12/01/2012 | Yazar: Elçin Kurbanoğlu
Türkiye’de artık seks işçisi bireyler birçok siyasi partide, dernekte ve bunun gibi kurum ve kuruluşta örgütlü bir şekilde haklarını savunuyorken konuya yaklaşımlar hala çok sıkıntılı.
Sayın BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder geçenlerde Kıbrıs’la ilgili bir konuşma yaparken fahişelerden bahsetmiş, tatsız olmuş. Tabiri caizse burada bu yazıyı yazma nedenim şu mesleğin adına her fırsatta fahişelik dendiği zaman birçok kendini seks işçisi olarak tanımlayan örgütlü fahişenin biraz kızabilmesidir.
Seks işçiliği, fuhuş, hayat kadınlığı, orospuluk… Proje entelektüellerinin gelip de bu kategorilerden birinin içerisine yerleştirmeleri mesleğin kendisini, hayatın tam da kendisini renksizleştiriyor gibi geliyor bana. Üstelik Türkiye’de artık seks işçisi bireyler birçok siyasi partide, dernekte ve bunun gibi kurum ve kuruluşta örgütlü bir şekilde haklarını savunuyorken konuya yaklaşımlar hala çok sıkıntılı.
Aslı Zengin Hoca Metis’ten geçenlerde çıkardı kitabını iktidarın mahremiyeti diye. Yaklaşımı da belliydi. Kimseyi mağdur olarak görme üzerinden kurgulamayan, hatta çalıştığı alana tırnak içerisinde alana iniyorum diyorum zira aksi türlüsü yanlış olur diye düşünüyorum diyen bir yaklaşımı var Aslı Zengin Hoca’nın. Şimdi biz Pembe Hayatlılar olarak daha ne yapalım. Kadın yazmış, orada duruyor, anlamayanlar bir okusunlar.
Olmuyor beyler, 1970’lerde yaşamıyoruz artık. Seks işçileri bu yazıp çizilenlere sinirlenebiliyorlar gerçekten, farkında mısınız? Hala feminizm kelimesinden korkan solcu entellektüel camiaya her fırsatta tekrar ediyorum; ama bu kez de buradan bir Kaos GL’den tekrar edeyim dedim: Asgari bir feminizm de iyidir yahu, bu kadar korkmayın, bir zarar gelmez. İnsanlar her fırsatta cinsiyetçi dillerini düzeltmeye çalıştıklarını tekrarlıyorlar; ama konu seks işçiliğine geldiği zaman bu konu sürekli “marjinal”.
18. yüzyılın sonunda yazmış işte liberal feminizmin “babası” olan M. Wollstonecraft (üstelik Marx’tan biraz daha önce): Evlilik bile yasal fuhuştur demiş. Daha neyini büyütüyorsunuz gözünüzde? Hayatın ta kendisinin cinsellikler üzerinden izlenebileceği bir facebook, twitter çağında yaşıyoruz artık. İnternetten yazıyorsun google’a, o kitap orada duruyor, yazılmış, çizilmiş, okunsun biraz da ama…
Bir işçiyi işçi yapan şey, orta sınıf entellektüellerinin tarihe bakıp bilmemkaçıncı yüzyıldan referansla konuşabilmesi midir, yoksa o işçinin tam da kendisi midir? Tam da kendi söylemi, tam da kendi bedeni, tam da kendi varoluşu, tam da kendi mücadelesi midir? Artık biraz da bunları tartışmayalım mı?
Şahsen benim de içinde yer aldığım orta sınıf entellektüel, e tabi biraz da feminist, e tabi biraz da şu konuya duyarlı, e tabi silsilesi içerisinde olan insanlar hayatın ta kendisini biz soluklaştırabiliyoruz aslında. Bir gökkuşağı koalisyonu gibi görülen kadın artı LGBTT hareketi acaba kendi içinde yakalayabilmiş midir bu koalisyonu: Sanırım hayır değil mi?
Oturduğumuz (şu anda ben de üstünde oturuyorum o koltuğun) siyah, deri, pahalı ve Nokia kullanan pembe hayatımızda ne güzel değil mi? Ama kendisini seks işçisi olarak adlandıran bir arkadaşımla geçen gün konuşuyorum da, böyle olmaması gerekiyor dedi. Yapmayın, etmeyin, gitmeyin uzaklara… Tam da Fuko’nun kütüphanesine artık çok yaklaşacak diye korktuğum siyah kütüphanemde Türkiye’deki LGBTT aktivistlerinin anlatılarına bakıyorum da, her seferinde aynı şey, ne kadar safmışız. Fuko’ya referans veremeyenler ne yapsın?
Sırrı Bey’in de Pembe Hayat’la arası iyidir. Kendisi derneği de arayıp özür dilemiş ama bunu kamusal alanda da yapsa ne güzel olur. Şu seks işçiliğidir fuhuştur üzerinden konuşurken artık alana bir gidip alan ne diyorsa onu yapalım.
Etiketler: