25/04/2008 | Yazar: Kaos GL

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'ya göre "onların" ayrımcılığa uğramasında bir sakınca yok.

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'ya göre "onların" ayrımcılığa uğramasında bir sakınca yok. "Onlara" ev kiralamak, iş vermek istemeyen veya durup dururken işten kovan birine "niye yaptın denemez". "Onların" dövülmesi, öldürülmesi, aşağılanması, dalga geçilmesi, okuldan atılması, işten atılması normal.

Peki, "onlar" kim? Yani, başkaları, yani Burhan Kuzu olanlar gibi değil, ama olmayanlar, farklı bir kesimi temsil eden "onlar" kim?

Tanıdığım kadarıyla söylüyorum: Birinin adı Ozan. Lise sona gidiyor. Annesi öğretim görevlisi ve babası da serbest meslek sahibi. Ozan da her yaşıtı gibi üniversite sınavlarına çalışıyor ve bu yüzden çok sıkıntılı. Ara sıra, zaman buldukça, Facebook, Netlog ve MSN'de arkadaşlarıyla sohbet ediyor. Bazen çıkıp basket oynuyor. Bazen okuldan sonra sınıf arkadaşlarıyla dolaşıyor; Teoman, Emre Aydın, Şebnem Ferah, Radiohead, Blind Guardian en sevdiği müzikler arasında. Üniversite sınavları yüzünden Knight ve Counter oynamaya son vermek zorunda kalmış.

Çok sıra dışı bir çocuk değil mi? O kadar sıra dışı ki dövülmesinde, öldürülmesinde, aşağılanmasında, dalga geçilmesinde, okuldan atılmasında hiçbir sakınca yok, ama Ozan'ın sevmesinde, öpüşmesinde, sevdiğine sarılmasında, hissettiği gibi yaşamasında, kendisini özgürce ifade etmesinde ÇOK büyük sorunlar var, yanılıyor muyum Burhan Kuzu?

Ne de olsa 36 kişilik sınıfındaki tek "onlar" Ozan. 6 arkadaşıyla teneffüste basket oynarken tek "onlar" Ozan. Ya da internet kafede counter oynarken tek "onlar" Ozan.

Bir tane daha var: Adı Ayşe. Ayşe de Yıldız Teknik Üniversitesi'nde okuyor. Annesi öğretmen, babası memur. 14 yaşında bir kardeşi var. Onun derslerine yardım ediyor. Üniversitede oldukça aktif. Engelli insanlara yardım projelerinde görev alıyor, köy ilkokullarına kitap bağışı kampanyaları düzenliyor; Bon Jovi dinliyor, her haftasonu bir arkadaşıyla Belgrad Ormanlarında koşuyor ve araba kullanmayı seviyor.

Ayşe de, aynen Ozan gibi bir "onlar" işte. Peki Ayşe ve Ozan'ı "onlar" yapan ne? Yani Ozan'ı sınıfındaki 35 çocuktan, Ayşe'yi her haftasonu beraber koştuğu arkadaşından farklı yapan ve Burhan Kuzu'nun "onlara" "Hey Ozan ve Ayşe sizin ayrıma, hakarete ve kötü muameleye uğramanız normal ve bizi ilgilendirmez. Siz koştuğunuz o arkadaşınızın ya da sınıfınızdaki o seçkin ve elit 35 çocuğun aksine tüm hislerinizi, duygularınızı ve sevginizi inkar edeceksiniz; onlar sevgilileriyle el ele dolaşabilecek, istedikleriyle çıkabilecek ama sizin bunu yapmaya hakkınız yok çünkü siz "onlarsınız" ve kötüsünüz. Farklısınız" dedirtebilen nedir? Kendi cinslerine ilgi duymaları. Yani eşcinsel olmaları.

Peki Burhan Kuzu "onları" ne sanıyor? Ozan duygusuz bir robot mu? Ya da Ayşe? Yani Ozan'ın yanında okuldan ya da sokaktan arkadaşları "geylerle" dalga geçtiği zaman ya da birbirlerini aşağılamak için "gey" kelimesini kullandıkları zaman Ozan hiç üzülmüyor mu? Ya da Ozan kimi arkadaşlarını sevgilileriyle özgürce dolaştığını gördüğü zaman, bunu yapma hakkı kendisine verilmediği için kendi içinde isyan etmeyecek kadar duygusuz mu? Ayşe birilerinin çıkıp da "eşcinseller nasıl pis ve tehlikeli sapıklar" dediğini duyduğunda hiç mi üzülmüyor, acı çekmiyor? Ya da eşcinsel olduğu ortaya çıksa ve Ozan okulda arkadaşları tarafından her gün dalga geçilse hiç acı çekmeyecek mi; ya da dövülse canı yanmayacak mı? Arkadaşları rahatça okulda ya da sokakta sevgili bulurken, sevgisini paylaşabilecek birini bulmak için internetteki en karanlık sitelerde kim olduğu belirsiz insanlarla muhatap olurken korkmayacak mı? İleride bir gün bu yüzden işten atılsalar gururları kırılmayacak mı? Herhalde birileri eşcinselleri Robocop'larla ya da T-1000'lerle karıştırıyor.

İşte ayrımcılık kelimesinin tam tanımı budur. 35 çocuğa verilen hakların hiçbirinin doğuştan gelen bir şey yüzünden, 35 çocuktan zerre kadar kötü olmayan ya da farkı olmayan Ozan'a verilmemesi ve hor görülmesidir.

Burhan Kuzu, bir tartışmada Kamer Genç'e kızıp "Haddini bil! Ben dünya çapında bir bilim adamıyım!" demişti. İnsanın sorası geliyor: Hangi dünya? Dünya artık eşcinselliğin doğuştan geldiğini ve bir insana eşcinsel diye kötü davranmanın ya da ayrımcılık yapmanın, ona derisinin rengi ya da ırkı yüzünden kötü davranmaktan tamamen farksız olduğunu düşünüyor. Dünya artık bir zamanlar uzaylı gibi baktıkları eşcinsellerin aslında kendi çocukları, kendi kardeşleri, yeğenleri komşuları, arkadaşları ve akrabaları olduğunu biliyor ve sevdiklerine bir zarar gelsin istemiyor. Sanırım sorun Burhan Kuzu'nun farklı bir dünyada yaşamasından kaynaklanıyor.

Kimi insanlar kendilerini "demokrat, özgürlükçü, toplumun her kesimini kucaklayan, hoşgörülü" kişiler olarak gösterebilirler. Ama 16 yaşındaki Ozan'ın, 20 yaşındaki Ayşe'nin ve daha pek çok insanın sessiz iç dünyalarında ya da şu an okuduğunuz ki gibi satırlarda "baskıcı, faşist, öldürücü, hak-gasp-ediciler" olarak anılacaklardır.


Etiketler:
nefret