15/10/2013 | Yazar: Gülistan Aydoğdu

‘Kurban’ bayramı dokuz günlük tatile çıkınca tüm kent harekete geçmiş. Sanırsınız seferberlik ilan edilmiş. Bana sorarsanız ‘Bavullar’ isyan etmiş. Haydi ‘Gezi’ye demiş.

“Kurban” bayramı dokuz günlük tatile çıkınca tüm kent harekete geçmiş. Sanırsınız seferberlik ilan edilmiş. Bana sorarsanız “Bavullar” isyan etmiş. Haydi “Gezi”ye demiş.
 
Kızılay’da Metroya zar zor binebildik. Ege Mahallesi otobüslerinde alışkındım sürekli “ilerleyelim arkadaşlar” sözüne. Bu defa Metro’nun durduğu her durakta aynı sözü duydum ya gam yemem artık. AŞTİ’ye vardığımızda merdivenler tıkandı. AŞTİ’ye bir türlü giremiyoruz. Bekleyip duruyoruz. O kadar kocaman ve o kadar çok bavul var ki. Bavulları taşıyamadıkları için yürüyen merdivenleri bekleyenler yolu tıkıyor. Neyse merdivenleri benim gibi sadece sırt çantasıyla yola çıkan dizi sakatlar kullanmak zorunda kaldı.
 
Metro AŞTİ arasındaki tünel kısmında yol yine tıkalı. Merdivenlerden çıkmamın hiçbir anlamı kalmadı. Bu bekleme esnasında çarpan bavullar, itişip kakışmalar bu yolculuğun akıllıca bir iş olmadığına ikna etti. Arkadaşıma telefon açıp “bu yolculuktan vazgeçtim” dedim. “Sen neredesin?” diye sordu, ben de, “AŞTİ girişindeki tüneldeyim” dedim. Ama geri dönüp çıkamıyorum. Akın akın bavullar geliyor üstüme üstüme. Öyle böyle değil. Yani bavulların boyunu görmeden bu söylediğimi göz önüne getirmek çok zor. Birisi anlatsa bunu “abartıyorsun” derdim. Bir insan ancak bir şehirden başka şehre yerleşmeye gidiyorsa bu bavulları taşır. Başka türlü 10-15 beş günlük tatil için bu bavulları taşımak demek hamallığı ve kendine eziyeti çok seven mazoşist olmak gerek.
Şimdi beni cinsiyetçilikle suçlayanlar olacaktır ama bunu söylemeden geçemeyeceğim. Genellikle o kendilerinden agır ve büyük bavulları genç kızlar çekiştire çekiştire taşımaya çalışıyorlardı. Yer yer kolları dönüyor. Ya da bavul takılıyor iki saat kurtarmaya çalışıyorlar ya da erkeklerden yardım umuyorlardı. Peki birisi bu bavulların hikmetini açıklayabilir mi?  Diyelim ki lüks bir otelde lüks bir tatile gidiyorsun. Ve sabah kahvaltı için öğle yemeği,  akşam yemeği, bir de parti diyelim. Günde dört defa kıyafet değiştirseniz bile bu dokuz günde ki iki günü yolda geçecek. Kalan yedi gün de bu kadar elbise değiştirecek olsan kaç kat elbise eder? Bu elbiseler bu kadar hacimli olur mu?
 
Almanya’ndan gelen akrabalarım bu tür bavullarla gelirler ve getirdiklerinin hiç birini giymeden geri götürürler ve ben hep düşünür dururum neden kendilerine bu kadar eziyet etmek isterler diye. Ben hâlâ bunun cevabını arıyorum. Acaba bu kadar değişik elbise giyince daha mı çok beğeniliyoruz ya da bu yolda çektiğimiz çileyi unutturabiliyor mu?
 
Neyse bu konuyu en iyisi boş vermeli. Bana ne taşırmış taşıyamazmış. Yanına akıl yerine bavul alanların sorunu bu. Ben bir daha “Bayram”da asla yola çıkmam. Bu eziyeti de yaşamak zorunda kalmam. Bugün dönüş yaptım. Oh AŞTİ boş, Ankara sokakları boş. Ne güzel olmuş. Sessiz sakin bir kent karşıladı beni. Ege Mahallesi otobüsü bile boştu.
Benim derdim bu “Kurban” bayramı ile ilgili. Hz İbrahim dualarının tanrı tarafından kabul edilmesi nedeniyle oğlunu tanrıya adamak istiyor ve kesmeye kalkışıyor. Bu çeşitli tasvirlerle duvarlara asılır bir de. Elinde bıçakla oğlunu kesmek üzere olan bir baba. Ne kadar sevimli geliyor size? Tanrı bile oğlunu kesmesine razı olmadığı için gökten bir koç gönderiyor. Bu da başka bir akla aykırılık, ama insanın hem et obur hem de ot obur olduğunu düşünürsek normalleşmese de normalleşiyor. Bundan birkaç yıl önceki İstanbul’daki bir kurban bayramı hâlâ gözümün önünde. İstanbul sokakları, parkları, kan olmuş derelerden denizlere kan akıyordu. O zaman nalet okudum bu bayrama.
 
Şimdi tüm Müslümanlar yine aynı cinnet hali ile hayvanları katledecekler. Bunu da marifet sayarak yapacaklar. “Kurban” ve paylaşım adına yapacaklar. Ama o etlerin hepsi TV’lerden verilen kavurma tarifleri ile buzdolabını boylayacak. Hangi paylaşım, hangi yoksullarla dayanışma, hangi paylaşım? Onu da geçiyorum Suriye’de yapılanlar, Afganistan’da kadınların katledilişi ne olacak. Hani inananlara sormak istiyorum. “Kurban” keserken üç defa  “Allahu ekber” diyorsunuz. Aynı şeyi çocukları, kadınları, Kürtleri, Alevileri katlederken, boğazlarını keserken de yapıyorsunuz. Bunu da mı Allahınız buyuruyor.
 
“Kurban” gibi gırtlağı kesilen insanların görüntüleri gözümün önünden gitmiyor. Her “Allahu ekber” sözünü duyduğumda tüylerim diken diken oluyor. Ürküyorum, korkuyorum.

Etiketler:
İstihdam