi?
 
Sivil toplum örgütlerini, partileri, sendikaları.. gibi pek çok kurum yeni anayasa yapım sürecinde sözlerini söylemeleri, taleplerini seslendirmeleri için çağırdılar. Boy boy ilanlar var. Sensiz olmaz! Yok! Bensiz olmaz diye.
 
Bu bensiz ve sensiz kimlerdir ben bilemiyorum ve TBMM’nin Yeni anaysa çalışma sayfasında katılan kurumların adını yazarken bazı kurumları (Kaos GL- Pembe Hayat derneği - SPoD) unutmuşlar… Tabiki yasayı yaparken de “unuttular” sanırım talebimiz yer alamdı.
 
Bu Anayasa çalışması sonucunda hep birlikte göreceğiz zaten. Ne Kürtlerin talepleri, Ne Alevilerin, Ne Romanların, Ne Eşcinsellerin. Ne Transların, Ne de gençlerin sözü geçecek.
 
Peki, ne geçecek? AKP iktidarını sözü ve talepleri geçecek tabii ki.
 
Bundan toplumun pek çok kesimi emin benim emin olduğum kadar. Sadece emin olamadığımız başka bir sonuç şu Ali Cengiz oyunu nasıl olacak. Yani AKP iktidarı hangisini kullanacak? Şöyle olacak; Anaysa çalışmasına katkı sunan kurumların isimleri alt alta sıralanacak ve denecek ki AKP tarafından “biz bu yasaları kendimiz çıkaramadık. Bu kurum, Kuruluş, İnisiyatif ve Partilerin katılımı ve talebi doğrultusunda yaptık.”
 
Ha katılmazsak ne olur? Olacağı çok açık değil mi? Yaklaşık on yıldır bu oyun oynanamıyor mu? Bu defa da AKP’nin akıllı adamları şunu söyleyecek “Biz bütün kurumlara çağrı yaptık. Gelin anayasayı birlikte yapalım dedik. Ama kimsenin eski anayasadan şikayeti yokmuş, çok memnunlarmış, değişmesini istemediler. Yani gelmediler. Taleplerini bilmiyoruz. Biz de kendimiz yaptık” diyecekler.
 
Sonuç olarak söylemek istediğim şu: "Bu anayasa çalışması kocaman bir balon. Bu balonla oynanan oyun. Balonun patlayıp patlamayacağını hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Fakat benim gördüğüm on yıldır oynanan bir Ali Cengiz Oyunu’dur."

Etiketler:
İstihdam