30/03/2012 | Yazar: Erdal Partog

Diyelim ki benim gibi 100 bin insan Ceday’ın Hayatı’nın seçmeli ders olmasını talep etse ne olacak?

Seçmeli ders olarak Ateizm’i ve Cedayların Hayatı’nı talep ediyoruz

AKP Hükümeti eğitim reformu altında bir dizi maddeyi bu sıralar meclisten geçirmek üzere. AKP ve MHP dün akşam eğitim reformunun ilk bölümünü Kuran-ı Kerim’in ve Peygamberin Hayatı’nın seçmeli ders olarak okutulmasını, aynı zamanda imam hatiplerin ortaokul kısımlarının açılmasını kanunlaştırdı.

Böylece siyasi iktidarın nasıl baskıcı bir güç olarak sadece kendi tabanın taleplerini gözettiği açıkça ortaya çıktı. Her seçim zaferinin ardından biz herkesin hükümetiyiz laflarının ise boş olduğu bir kez daha görüldü.
 
AKP’nin dindar nesiller yetiştireceğiz demecinin üzerinden çok zaman geçmedi. Kısa zamanda bu fikir somut olarak hayata geçmiş oldu. Kendi kitlesi tarafından da memnuniyetle karşılandı. Bu durum siyaset açsından sorunlu bir durum olmasa da demokrasi açısında oldukça sorunlu anlamlar taşıyor. Çünkü AKP hükümeti sadece kendi siyasi çizgisini devlet kurumlarında yaşatmak istiyor. Diğer siyasi çizgileri ise tavsiye etmekten çekinmiyor.
 
Dün akşam geç saatlerde kabul edilen maddelerde oldukça garip aynı zamanda demokratik olmayan oldukça kişisel sadece toplumun sadece bir kesimine diğerlerine karşı ayrıcalıklı kılan bazı eklemelere şahit olduk. Kanunda ilk dört yılın ardından seçmeli ders olarak Kuran-ı Kerim ve Peygamberin Hayat’ı adı altında iki seçmeli ders okutulmasına karar verildi. Diğer seçmeli derslerin ise bakanlıkça belirleneceği kararlaştırıldı. Yani hükümet bizim için bu iki ders önemlidir, hangi hükümet gelirse gelsin bunu değiştiremez ama diğer seçmeli dersleri istediği gibi değiştirebilir dedi. Yani aslında seçmesi zorunlu bir ders olarak meclis milli eğitimin hangi dersi seçmesi gerektiğine milli eğitim adına karar verdi. Bu da yetmedi İmam Hatip Ortaokullarının açılmasını kabul ederken diğer ortaokulları yine bakanlığın inisiyatifine bıraktı. Ayrıcalık sadece imam hatiplere sağlandı. Hiçbir alanda mesleki ortaokul açmasanız da İmam Hatip açılmak zorundadır denildi. Sanat, spor ve bilim ortaokulları açılacak diye bir ibareye hiç rastlanmadı.
 
AKP toplumun neredeyse tamamını ilgilendiren bir kanun teklifini sadece kendi çizgisine göre biçimlendirmekten çekinmedi. Eğitimin eşit bir hak olduğu fikrini görmezden geldi. Okullarda sadece eğitime ihtiyacı olanların dindarlar olduğunu düşündü. Alevileri, Kürtleri, Ermenileri, Ortodoksları, Bahaîleri, Ateistleri ve Eşcinselleri ikinci sınıf vatandaş olarak gördü. Sadece toplumun çoğunluğunun taleplerine cevap vermeyi demokrasi olarak algıladı.
 
Böylece AKP’nin bu son çıkışı ile gerçekten popülizmin son noktası ulaştı. Şimdi de gelen eleştiriler karşısında AKP, halk bunu istiyor diyerek kendini savunuyor. Doğrudur halkın belki de büyük bir kısmı bunu istiyor. Peki küçük kesimi ne istiyor? AKP bu küçük olan kesimin dertlerine çözüm olabiliyor mu? Mesela nüfusun yüzde 3-4’ü olan ateistlerin talepleri seçmeli ders olacak mı? Ya da ateist bir parti başa gelse tıpkı AKP’nin yaptığı gibi sadece seçmeli ders olarak ateizmi ve ateist portreler gibi dersleri kanunda saysa ve diğer seçmelileri de bakanlığa bıraksa ne olur? Tayyip Erdoğan ve yandaşları ne düşünür? Tayyip Erdoğan ve onun yandaşları bu sorunun cevabını ellerini vicdanlarına koyarak cevap verebilir mi? Medine Vesikası bile 4+4+4 kanundan daha eşitlikçi. Medine’de yaşayan Yahudi ve Putperestleri gözeten en azından bu kesimler ile uzlaşılarak hayata geçirilmiş bir kanun olması bugünkü Müslümanları hiç mi utandırmıyor?  
 
