05/02/2014 | Yazar: Rahmi Öğdül

Nisan yaklaşıyor, dağlardaki karlar erimeye başlayacak; kabaran kaosun suları kentin duvarlarına dayandığında kaos/kozmos temsili de kurtaramayacak iktidarı.

İktidar bir oyun koyuyor sahneye: Kaos ve kozmos oyunu. Bir tarafta karmaşayı, kaosu temsil eden kuvvetler, diğer yanda mutlak düzeni tesis edecek kozmos kuvvetleri. Temsili kuvvetlerden oluşan gruplar çatışıyor. Biz bu oyunu yıllar öncesinden, kadim zamanlardan biliyoruz. İ.Ö. 1894 yılında kurulan Babil kentinde Akitu denilen Yeni Yıl Töreni’nde, tanrının yeryüzündeki oğlu ve vekili sayılan hükümdarın gözetiminde her yıl nisan ayında sahneleniyordu bu ritüel. Mircea Eliade bu oyunun çok daha eskilere dayandığını belirtiyor (Ebedi Dönüş Mitosu, İmge Kitabevi). Marduk tapınağında, Babil mitolojisi Enuma Eliş art arda birkaç kez okunur, kozmosun tanrısı, evrene mutlak düzeni getiren Marduk ile kaosun tanrısı, deniz canavarı Tiamat arasındaki, evrenin başlangıcında gerçekleşmiş kavga yeniden sahnelenirdi. Kentlerin kurtuluş törenlerinde de tanık olduğumuz temsili düşman kuvvetleri ile temsili milis kuvvetleri arasında geçen sahnenin kökenine rastlıyoruz burada. Kaosu ve kozmosu temsil eden iki grup oyuncu seçilirdi. Bu grupların mücadelesi, Tiamat ile Marduk arasındaki ilk çatışmayı hatırlatmakla kalmaz, kozmogoniyi, yani kaostan kozmosa geçişi tekrarlar, güncelleştirirdi. Böylelikle tanrısal özellikle donatılmış hükümdarın tepede yer aldığı hiyerarşik toplumun siyasal yapısı da korunmuş olurdu.

Yeni Yıl Töreni çerçevesinde gerçekleşen Zagmuk bayramında ise Marduk’un cehenneme inişi, tüm topluluğun katıldığı bir ağıt ve oruç dönemiyle anılır; yaratılış öncesi, yani kozmos öncesi kaotik döneme geri gidişi temsil eden bir karnaval eşlik ederdi bu bayrama: Gerçek hükümdarın aşağılanması, karnaval kralının tahta çıkarılması, tüm toplumsal düzenin baş aşağı çevrilmesi. Karnaval ortamında kaos bir temsil öğesine dönüşmüştü.
 
Kadim zamanlardan hatırladığımız, ilk kaosun temsili canlandırılması ve ardından mutlak düzenin, kozmosun kurulması günümüzde de tekrarlanıyor. Kadim zamanlarda olduğu gibi, “Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir lider”in gözetiminde gerçekleşiyor her şey. Etrafını duvarlarla çevirerek kurduğu kendi politik alanında göksel kutsal düzenin bir benzerini oluşturmaya çalıştığını, kutsal metine yaptığı referanslardan anlıyoruz bu tanrı-hükümdarın. Duvarların içerisinde mutlak düzeni yaratmaya çalışan iktidar kozmogonik temsiller sahneleyerek kendi iktidarını meşrulaştırmaya çalışıyor. Mitoloji hâlâ geçerli. İktidarın, kendini mutlak düzenin temsilcisi olarak ilan ettiği her yerde, yaratılış öncesi kaosu hatırlatmak ve kendi mutlak düzenini pekiştirmek için bu tür ritüellere, temsili kuvvetler arasındaki çatışmaya ihtiyacı var.

İktidarın sahnelediği kaos/kozmos oyununu seyrediyoruz sadece; yıl 2014, ama hâlâ Babil zamanlarının refleksiyle kozmogonik bir sahnelemenin seyircileri ya da katılımcıları olarak temsili kuvvetler arasında yerimizi alıyor ve ortaya çıkacak mutlak düzeni dört gözle bekliyoruz. Etrafını surlarla çevirdiğimiz mutlak düzenin hemen dışında kaosun suları uzanıyor oysa; temsili değil, gerçek kaosun. Babil kenti “Bab Apsi”, yani “Apsu’nun Kapısı” üzerinde kurulmuştu; “Apsu”, yaratılıştan önceki kaos sularının adıydı. Yeni Yıl Töreni’nin yapıldığı ay olan nisanda, yukarı Mezopotamya’daki dağlarda karların erimesiyle oluşan sel baskınları Babillilere zor anlar yaşatıyor, içeride kurdukları mutlak düzeni tehdit ediyordu. Babil mitolojisi Enuma Eliş ilk kaosu tanımlarken, her yerin sularla kaplı olduğundan söz etmesi boşuna değil. Duvarların dışındaki kaosu, içeride evcilleştirerek temsil düzeyine indiriyor; böylelikle katı hiyerarşik yapılarını meşrulaştırmak için kullanıyorlardı.

Kent içindeki mutlak düzeni bozan çokluğu keçinin başına yükleyerek kentin dışına, çöle sürme ritüelini, yani günah keçisi ritüelini Babilliler de uyguluyorlardı. İktidar, kent duvarları içinde kurduğu mutlak düzeni, temsili ritüellerle, göklere uzanan hiyerarşik kulelerle pekiştirmeye çalışsa da tüm kentlerin kaos sularının üzerinde kurulduğunu unutmayalım. Duvarların dışına sürdüğümüz çokluk, korkunç kaos kuvvetleri halinde tüm temsilleri, hiyerarşik Babil Kulelerini yerle bir edebiliyor. Nisan yaklaşıyor, dağlardaki karlar erimeye başlayacak; kabaran kaosun suları kentin duvarlarına dayandığında kaos/kozmos temsili de kurtaramayacak iktidarı.

Etiketler:
nefret