21/03/2017 | Yazar: Aslı Alpar
Şimdi biz barbarları ve baharı beklerken, hangisinin bir adım önden geleceğini, hangisinin diğerini kapı duvar edeceğini bilemiyoruz. Bilemediğimiz için Kavafis ve Lorca’nın yaptığı gibi aşka, şiire, dostlarımıza sarılıyoruz.
Havaların bir ısınıp bir soğumasına aldırmadan çiçeklenen ağaçlar, gündüzlerin uzamaya başlaması, baharın gelişi… Referandumun “evet”inin de “hayır”ının da tedirginliği, belirsizliği, grev yasakları, gözaltılar, tutuklamalar, polis terörü, barbarlığın yükselişi… Türkiye için hayat baharı ve barbarları beklemekten ibaret… Bir seslik nefesi olan ya daha zor günlere saklıyor ya mutluluk naralarına…
UNESCO tarafından ilan edilen Dünya Şiir Günü'nünü bahane edip barbarları bekleyen Kavafis’i ve baharı anımsatan Lorca’yı anmak istiyorum.
Ölünce bir rüzgârgülüne gömülmek isteyen Lorca ve defalarca seviştiği pencere önündeki yatağı ikindi güneşinin önünde arayan Kavafis’in anılarını, Newroz gününde yâd edelim. Lorca’nın çizimleri ve Kavafis’in şiirleriyle…
Şiirlerini Helenistik dönemin hikâyeleri ile kuran Konstantinos Kavafis’in eşcinsel arzuyu yazdığı erotik şiirlerinin görmezden gelinmesi eğiliminden bahseden Barış Pirhasan; Kavafis’in akrabalarının dahi çocuklarına “Konstantinos amcanın yüz kızartıcı şiirlerini” okumalarını yasakladıklarından bahseder.
Erkek erkeğe duyulan cinsel arzu ve aşkın yüz kızartıcı olduğu dünyamızda, savaşmak, öldürmek ve nefret etmek hâlâ doğal karşılanıyor. Kavafis, “Daha güzel bir toplumda, ileride/Bir başkası tıpkı bana benzeyen/Çıkar kuşkusuz, yaşar özgürce” mısraları ile başka bir toplum özlemini yazarken, belki günümüzde eşcinsel arzuyu ifade eden şiirlerin hala yüz kızartıcı sözcüklerden sayılacağını ummamıştı.
Falanjistler tarafından 38 yaşında kurşuna dizilerek öldürülen Federico García Lorca da “ölürsem açık kalsın balkon” dizelerini yazarken, balkonundan portakal yiyen çocuğu, ekinini biçen çiftçiyi izlerken böylesi ölmeyi aklına getirmiş midir?
Şimdi biz barbarları ve baharı beklerken, hangisinin bir adım önden geleceğini, hangisinin diğerini kapı duvar edeceğini, kovalayacağını bilemiyoruz. Bilemediğimiz için Kavafis ve Lorca’nın yaptığını yaparak, sanata, aşka, şiire, dostlarımıza sarılıyoruz. Lorca’nın çizimleri ve Kavafis’in şiirleriyle…
***
Dolanıp duruyorum boş günler
geçirdiğim bu karanlık odalarda
Pencereleri arayarak. –Nasıl ferah olacak
Bir pencere açılsa.-
Ama bulunmuyor pencereler, ya da ben
bulamıyorum. Belki de daha iyi bulamamam.
Belki yepyeni bir zulüm olacak ışık.
Kim bilebilir neler getireceğini?
(Kavafis, çev: Alova, Kavafis, Dünya Yayınları, 2004)
*
Özü ve sevinci yaşamımın anılarıdır o saatlerin
tensel hazzı gönlümce bulup koruduğum.
Özü ve sevinci yaşamımın, bildik aşkların
verdiği bütün doyumları geri çeviren
(Kavafis, çev: Alova, Kavafis, Dünya Yayınları, 2004)
*
Kimileri için bir gün sırası gelir
o büyük Evet’i ya da büyük Hayır’ı demenin.
Kim ki Eveti’i yanında hazır
hemen belli eder kendini ve der demez
geçer yoluna saygınlığın, kendi inancının
Hayır, diyen pişmanlık duymaz bundan. Bir daha
sorulacak olursa
-Hayır diyecektir yine. Ve işte Bu Hayır-
bu haklı Hayır –ezip geçer onu hayatı boyunca.
(Kavafis, çev: Alova, Kavafis, Dünya Yayınları, 2004)
***
(Son şiiri Dante'nin İllahi Komedyası'na atıftır. Yazıdaki Kavafis alıntılarının tamamı çev: Alova-Barış Pirhasan, Kavafis, Dünya Yayınları, 2004 baskısı ve Lorca alıntılarının tamamı Ne garip Federico Adında Olmak, Can Yayınları, 2006 baskısına aittir. )
Etiketler: