26/02/2013 | Yazar: Selçuk Candansayar

Barış sürecinin iki temel aktörü AKP ve BDP ve her iki grup da karşı tarafın kurduğu oyunu kendi lehine çevirecek kadar güçlü görüyor kendisini.

Barış sürecinin iki temel aktörü AKP ve BDP ve her iki grup da karşı tarafın kurduğu oyunu kendi lehine çevirecek kadar güçlü görüyor kendisini.

Sinop ve Samsun’dan sonra Hatay’da da BDP’lilere yönelik protesto adı altında kontrollü linç antrenmanları sürüyor. Medya antrenmanları kitlelerin kendiliğinden oluşan protestoları olarak görme yanlısı, iktidar olaylardan CHP ve MHP’yi, Kürtler ise özür diler gibi yapsalar da, CHP’yi sorumlu tutma havasında.

Kitleler, halk, yığınlar, adına her ne derseniz deyin kendiliğinden galeyana gelmezler. Hele linç amaçlı toplanmalar mutlak iktidarın gözetim ve denetiminde icra edilir. Sinop’ta da daha farklı olmadı. Köylerden kasabalardan ve şehirden neredeyse servis tutulup, kumanya dağıtılarak insanlar HDK heyetini protesto adı altında linç tehdidine maruz bıraktılar. Saatler boyu süren gerilim son derece kontrollü olarak sürdürüldü.

Bu gözlemin en önemli kanıtı, hükümetin Sinop’taki emniyet güçlerini deneyimsizlikle mazur gösterme ciddiyetsizliği. Bu açıklama bile hükümetin HDK’nın barış mesajlarını özgürce iletmelerini sağlama sorumluluğunu hissetmediğini gösteriyor.

İktidar BDP’yi terörize ederek, ‘terör örgütü’nün rehin alınmış üyeleri konumuna doğru itelemeye çalışıyor. İktidarın bu oyununu gördüğü anlaşılan BDP ise kendi oyununu sanki özgürlüğün, barışın önündeki engelin CHP olduğunu düşünüyormuş gibi yaparak kuruyor.

İki aktör de sanki CHP olmasa barış kapı eşiğindeymiş gibi yapıyorlar!

Sinop’ta HDK heyeti dokuz saati aşkın öğretmenevinde mahsur kalıyor. İçerdekiler ve olayları sosyal medyadan izleyen binlerce insan yeni bir ‘Sivas’ mı diye endişeyle bekliyor. Bindirilmiş kıtalar saatlerce polisin yanı başında, kimi görüntülere göre polisle omuz omuza heyeti ölümle, linçle tehdit ediyor. O kadar saatlik muhasaradan sonra zırhlı araçlarla şehir dışına atılıyorlar.

Olayları değerlendiren Sırrı Süreyya Önder ise, CHP’li belediye başkanını sorumlu tutuyor! Sinop Valisi ve Emniyet Müdürünün istifa etmesi ya da görevden alınmasını iktidardan talep etmeyi ise  çok sonra  başka BDP’lilerce  sessizce dillendiriyor.

AKP, BDP’yi  rehin alma amacına ulaştığını sanıyor. BDP ise Kürt sorununu Erdoğan’dan başka kimsenin çözemeyeceğine inanmış gibi yapıyor.

AKP kendi kurduğu oyunun tuttuğuna inanıyor. PKK’nin terör örgütü olduğu kabulü, BDP’nin de terör örgütünün rehin alınan sözcüsü olarak  kurulması.

AKP oyunu şöyle kuruyor: ‘Terör Örgütü’nün adada tutsak lideri ile aynı örgütün mecliste rehin temsilcileri gardiyanın izin verdiği ölçüde açık görüş yapma imkânına kavuştular. Ne için? Birbirlerini ıslah edip, nedamet getirmeleri beklendiğinden! Olmazsa ne olacağı da Sinop öğretmenevinin önüne getirilip 9 saat homurtularına maruz bırakıldıkları güruhla gösteriliyor.

BDP, AKP’nin kurduğu bu Kürt Tuzağının ayırtında ama o da kendi gücüne güveniyor. Öyle güveniyor ki, solda bazen dillendirilen AKP’nin yedeğine düşebileceği uyarı ve kuşkularını; sadece Kürt sorununun değil Türkiye’nin tüm dertlerinin kendileri tarafından çözülmesinin beklendiği tepkisiyle karşılıyorlar.

BDP, Nuray Mert’i PKK terör örgütü değildir dediği için linç etmeye kalkanların kim olduklarına baksa, iktidar ve yancılarının kendisini nasıl gördüğünü de anlayacak aslında.

BDP bu anlamda CHP ile çok benzeşiyor. Nasıl CHP sağa yanaşırsa oyunu artıracağını sanıyorsa, BDP’de AKP’ye inanmış gibi yaparsa barışın geleceğini sanıyor. Kendisini bekleyeni sağa yanaşmanın CHP’yi ne hale getirdiğine bakarak görebilir.

Osmanlıda oyun çoktur derler ya...

Etiketler:
nefret