29/09/2014 | Yazar: Eser Gündüz

Neşet Ertaş, ah yalan dünya, dedikçe belki de zihinlerimize işlemeye çalıştı bu günleri.

Yağmurun getirdiği hafif esintiyle, bir an fark ediyorum ki, bu ay Türkiye için ne kadar çok şey barındırıyor. Açıkçası, bu zenginliğinden ötürü bazen seviyorum Eylül ayını, bazense nefret ediyorum.

Mesela Neşet Ertaş’ın ölüm yıldönümünü gözüme gözüme sokmasından dolayı nefretimi tarif dahi edemiyorum. Ne kıymet bilmez insanlarız. İnsanlarız diyorum, hepimizi katıyorum bunun içerisine. Çünkü dünya ülkelerinin en yüksek tepelere koyup saklayacağı isimleri bir bir yitirdik tarihimiz boyunca. Ahmet Kaya’lar, Yılmaz Güney’ler, Neşet Ertaş’lar.

Hani Murat Menteş diyor ya; “onca yoksulluklar varken tertemiz aşklar yaşandıysa, bunda Neşet Ertaş’ın payı var” diye, nasıl olur da bu ülkede zalimlere yer olur demekten kendimi alamıyorum.
 
Sevgiyi, barışı, kardeşliği bize buram buram öğreten onca isimden sadece biri Neşet Ertaş. O içi boş safsatalarla dolu ilkokul kitaplarından tutun da, liseden, üniversiteye öğretilmesi gereken onca isimden sadece biri.
 
Bildik mi kıymetlerini, hayır.
 
Neşet Ertaş, ah yalan dünya, dedikçe belki de zihinlerimize işlemeye çalıştı bu günleri.
 
Esinti daha da arttı. Bir yandan Neşet Ertaş şarkıları dinliyorum şu an. Biliyor musunuz, gariptir, Neşet Ertaş bana Arkadaş Zekai Özger’i hatırlattı bir anda.
 
Tıpkı diğerleri gibi kıymetini bilmediğimiz isimlerden biri de odur.
 
Hani diyor ya;
 
“Elimi tut tuttururlar, o kadarına izin verirler
Kahreden bir ayrılığın çılgınlığı değil bu
Bir isyanın kelepçeleşmiş resmidir parmaklarımız
Sen içerde
Ben dışarda...
Oyyy mahpusluk mahpusluk...”
 
25 yaşında öldü Özger. Otopsisinde yara bere izi bulunmamış ama beyin kanaması diye rapor verilmiş. Gey olduğu da söylenir, öldürüldüğü ya da bir sürü şey söylerler onunla ilgili.

Ben şiirlerini bilirim. An gelir barışı, an gelir isyanı anlatır şiirlerinde. Neden diyorum, çocuklarımız bilmez, okumaz böyle şiirleri. Nicelerini. Taşı toprağı zengin Anadolu’da, neden böyle değerleri bilmez çocuklarımız.
İşte tam da bu isyanımın ortasında, “aşkla sana” şiirinin son mısraları tokat gibi çarpıyor suratıma;
         
“şimdi senin uzanıp yattığın otlarda
yarın yeni bir yeşillik büyüyecek”
         
Bir gün hepimiz öleceğiz, çocuklarımıza ne bırakacağız diye, kimse düşünmüyor mu benim gibi!!!
 
Haydi, bu hafta da böyle geçsin. Hoşça kalın. 

Etiketler:
nefret