26/08/2009 | Yazar: Hakan Yılmaz

‘Bu zamanda ya ilişkiler anlamını kaybetmeye başladı, ya da insanlar ilişkilerini katletmeye.

‘Bu zamanda ya ilişkiler anlamını kaybetmeye başladı, ya da insanlar ilişkilerini katletmeye. Sadece ilişkide değil karşılarındakileri de katletmeye başladılar.’
 
Artık evimdeyim diye sevinirken hayatımdaki bazı şeylerin kısıtlanacağını hiç düşünemedim galiba. Yüksek ses yok, sınırsız içki yok, sigara zaten hayatımdan çıkmış durumda. Önceden kısa gelen yaz tatilimin üçüncü gününde olmama rağmen bana bir ömür gibi geldi. Şimdi en yakın arkadaşlarımla bir arada olmak ve içki içmek vardı. Ama bu sefer içki içerken kederlenirdik büyük ihtimalle. Çünkü arkadaşlarımdan biri hasta, diğerinin annesi hasta, bir diğeri sevgilisinden ayrıldı ve ben her zaman ki gibi depresyondayım. Sebep mi? Kocaman bir sebebim var söyleyebilecek. Benim beni mutlu edebilecek veya ayrıldığımda üzülebileceğim bir sevgilim yok.
 
Hayatımı prezervatiflere benzetiyorum. Tek kullanımlık ama çeşitli. Kokulu, uyarıcılı, hisset, dokun gibi aptal başlıklar altında. Ama aslında her şey sadece tek amaca yönelik. Süper bir seks. Benim hayatımda aynen öyle.
 
Dokunulmazlığım yok. Dokunan dokunana. Sonra o dokunuşlar boynuma, dudaklarıma. Kokumu hissetmek zor değil. Bir Boss Emotion. Önce kulak arkasına, sonra bileklere, en son gerdana. Uyarı ise karşı tarafa kalmış. Sonunu söylemeye bile gerek yok. Süper bir seks ve süper bir kaçış. Bunun için de güzel bir yalan gerek tabi ki. Zaten insanlar yalan makinesi. Ama benimle yatan insanlar bilmiyorlar ki karşılarındaki bir makine mühendisi.
 
Mutlu bir ilişki sadece masallarda var derlerdi de inanmazdım. Aslına bakarsanız bu lafı söyleyene de bir tarafımla gülerdim. Ama gerçekten öyleymiş. Ya masallarda yaşamamız lazım. Ya da doğar doğmaz ölmemiz. Ya saçlarımızı uzatıp Rapunzel gibi kuleden aşağıya sarkıtmamız gerek ya da saçımızı kazıtıp baştan işe bulaşmamamız. Ya Pamuk prenses gibi elma yiyerek bayılmamız ve prensin bizi öperek uyandırmasını beklememiz gerek ya da baştan sepetteki tüm elmaları yiyerek mide fesadı geçirmemiz. Ya külkedisi gibi prensese dönüşmemiz gerek ya da cadıyla anlaşıp en başından balkabağına dönüşmemiz. Bize ya da bana ikincisi daha mantıklı gelmeye başladı bu aralar. İzlediğim filmlerden mi, okuduğum kitaplardan mı, yoksa yaşadıklarımdan mı bilinmez. Ama gördüğüm ve gözlemlediğim kadarıyla birinci kısmı seçenler sonunda mutlu olamayanlar. Çünkü onlar aslında masallar âleminde yaşamayanlar. Prezervatif, masal falan bu çocuk ne saçmalıyor, sadede gelsin artık diyorsanız haklısınız. Demek istediğim şu: bu zamanda ya ilişkiler anlamını kaybetmeye başladı, ya da insanlar ilişkilerini katletmeye. Sadece ilişkide değil karşılarındakileri de katletmeye başladılar. Televizyonda ne zamandır görüyoruz. Aptal çocuğun biri kız arkadaşını öldürüyor. Ve hâlâ aranıyor. Boy, boy resimler, videolar gösteriliyor. Ama kimse çocuktan bir haber alamıyor. Kızın kafası bir yerden gövdesi bir yerden çıkıyor. Ama sanki Türkiye bunu çok normal karşılıyor.
 
Acaba onlar 'Ayı yavrusunu severken öldürür. Çocuk da bir ayı olduğu için severken azıcık kafasını koparmış kızın.' diye mi düşünüyor? Yoksa alışkanlık mı? Öyle de olabilir tabii. Bu kaçıncı insanın katli. Yolda pompalı tüfekle öldürülen, ya da hastane yatağında başına sıkılan kuşunla can veren, orospuluk yapıyor diyerek cinsel organı yakılan bir Türkiye de yaşıyoruz. Bunlara alışılmış olması gerek ki kimse bir şey yapmıyor.
 
İlişkilerde adrenalin patlaması olmaya başladı. Artık biriyle tanıştığımızda beni böyle öldür, bak ben bu acıdan çok büyük haz alıyorum falan diyerek tanışmamız sonra da ipleri karşı tarafa hediye paketi yaparak takdim etmemiz gerekiyor. Karşı tarafın da ilişkinin iplerini çıktığı insana tanzim etmesi gerekiyor ki ilişki asıl boyutuna dönsün. Sonra tüm Türkiye bir kesik baş veya yanmış gövde görsün. Sonra konuşması gerekenler sussun. Ölenlerin yakınları ve duyarlı insanlar susanlara ve bunu yapanlara lanet kussun.


Etiketler:
İstihdam