13/09/2012 | Yazar: Esmeray

Bütün siyasi örgütler, özellikle sivil toplum örgütleri, dernekler hepsi Beyoğlu’ndadır. Hani daha radikal gruplar bile, sözüm ona anarşist gruplar da Beyoğlu merkezdedir. Ben bunu hep eleştirmişim ve sürekli dile getirmişim. Dünyaya Beyoğlu merkezli bakıyoruz.

Efendim, belki de çoğunuz şimdi yazacaklarımı biliyorsunuzdur. Bütün siyasi örgütler, özellikle sivil toplum örgütleri, dernekler hepsi Beyoğlu’ndadır. Hani daha radikal gruplar bile, sözüm ona anarşist gruplar da Beyoğlu merkezdedir. Ben bunu hep eleştirmişim ve sürekli dile getirmişim. Dünyaya Beyoğlu merkezli bakıyoruz. Şimdi sizlere yaşadığım bir hikâyeyi anlatarak tam olarak ne demek istediğimi açıklamaya çalışayım.

Ben Almanya’ya turneye gittiğimde oradan Türkiyeli bir kadınla tanışmış ve arkadaş olmuştum. Birkaç hafta önce o kadın beni aradı. Almanya’dan bir grup belgeselci Türkiye’den başlayarak bütün Orta Doğu’yu gezerek bir belgesel hazırlayacaklarmış. Türkiye’de (neden öyle anlamadım ama) bir fal baktırma sahnesiyle belgesele başlamak istemişler. Arkadaş da bu sahne için beni önermiş. Anam bacım sanki çok iyi bir falcıymışım gibi... (Ama arada bakıyorum fala, nedense tutuyor ben de anlamadım.) 

Aradılar beni; buluşma yeri olarak Bostancı vapur iskelesinin yanındaki bir restoranda buluşacağız. Efendim fazla uzatmayalım belirlenen yerde buluştuk. Ben fala baktım, çekim bitti. Belgeselin yönetmeni hemen gitmemi istemedi. Birlikte çay, kahve içelim; yemek yiyelim dedi. Tam o sırada iki tane transseksüel kadın geldi. Bir masaya doğru yaklaştılar. Masada içinde türbanlı kadınların da olduğu bir grup kadın vardı. Trans kadınlar masaya yaklaşırlarken, masadakilerin hepsi ayağa kalktı. “Aa Şenay Hanım hoşgeldiniz!” Sarıldılar, öpüştüler. Benim kulağım halen orada. İstemeden kulak misafiri oldum; konuştuklarından anladım ki mahalle kadınlarının altın günüymüş bu buluşma. Ve bu buluşmada trans kadınlar da vardı. Çok hoşuma gitti. O masaya gitmek istedim. Sonra birden durdum; Beyoğlu aklıma geldi. Hani özgürlüklerin mekânı ya! Böyle bir sahneyi Beyoğlu’nun herhangi bir kafesinde bulmak çok zor!

Bundan önceki bir yazımda yazmıştım Beyoğlu’nda translara servis yok diye... Bir buradaki ortama bakın, bir de geçen yazımda yazdığım kafeye bakın. Sözkonusu Taksim’deki kafe Ağa Cami Sokağı’nda, hemen çaprazında transların kurduğu bir dernek var. Biraz ileride eşcinsel bar var. Ağa Cami Sokağı’ndan biraz aşağıya inince Küçük Bayram Sokak ve o sokakta da translar yoğun olarak oturuyor. Şimdi böyle bir yere kafe açıyorsunuz ve servis yok diyorsunuz. Ne diyeyim ben şimdi? Ha, bazen de şunu düşünmüyor değilim, nerde çokluk orada ....! Şimdi biz hayata Beyoğlu merkezli baktığımız için Beyoğlu’nun dışındaki yerlerde öyle güzel şeyler yaşandığını görünce şaşırıyoruz. 

İşin başka bir boyutunu, benim Beyoğlu’ndaki bazı sivil toplum örgütleri ile yaşadığım süreçten birkaç deneyim aktarmak istiyorum. Bu sivil toplum örgütlerine gittiğim zaman bana ilk söylenen şey, “Biz kadrolar tamam da, acaba halkımız hazır mı?” Hatta bazıları da “Biz hazırız, halk hazır değil!” diyor. Şimdi ben anlamadım! Kadro da neymiş? Halkın adına siz nasıl karar veriyorsunuz? Bir de biz halkın içinden gelmiyor muyuz? Benim ev sahibim de halk, benim alışveriş yaptığım manav da halk! “Genelde toplum olarak hazır değiliz!” dese anlarım. Ama aslında kendi önyargılarını halka mal ettikleri için böyle konuşuyorlar! Diyorum ki, acaba şu kadrolar aradan çekilse, biz bize olursak, önyargıları birlikte aşmaya çalışırsak daha kolay olmaz mı?

Başka bir örnek de kendimden yola çıkarak söyleyeyim: yaklaşık altı aydır Heybeliada’da oturuyorum. Trans kimliğimle ilgili ne en ufacık bir dedikodu duydum, ne de servis yapılmadığı oldu. Bostancı olayına benzer birkaç örnek de ben başka yerlerde gördüm, şahit oldum. Tabii ki sorun kökünden hallolmuş gibi anlaşılmasın. Fakat öyle kadroların dediği gibi de değil olay! Ayol baksana, altın günü bile yapıyoruz! Acaba siz de mi o altın günlerine katılsanız? 

Bir düzeltme
Geçen haftaki yazımda, on yedi yaşında öldürülen gay bir gencin cinayetine değinmiştim. Bu yazı ile ilgili bir düzeltme yapmak istiyorum. Yazıda şöyle bir cümle geçmişti: “Bölgede etkin olan siyasal parti” demiştim. Sanırım tamamen duygusal bir ânımda yazmıştım. Çünkü hani olur ya insan eşe dosta ayrı kırgın olur ama ailesine derin ve köklü sitem eder. Sanırım ben de (tabii ki sözkonusu parti BDP’dir.) böyle bir duyguya kapılıp, “nasıl bu konu ile ilgili açıklama yapmaz!” diyerek ismini vermeye dilim varmamıştır. Yoksa herhangi bir kasıt yoktur. Ayrıca sonradan bu konuda aslında BDP’nin başından beri açıklama yaptığını öğrendim. Ben yazıyı gazeteye yolladıktan sonra haber geldi bana, dolayısıyla düzeltme konusunda geciktim. Açıklamayı da başından beri hep yanımızda olan BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder yapmıştır. Efendim bilgilerinize arz ederim.


Etiketler:
İstihdam