05/06/2015 | Yazar: Ecemen

Kendimi karşımdaki kadının emrine amade bir zevk makinası olarak düşlemek hoşuma gidiyordu.

Geçen gece bir kadın beni partide elimden tutup karanlık sokaklara doğru çekti. Öpüşeceğimizi ya da flört edeceğimizi düşündüm. Ama bana “bazı kadınlar...” adlı konuşmayı yaptı. Açıldığımdan beri çeşitli ortamlarda duyduğum konuşma. Aşağı yukarı şöyle bir şey: “Bazı kadınlar var memelerine dokundurtmuyor, bazıları var erkek gibi, ama yani onunla seks yapacak olsam bir erkekle yaparım”. Genelde bu sohbete bir noktada “kadınlar çiçektir, çiçekler su ister” konuşması eşlik eder. O da aşağı yukarı şöyle: “Bir kadının bir kadına dokunması ne zarif, ne kibar.., yumuşacık teni, halbuki erkekler; kıllı, kaba,...”. Eğer politik altyapısı olan biriyle konuşuyorsanız bu “bazı…” ların nasıl özgürleştirilebileceği tartışılır, bedenleriyle nasıl barıştırılabileceklerinin yolları aranır, “bazı...”lar heteroseksizmi, cinsiyete dayalı rolleri tekrar üretmek ve lezbiyenliği yanlış temsil etmekle suçlanır ya da onlar aslında gizli trans-erkeklerdir. Ben de bu bazılardanım!
 
“Bazı...”lardan olduğumu öğrenmem çok uzun yıllarımı aldı çünkü feminizm ve doğru bir lezbiyen temsiliyeti uğruna kendimi siktirtmek zorunda olduğumu zannediyordum. Butchlardan, “kamyonculardan” nefret ettiğim bir dönem bile vardı. Sanırım o zamanlar kendi bedenimle ilişkim çok iyi gitmiyordu. Üç yıl kadar politik olarak doğru bir sekse çabaladıktan sonra trans politikalarıyla hayatım değişti. Çünkü politik bir şıklığın dışında gerçekten senin meselen haline gelen, içselleştirilmiş bir trans hareket ve temas ettiğin trans bedenler, kendi bedenin ve cinselliğin üzerine de düşünmeni sağlıyor.
 
Görsel: Ferhat İgit
 
Cinsellik ve yönelimler aslında vurguladığımız kadar da cinsiyet kimliğinden ayrı meseleler değiller. Her seviştiğimiz insanla, her ilişkiyle başka bir insan oluruz. Bir sevgilim olmuştu; bana “oğlan” muamelesi yapıyordu. Sevgilim dominant bir kraliçe olduğunda ben onun şövalyesiydim. Kendimi bazen çapkın, bazen serseri, bazen centilmen hissetmek hoşuma gidiyordu. Bu dönemde sevişirken başka bir şey olabileceğimi anladım. Kendimi bir çeşit karşımdaki kadının emrine amade bir zevk makinası olarak düşlemek hoşuma gidiyordu. Karşımdakinin orgazmında o kadar çok kayboluyordum ki.. Benim bedenime odaklanılması ise hoşuma gitmiyordu, ama tam olarak bedenimle ne yapacağımı da bilmiyordum.
 
Önce kendi bedenimin sınırlarını çizmeye karar verdim. Cinsiyet temsiliyeti olarak daha oğlansı görünmenin beni kendim gibi hissettirdiğini kabul edip beni mutsuz eden kıyafetleri dolabımdan çıkardım, epilasyon yapmayı bıraktım. Kıllarımın varlığı benim için maskülenliğimle barışık olmanın ve doğaya yaklaşmanın bir yoluydu. Ailemle kavgalar ediyordum, annem bana “diğer lezbiyenlere baktım kıllı değiller” diyordu. ‘‘Hadi lezbiyen oldun da bari diğerleri gibi ol!’’ Tek seferlik ilişkiler yaşadığım bir dönemde ise bir gün canıma tak etti, dedim ki “dükkan kapandı”. Amıma dokundurtmayacaktım! Bunun en büyük sebebi amımın cinsellikte bir odak ya da amaç olmasından rahatsız olmamdı.
 
