05/07/2011 | Yazar: Selçuk Candansayar

Yağmur altında otobüs durağında bekleyen ‘türbanlı’ önünden su sıçratarak geçen ‘cip’teki ‘türbanlıya’ sınıf kiniyle değil, kapitalist bireyin imrenmesiyle bakıyor!

 
Yağmur altında otobüs durağında bekleyen ‘türbanlı’ önünden su sıçratarak geçen ‘cip’teki ‘türbanlıya’ sınıf kiniyle değil, kapitalist bireyin imrenmesiyle bakıyor!
 
Türkiye’de, 1950’li yıllardan bu yana bir türlü kurumsallaşamayan kapitalizm 1980’lerden bu yana önce askerin sopası, ardından da iman gücüyle yerleşiyor. Ama asıl yerleştiği yer bireylerin zihniyet kalıpları, yani dünyayı tasavvur etme tarzları.

Ekonomik değişimlerin insanların ruhlarını/ karakterlerini değiştirmesi zaman alıyor. En azından ekonomik faaliyetlerinde ‘kapitalist birey’ olarak tutum almaya ve davranmaya başlayan insanların sayısal olarak çoğunluğa Türkiye’de daha yeni yeni ulaşmaya başladıklarını söylemek mümkün.

Seçimden on gün kadar önce Ankara Siteler’de bir ahşap ustasıyla sohbet ediyoruz. Bilenler bilir, Siteler esnafı çokluk Orta Anadolu kökenlidir ve ağırlıklı olarak dindar MHP’lilerden oluşur.

Kırkına yaklaşan usta, askerliğini doksanların başında Güney Doğu’da yapmış, ağır ve ölümcül olmasa da bazı çatışmalara katılmış, anadan babadan MHP’li. 95 ve 99 seçimlerinde yine MHP’ye oy vermiş. 2001 krizinde ise kirada çalıştığı atölyesi batma noktasına gelmiş. 2002 seçimlerinde ekonomik kaybından sorumlu tuttuğu üç partiyi de cezalandırmak için AKP’ye oy vermiş.

Sonraki on yıl boyunca işleri her geçen gün daha iyiye gitmiş en son geçen yıl mülkünü aldığı yeni atölyesine geçmiş. Son on yılda enflasyonsuz hayat hammadde alırken ödediği, kendisini aç bırakan faizli ve vadeli alışverişi bitirmiş, sabit borçlanma imkanı işlerini düzeltmiş, insanların alım gücü de artmış. 2007 seçiminde Bahçeli, kürsüden ‘yağlı ilmek’ atınca bir daha ömür boyu MHP’ye oy vermemeye yemin etmiş. Kendisi gibilerin vatan savunması diye kandırılarak boşu boşuna çatışmaya, savaşa, askere gönderildiklerini ‘anlamış’ çünkü! Yine AKP’ye oy vereceğini ama hacı hoca takımından da hiç hazzetmediğini, o takımın belediye ihalelerde yolsuzluk yaptığına emin olduğunu, CHP’deki kıpırdanmaları da göz ucuyla izlediğini söyledi.

Geçen haftaki yazıdan sonra Gazi Üniversitesi’nden İktisatçı, Tuba Ongun hoca aradı. AKP oylarının 2007’de %46 iken 2009’da %38’e düşmesini ve şimdi tekrar %50’ye çıkmasını siyasetçilerin anlayamamasına şaşırdığını söyledi. AKP oylarını 8 puan düşmüşken, 2011 seçimlerinde 2009’a göre 12 puan artıran nedir?

Tuba hoca 2008 krizi ve artan işsizliğin AKP oylarındaki keskin düşüşte rol oynadığını ancak son iki yılda dünyanın nerdeyse en çok büyüyen ekonomisinin Türkiye olduğunu ve bu genişlemenin işsizlikte rakamsal olarak küçük bir azalmaya neden olsa da asıl olarak iş bulma umudunda büyük bir artışa yol açtığını ekledi. AKP karşıtlarının bu rakamlar karşısında tek yaptıklarının bu sayılar yalan demekten öte olmamasına da üzüldüğünü belirtti.

Beğenelim, beğenmeyelim; üzülelim kahrolalım fark etmez, ama Türkiye toplumunun çoğunluğu Siteler’deki ahşap ustalarından oluşuyor. CHP tarzı partilerin bir türlü anlayamadıkları bu ustalar.

Fakat, AKP’de o ahşap ustasını aslında çok yanlış tanıyor. AKP dinci söyleminin oy aldığını sanıyor. Oysa ekonomik alanda sadece taşeronluğunu yapmak zorunda kaldığı dönüşüm oyların ona yönelmesine neden oluyor. Bu bağlamda AKP elitinin yapıp ettiği de aslında uzun erimde kendisinden başka kimsenin kanmasına neden olmayacak bir tür ‘köylü kurnazlığı’ndan öte bir şey değil.

AKP bu haliyle, Almanya’ya göç ettiğinde bozuk para ile çalışan otomatik  yiyecek makinelerini buzdolabında hazırladığı para boyutundaki buz kalıplarıyla kandırdığını sanan göçmen, şehir efsanesinin kahramanına benziyor.

Bir yandan geleneksel aile yapısı, akrabalık ilişkileri, mahalle örgütlenmeleri çözülürken öte yandan “çalışırsan fırsat var” , bak adam dün aç geziyordu ama bu gün altında ‘cip’ var hanımının, söylemi ancak ve ancak dine gerileyerek içselleştirilebilecek, imanla soslandığında onaylanabilecek bir hayat ilkesi olduğundan, din bu gün prim yapıyor.

Demem o ki, yağmur altında otobüs durağında bekleyen ‘türbanlı’ önünden su sıçratarak geçen ‘cip’teki ‘türbanlıya’ sınıf kiniyle değil, kapitalist bireyin imrenmesiyle bakıyor! Bakışında o başardıysa ben de başarabilirim arzusu var. Haftaya bu arzunun inşa ettiği aslında eski ama Türkiye için yeni bireyin ruhu ile devam edelim.
 

Etiketler:
İstihdam