AKP hükümetinin din dersleri ve onun türevlisi dersleri her eğitim kademsinde seçmeli ders olarak okutulmasına karar vermesi laiklik ilkesini çiğnemediğini AKP’nin yandaşları sürekli yeniliyor. O zaman ateist anne ve babaların çocukları için ateizm seçmeli dersini de bir eşitlik olarak görüyorlar mı? Ateist, agnostik ve deist anne babaların bu süreçte çocuklarının hakları ne olacak? Burada ateizm diyorum çünkü ateizme küfür edenlerin cezasız kaldığı bir 3. Dünya demokrasisinden bahsediyoruz.
Diyelim ki benim gibi 100 bin insan Ceday’ın Hayatı’nın seçmeli ders olmasını talep etse ne olacak? Azız diye hakkımız verilmeyecek mi? Geleceğin Ceday neslinin dünya barışı için önemli olduğunu bizi huzura ve barışa götürecek şeyin de bu düşünce geleneğini olduğunu düşünüyorsak ne olacak? Yüz binlerce inanını olan Ceday felsefesinin seçmeli ders olarak okutulmasını, Star Wars filminin derslerde izletilmesini istiyorsak ne olacak? Çoğunluk olmadığımız için bu hak verilmeyecek mi ya da verecekse kim verecek?
 
Bundan yıllar önce Eşcinseller anayasanın ayrımcılığı düzenleyen maddesine cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ibarelerinin eklenmesini talep ettiklerinde AKP hükümeti eşcinseller istiyor diye verecek miyiz tabii ki hayır diyebilmişlerdi. Nitekim de vermediler. Ancak dindarlar Kuran-ı Kerim seçmeli ders olsun diyince hay hay tabii ki en doğal hakkınız diyebiliyorlar. İşte AKP hükümetinin iki yüzlü demokrasi anlayışı budur. AKP evrensel demokratik değerlerin temsilcisi değil İslami hassasiyetlerin devletin resmi politikası olmasına caba harcayan devleti kutsayan bir partidir. Bir zamanlar kendilerine zulüm etiklerini düşündükleri devlete yani celladına aşık olmak hatta onun yerine geçme sevdalısı bir partidir.
 
AKP hükümetinin bu önerisini destekleyen MHP de bu işin bir parçasıdır. Her iki parti de Akif neslinin torunları olduklarını bir kez daha ispatlamış oldular. Demokrasiyi sadece kendisi gibi olanlar için isteyen bir zihniyetin ürününü olduklarını göstermiş oldular. Bütün bunlar çoğunluk neyse onun dediği olan bize özgü çarpık demokrasinin göstergeleri.
 
Oysaki Avrupa’da yaşayan Müslümanlar azınlık olmalarına rağmen camilerini bir iki istisna dışında her yere inşa edebiliyorlar. Kendi kültürlerini herkesle eşit şekilde alabiliyorlar. Batının sağcılarının siz azsınız sizin hakkınız yok mu diyor? Kanun yaparken bu kesimleri gözetmiyor mu? Ayrıca bu kesimleri en çok gözeten solcular olduğunu göremiyor musunuz? Dışarıda hak hukuk diyenlerin kendi halkının bir kesimini diğer kesimlere karşı kayırması bu kesimleri devlet eliyle koruması hangi adalete hakkaniyete sığar?
 
AKP’nin yaptığını dün CHP ve onun uzantısı olan partilerin yaptığını unutmadık. Atatürk İlke ve İnkılâpları’nı zorunlu ders yapmalarının ne kadar çağdaş düşünce ile örtüştüğünü de. Bu her iki çizginin toplum mühendisliği konusunda ne harika işler yaptığını da biliyoruz ve görüyoruz. Ancak AKP’nin de aynı mühendisliğe hiç de elini kokak alıştırmadığını görüyoruz. Çünkü Tanzimat’tan beri Türkiye siyasetinin bu iki kampı dünyayı hep böyle algıladı. Batıcı-Kemalizm ekseni ve İslam-Türk ekseni bu toplumun mühendislik yaratan ideolojileri oldu.
 
Siyaset bu iki tutucu kesim tarafından hep sıkıştırıldı. Kimse özgürlüklerin ve eşitliklerin herkes için olduğunu pek düşünmedi. Kemalizm’e inanlar şeriattan korktu dindarlar ordudan korktu. Biri başa geçince diğerini hakkını gasp etti diğeri ötekinin hakkını gasp etti. Hiçbir zaman devlet herkes için eşit konumda olamadı.
 
Bu siyasi manzara içinde filler çimenleri hep ezdi. Bizim gibiler hiçbir şeyden korkmayan özgürlüğün ve eşitliğin herkes için olduğunu düşünenler hep ezildi. Bugün de bu kamplar çimenleri çiğnemeye devam ediyor.
 
Bu değerler dizisi içinde özgürlüğün ve eşitliğin imkânsız olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Demokrasiyi her anlamda her kesim için düşünülecek ve geliştirilecek bir şey olduğu fikri hep göz ardı ediliyor. Dindarlar kendi neslini Kemalistler kendi neslini kurma hayallerini hala canlı tutuyorlar. Fillerin ezdiği çimenler ve ayrık otları ise fillerle mücadele edecek araçları edinemedi.

Etiketler:
İstihdam