Dükkan kapandıktan sonra bir dönem umutsuzluğa düştüm çünkü anladım ki o çok özgürlükçü lezbiyenlerin birçoğu “amı olan sikilir” / ‘‘seks=am” gibi bir anlayışa sahipler. Bir kişi de anal seksten hoşlanabileceğimi düşünmedi mesela. “Dokundurtmayan” olduğum için, birçok sevişmede cinsellikten zevk almam mümkün değilmiş gibi davranıldı. Halbuki dokunulmayı da seviyordum ama o boxer çıkarıldığı anda istemediğim birşeye maruz kalacağımdan korktum. Bir kadınla tanışmıştım. Aktif-pasif gibi kavramların saçma olduğunu söyleyip durmuştu, ben de katılmıştım. Sonra sevişirken sürekli içime girmeye çalıştı. Elini tuttuğumda “aktif misin?”diye soruyordu, “hayır sadece istemiyorum” diyordum ama anlamıyordu, tekrar boxerımı çıkarmaya çabalıyordu. Bazı kadınlar “sana zevk vermek istiyorum” diyorlar ve sanki ben egolarını tatmin etme haklarını ellerinden almışım, kadınlık görevimi yerine getirmemişim gibi davranıyorlar. Bedenlerinin sınırlarını çizen insanlarla dalga geçenler “benim bedenim, benim kararım” yazılı pankartlar taşıyorlar!
 
Her insan kendi bedenini ve cinselliğini kurar. Ben hiçbir hetero/erkek fantezinin ürünü olmadığım gibi ütopik-politik fantezilerin de nesnesi değilim! Bazıları sevişirken kendini narin bir çiçek gibi hissetmekten hoşlanıyor olabilir, bazısı vahşi kıllı – iri bir hayvandır, bazısı sevişirken avlanan bir ceylan, bazısı da avcıdır. Beden/ cinsiyet ifadelerinin çeşitliliğine, cinsel çeşitliliğe ve fantezilerine sahip çıkmak feministtir, özgürlükçüdür ve eğlencelidir.
 
Dildo kullanmaktan, dildo kullanırken kendimi erkek olarak düşünmekten, birisi dildomu ağzına alırken götümün parmaklanmasından, anal seksten, oral seksten, feminen bir kadın tarafından domine edilmekten, canımın acıtılmasından, dayanıklıve kaldırabileceğimi göstermekten, güçlügörünmekten, ama olamamaktan, birinin dizine yatırıp popomu pataklamasından, bağlanmaktan, ayak yalamaktan, grup seksten, trans kadınlarla ve trans erkeklerle sevişmekten hoşlanıyorum.
 
Fantezilerimi saklamak zorunda olmaktan, özgürleştirilmek için amıma girilmeye çalışılmasından, eşitlik için pasif, sessiz ve tek tip cinselliğe maruz kalmaktan, klitorisime abanılmasından, güzel olduğuma ikna edilmeye çalışılmaktan (bu da oldu!), seks pozitif insanlara orospu ya da çapkın/ pornstar muamelesi yapılmasından, yanımda birilerinin bifobik-transfobik-butchfobik-orospufobik konuşmasından, ve boğucu tek tipçi kimlik politikalarından hoşlanmıyorum.
 
Hoşlandıklarımı ve hoşlanmadıklarımı ifade etmekte zorlanıyorum çünkü insanlar ofansif davranabiliyorlar. Bir eşcinsel erkek “ kaslı bir erkek gelse de beni duvardan duvara vursa” dediğinde bu onun kendini ifadesi ve çeşitliliğin bir parçası oluyor ama ben (yukarıdaki gibi) kendimi ifade ettiğimde “bu kavramlara neden ihtiyacımız var?”, “...yı neden tekrar üretiyorsun?” oluyor. Feminizmi ve hatta queeri neden kendimizi daha da sessizleştirmek ve yargılamak için kullanıyoruz?
 
Butch, femme, aktif, pasif gibi kavramlar beden/cinsellik ifade dünyasının birer parçası oldukları için varlar ve var olmaya devam edecekler! Ve evet bazı insanlar bu kavramları diğerlerini kategorize etmek, sınırlamak ve darlamak için kullanacaklar; aynı bazı “lezbiyen” ve “feminist” lerin yaptıkları gibi! “Erkekliğe yaraşmaz”, “lezbiyenliğe sığmaz” ya da “bu feminist değil” aynı basınçlı kimlikleşmeden kaynağını alıyor ve özgürleşmek için daha fazla politik jargona, okumaya vb. ihtiyacımız var mı emin değilim. Dildo kullanmak isteyen bir kadının kendini lezbiyenliğe ihanet ediyormuş gibi hissetmesini çözmek için Foucault okumasını istemiyorum! Her eylemimiz, cinsel fantezimiz anlaşılan birilerinin erkekliğine, kadınlığına, translığına, lezbiyenliğine, feminizmine ters. O zaman ne yapmamız gerektiği de gayet açık; daha fazla temas, daha fazla teşhir, daha fazla cinselliği konuşmak, ifade etmek, yaşamak, denemek! Daha fazla ahlaksızlaşmalıyız!
 
*Bu yazı ilk olarak Kaos GL Dergisi’nin “Lezbiyenizm” dosya konulu 141. sayısında yayınlanmıştır. 

Etiketler:
nefret