29/06/2017 | Yazar: Oğulcan Yediveren

Artık şunu çok iyi anladım ki eşitlik ancak ve ancak avantajlı olanın ‘’kaybetmesi’’nden geçer, eşitlenmenin tek yolu budur.

Artık şunu çok iyi anladım ki eşitlik ancak ve ancak avantajlı olanın ‘’kaybetmesi’’nden geçer, eşitlenmenin tek yolu budur.

Geçen Pazar gerçekleştirmeye çalıştığımız Onur Yürüyüşü esnasında pankartın önünde arkadaşımla beraber gerçekleştirdiğimiz öpüşme eylemi fotoğraflanmış ve sosyal medyada birçok kez paylaşılmıştı. Çokça kez gördüğüm üzere yaptığımız eylem birçok kişi tarafından politik zemini ve tüm toplumsal arkaplanı kaydırılarak ‘’aşkını mühürleyen iki genç’’ gibi ifadelerle paylaşıldı. Eşcinsel cinselliğinin yok sayıldığı bir ülkede böyle eylemler kimileri için güç verici olabilirken kimileri ise önvarsayımlarla heteroseksizmi tekrar üretmekte. Bu önvarsayımları konuşmamız gerektiğini düşünerek bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Öncelikle kişisel olarak, verdiğim mücadeleyi asla sadece yurttaşlık çerçevesine sıkıştırılmış bir hak mücadelesi olarak görmüyor, dünyada yaşayan bütün toplumlarda cinsel devrim için savaşılması gerektiğini düşünüyorum.  Peki, nedir bu cinsel devrim?

İçinde yaşadığımız modern toplumda bir şeyin cinsellik olarak kabul görebilmesi azami bir takım koşullara ihtiyaç duyar. Bu koşulları; natrans bir kadın ve bir erkek tarafından tekeşli olarak yapılmış bir aşk evliliğinin ardından doğurmak amacıyla yaşanan cinselliğin tanımladığını söyleyebiliriz. Az önce yaptığım tanımlama cinselliğin toplum tarafından en makbul görülen şekli diyebiliriz. Saydığım her madde ona sahip olmayan üzerinde avantaj sağlamak için kullanılır. Bu noktada aşk en büyük belalardandır.

Aşkın yaşanan en kutsal insani ilişki olduğu varsayımı vardır. Aşk daima her yerde kutsanır, yüceleştirilir. Bu sebeplerle artık âşık olunan kişinin diğer insanların karşısında bir önceliği vardır. Artık âşık olan kişi diğer yalnız insanların yaşadığı tek gecelik cinsellikleri yarım bulur, ciddiye almaz. Âşık olanın hayatı yalnız olanın aksine daha düzenlidir, daha anlamlıdır(?). İşte bu aşkın hükümranlığıdır ve kutsanmış aşk yukarıda saydığım ‘’makbul cinsellik’’ tanımından doğru heteroseksizmin ürünü bir iktidar aracına dönüşmüştür.

Artık şunu çok iyi anladım ki eşitlik ancak ve ancak avantajlı olanın ‘’kaybetmesi’’nden geçer, eşitlenmenin tek yolu budur. Dolayısıyla bu mücadelede birileri kaybedecek, üzülecek ve mutsuz olacak, biz kazanacağız. Tüm bunların sonucunda kimsenin birbirinin üstünde iktidarının olmadığı eşit bir dünyaya erebiliriz. Yaşadığımız her saniye heteroseksüel varsayıldığımız, reklam panolarından televizyon kanallarına heteroseksüellikle kuşatıldığımız, kimliğini gizleyen korkarak yaşayan bir sürü LGBTİ+’nın olduğu, sadece kimliklerimizden ötürü istiklal caddesine alınmadığımız, darp edildiğimiz, öldürüldüğümüz bir ülkede sokak ortasında öpüşmeyi romantik bir aşk hikâyesine indirgemek iktidarın gözüne şirin gözükme çabasından başka hiçbir şey değildir. Öpüşen iki erkeğe yapılan toplumun kutsal gördüğü bir değer olarak gördüğü aşkın yakıştırılması ancak ve ancak bizi iğrenç bulanların gözüne estetik gözükme çabası, bize sapkın diyenlere ‘’bakın ben de sizin gibi olabilirim’’ deme isteğidir. Bu eylemi yapmamın sebebi aşk değildi. Kabul edersiniz ki âşık olmadığım zamanlarda da eşcinselim. Bu eylem birlikte mücadele etmenin ve dayanışmanın beni cesaretlendirmesi sonucu olduğum şeyi korkusuzca tüm dünyaya haykırma isteğiydi. Nitekim o anın büyüsünden çıktığımda fotoğrafın anaakım medyaya düşmesi beni ürküttü ve fotoğrafı kaldırttım.

Bizim aşkımız onlarınki kadar değerli değil, onlarınki kadar da bir getirisi yok zaten. Olmasın da! Ben bu düzenin toptan değişmesini istiyorum. Şikâyetim bu düzen içerisindeki dezavantajlı konumuma değil yalnızca. Aynı zamanda bu düzende birilerinin ezilen konumunda olmak zorunda olmasına yani düzenin kendisine. Bir takım haklar elde etmek benim için yeterli olmayacak. Yalnızların, düşmüşlerin, aşksızların, makbul cinsellik tanımının dışında kalan herkesin eşit olduğu bir dünya istiyorum. Yaptığım hiçbir bir eylemi de birilerinin iktidar olma fantezilerini yaşaması için ya da birileri tarafından şirinleştirilip estetize edilmesi için yapmıyorum. ‘’Eşcinseller de hep seks konuşuyor’’,’’ Onlar ancak hayvan gibi düzüşürler’’ diyenlere evet öyle yapıyoruz bir sorun mu var diyebilmeliyiz. Keza ‘’ama biz de aşık oluyoruz’’ şirinleştirmeleri hiç birimizi kurtarmayacak.

Özet: AŞK YOK, SEVİŞİYOZ!


Etiketler:
İstihdam