13/06/2018 | Yazar: Umut Güner

Cesaretini toplayan biri “bu neden evlenmedi” diye sorduğunda babam sanırım benim için son yüz yılın en iyi savunmasını yaptı. “Sırasını bekliyor, önünde büyüğü var. Ben evlenmeden evlenemez” diye geçiştirdi.

Geçen hafta Pazar günü amcam vefat etti. Uzun süredir hasta idi. En son Kasım ayında Stuttgart’a gitmiş, kendisini ziyaret etmiştim. Geçen hafta haberini aldığımda çocukluğum geçti gözümün önünden. Ya iki senede bir ya da her sene yazın kendiliğinden Şefaatli hayatımıza girerdi. Bu arada Şefaatli Yozgat gibi hiç değişmeyen, Bakkalın 20 senedir aynı bakkal olduğu bir yer. Bir çocuk için hiçbir şey vaat etmeyen bir yerdi. Ama amcamların evinde yazın buluşmaların curcunası ve o kadar kalabalığın içinde üzerimizde anne otoritesinin biraz olsun azalmasının verdiği özgürlükten dolayı Şefaatli olmasa da amcamların evi benim için bir cazibe merkezine dönüşüyordu.

Amcam da hiç öyle bildik bir amca değildi benim için. Dinlediğim bütün hikayeleri, masalları ve anıları ile hayatıma giren sanırım tek hikaye anlatıcısı idi. Ben hikayeleri hep kitaptan okumaya alışmıştım. Ama amcam inanılmaz bir kolaylık sağlıyordu ve hiç bilmediğim hikayeleri anlatıyordu. Ya da tanıdığım insanların hayatlarını etkileyen olayları hikayeleştiriyordu. Çocukluğunuzun Yozgat’ta Ömer Seyfettin ve Kemalettin Tuğcu gibi iki yazarla karartılmaya çalıştığını düşündüğünüzde hiç kimsenin üzülmediği ve ne olursa olsun olumlu biten hikayeler kendiliğinden umut oluyordu. Amcamı sevmemin arkasında klasik Alamancı akrabaların getirdiği viski+nescafe+nutella üçgenini yıkan hediyeleri de etkili olmuyor değildi. En sevdiğim gömlekler, şortlar hep amcamların hediyesi olarak gelirdi.

Belli bir yaştan sonra babam- annem- amcam arasındaki gerilimler nedeniyle daha az görüşmeye başladık. Belli ki birbirlerine iyi gelmiyorlardı. Bir ara daha az görüştük. Sanırım ben de büyüdüm kocaman oldum ailesel bağların bir anlam ifade etmediği yaşlara geldim. Sonrasında benim Kaos GL’de örgütlenmeye başlamam ve 2003’de sempozyum vesilesiyle televizyonlarda boy göstermem ile akrabalık bağlarım kendiliğinden yeniden kurulmaya başladı. Herkes benim eşcinsel olduğumu veya en azından bir eşcinsel derneğinde çalıştığımı öğrendi. O dönem öğrenmeyenler de Aliye Kavaf protesto eyleminden sonra öğrendi. Amcam kendinden beklemeyeceğim bir tepki vermişti cinsel yönelimim konusunda. Ama yıllardır görüşmediğim kuzenlerim amcama nerede durması gerektiğini hatırlatmışlardı. Sonrasında abimle konuşmuştu ve abim amcanın sorularına yanıt vermişti.

Kuzenlerimden birinin beni görmek için Ankara’ya gelmek istediğini yazmasıyla yeniden başladı ilişkilenmelerimiz. Sonra ikinci kuzenim girdi hayatıma yeniden. İki çocuğu ile bizi ziyaret ettiğinde “Nasıl bir iletişim kuracağız” sorusuna yanıt bulmaya çalışırken kuzenimin oğlunun “Umut abi erkek arkadaşınla da tanışacak mıyız” diye sormasıyla rahatladık. Sonrasında yeniden güzel günler…

Amcamın vefat haberi ile Yozgat’a bu senenin ikinci yolculuğu başladı. Kendime ait hiçbir şey bulamadığım, kendimi içinde hiçbir yere koyamadığım Yozgat benim için sevdiklerimizin öldüğü bir yere, bir cenaze merasimine dönüşmeye başladı.

Şefaatli’ye gittiğimizde amcamın cenaze törenine gittiğim kadar kuzenlerimi görmeye gittiğimi biliyordum. Hastanede amcamı son kez gördükten sonra erkekler camiye giderken biz abimle kuzenlerle kalmayı tercih ettik. Amcamın kızları ile çocukluğumuzu yad ettik. Sonra kendiliğimizden güldük. Çünkü amcam hep güldürürdü bizi. Amcam benim çocukluğumdu. Amcam bence hep bizim akranımızdı.

Ben, amcam, abim

Amcamın cenazesinde babamın ne kadar çok amcasının kızı olduğunu öğrendim. Sanırım adını bilmediğim elliyi aşkın amca kızı vardı. Büyük halaların çocukları ile daha çok iletişim halindeydik ve kim kimdir biliyordum ama bu kadar amca kızı nereden nasıl çıkmışlardı hiç bilmiyorum. Ben onları bilmiyordum ama onlar beni fazlasıyla biliyordu. Haber yazmanın altın kuralı olan 5N1K ile bana “sen ne iş yapıyon?, mesleğin ne? nerede çalışıyon? memur değil misin?” sorularını buldukları her anda sormayı becerdiler. Bu arada aynı zamanda “bu” işaret sıfatını üçüncü tekil kişiye uyarlama yetenekleri ile sorularını babama ve abime sormaya devam ettiler. Giderken tahmin ediyordum bu sorulara bir şekilde maruz kalacağımızı bu yüzden erken dönmek istemiştim ama ilk karşılaşma anında başsağlığı dileme gereği duymadan bu sorulara maruz kalmak… Cesaretini toplayan biri “bu neden evlenmedi” diye sorduğunda babam sanırım benim için son yüz yılın en iyi savunmasını yaptı. “Sırasını bekliyor, önünde büyüğü var. Ben evlenmeden evlenemez” diye geçiştirdi.

İşime, mesleğime ya da neden evlenmediğime ilişkin sorular yanıtını bildikleri ve benim o yanıtı veremeyeceğimi düşündükleri için “sıkıştırma soruları”ydı. Soruyu sırf sormak için sormuyorlar. Soru ile beni sıkıştırmaya çalışıyorlar. Ya da geçmişten kalan annemle, ananemle hesaplaşmalarını temize çekmek istiyorlar. Bilmiyorum.

Annemin babaannesi vefat edeceği gün, “cenaze sadece cenaze değildir. Taziyeye kırk türlü insan gelir. Kırkına da hazırlıklı olmak lazım. Evi barkı toplayın, ortalığı temizleyin, nerede ne söylediğinize dikkat edin” demişmiş…

Amcam keyifle yaşadı ve keyifli yaşamayı bize öğretti. Kuzenlerim Almanya’ya dönerken bir 3-4 saat görüşme imkanımız oldu. Amcam için ne yapsak sorusuna birlikte yanıt verdik. O, yemeyi de içmeyi de severdi. Bir 70’lik rakı ile amcamı andık. Ruhu şad olsun!

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam