09/04/2012 | Yazar:
İşçi sınıfı bölünür diye, bu konuları gündeme getirmemek, mevcut olan bölünmeleri sürdürmek anlamına gelir.
İşçi sınıfı bölünür diye, bu konuları gündeme getirmemek, mevcut olan bölünmeleri sürdürmek anlamına gelir.
Siz hâlâ Eşcinselleştiremediklerimizden misiniz? / Bir Ankara hikâyesi
Eşcinsellikle ilgili yaygın olan homofobik korkulardan biri, heteroseksüel birinin eğer bir eşcinsel arkadaşı olursa, o kişinin de eşcinsellere benzeyeceği korkusudur. Öyle bir korkudur ki, kendi yakınında olabilme ihtimali gördüğü eşcinsellere karşı bir öfke taşınılır, ne kadar çok korkulursa, o kadar kin ve nefret olur.
Bu kin günlük yaşamın içinde o kadar absürt diyaloglar çıkartıyor ki ortaya, bunların hepsi başka bir yazının konusu olur. Bu diyaloglardan en günceli belki de Okan Bayülgen’in Melih Gökçeğe sorduğu o önemli soruyla yaşandı. Ne zaman İstanbul’da ve Ankara’da bir gey başkanımız olur sorusuna, "Tabii bizim kendimize göre bir yaşam tarzımız, örfümüz geleneklerimiz var. Oralar çok daha farklı bir noktada... İnşallah bizim Türkiye’de gey belediye başkanı olmayacak ve olmamalı." diye cevap verdi. O koltukta kendisinden başka birisinin oturmasını dahi istemeyecek birisine yöneltilen bu soruya, doğru cevap verilmeyeceği ortadaydı. Bırakın bir eşcinsel ile arkadaş olma homofobisini, üstüne üstlük koltuğa rakip aday çıkma durumu da vardı.
O yüzden bu soruyu tersten okuyalım ve yeniden soralım? Melih Gökçek gibi politikacılara karşı Ankara’da veya İstanbul’da ne zaman gey (o sohbetteki haliyle öyle, biz bunu LGBT hareketi mensubu olarak da okuyabiliriz) başkan adaylarını çıkartabileceğiz ve solun bu konudaki tutumu ne olmalıdır? (Bir başkanlık için bu iki ilde de uzaktayız şu an)
Gey olmak veyahut LGBT hareketinin bir parçası olmak, bir bireyi solcu yapmaz. Cinsel kimliklerin siyasi tercihlerle, şabloncu bir anlayışa bir düz bağlantı olduğunu savunmak da abesle iştigaldir. LGBT’lerin, milliyetçi, dindar, Troçkist, apolitik, Sosyal Demokrat gibi siyasi tercihleri vardır. Üstlerindeki baskı kalktığında ise toplumdaki diğer bireyler gibi davranırlar ve tercihlerini ona göre seçerler. Örneğin Almanya Dışişleri bakanı bir eşcinseldir ve Almanya’nın emperyalist çıkarlarını eşcinsel olmayan diğer burjuva politikacıları kadar savunmakta ve görevini yerine getirmektedir. Almanya Dışişleri bakanının yürüttüğü emperyalist politikalarda değişiklik olmaması, bize sınıfının çıkarlarını savunanlarının, cinsel kimliklerinin politik kararlarına etki etmediğini gösterir.
Bireysek olarak çeşitli görüşlere sahip olsa da, LGBT kapitalizmin kabul etmekte zorlandığı bir noktadır. LGBT’yi kendi en küçük birimi olan aile modeline karşı bir saldırı olarak gören kapitalizm, eşcinselliği toplum dışına iter. Toplumda birçok kişinin, LGBT bireylerle sorunu olmamasına rağmen eşcinsellikle ilgili sorunu olması biraz da bundandır. Çünkü birey olarak kapitalist sınırları zorlamadan da yaşamı sürdürebilme imkânı var iken, LGBT hareketinin taleplerinin ortaya çıkması, Kapitalist sınırları aşındırır. LGBT hareketinin antikapitalist yapısı da kendini burada muhafaza eder aslında. En ileri burjuva demokrasilerinde bile, LGBT hareketinin talepleriyle, burjuva sistemi arasında bir aşılmaz duvar vardır. Her ne kadar burjuva sistem içerisinde kazanılmış haklar olsa da, örneğin, cinsiyetler kavramının toplumsal belirlenmesinde, ailenin yapısını korumak için elinde tuttuğu yasalar ve aynı zamanda LGBT düşmanlığının toplum içindeki yaygınlığı, burjuva demokrasilerinin kendi çıkmazıdır.
LGBT mensubu bireylerin bu topraklardaki kaderi, maruz kaldığı yoğun şiddet ve cinayetlerdir. Buna rağmen sol kesimin bu konuyu salt şiddet noktasında ele alması yanlıştır. Böyle yapıldığı takdirde, bilinçlerde bir süre sonra LGBT mensupları acınacak veya yardıma ihtiyaç duyacak bireyler olarak algılanmaya başlar. Burada, hümanist tutumları aşan bir sorun vardır. LGBT hareketi ile ilgili taleplerini kendi programlarına kattıkları ve bunun için toplumda mücadele ettikleri sürece, sol bu şiddete ve cinayetlere karşı verebileceği en etkili mücadeleyi vermiş olur.
İşçi sınıfı mücadelesi, işçi sınıfının sosyalist bir devrim için örgütlenme mücadelesidir aynı zamanda. İşçi sınıfı içinde çeşitli bölünmeler, ulusal, dinsel ve cinsiyet sorunları ortaya çıkar. Burada devrimci Marksistlerin görevi, tüm bu bölünmelerin önüne geçmek için, herhangi bir kimliğin kendi kimliğinden dolayı baskı görmesini veya diğer işçilerden daha az hakka sahip olmasına karşı gelmesidir. İşçi sınıfı bölünür diye, bu konuları gündeme getirmemek, mevcut olan bölünmeleri sürdürmek anlamına gelir.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının tam da tüm homofobik kimliğiyle yaptığı açıklamalara verilecek tepki ne olmalıdır? Susmak ve geçiştirmek gibi tepkisiz tepkileri göz ardı ederek verilebilecek çok net bir cevap var: Ankara Büyükşehir Belediye başkan adaylığına gösterilecek bir gey aktivistini bulmak ve onu desteklemektir, tabi eğer gerçekten bu sorunun çözümüne inanıyorsak. Var mıdır Ankara’da sosyalist, devrimci geyler, böyle bir görevi üstlenecek? Bu konuda girişimde yer alacak birçok LGBT mensubu insanın olduğu ortadır. Aynı zamanda bu girişiminin Sol örgütlerin ortak bir desteğine ihtiyacı olduğu da ortadadır. Böylesi zor bir adımın ancak solun önemli kesimlerinin bir araya gelerek atılabileceği de ortadadır.
Etiketler: