07/01/2015 | Yazar: Emre Korlu

Eylül’ü el birliği ile öldürdük. Yalnızca iki dakikalık videoya sığdırdığı kısacık hayatından mesul değilmişiz gibi davrandık. O her şeye rağmen bize mutlu bir yıl dilerken, biz onun elimizden kayışına seyirci kaldık.

En azından o bir denizkızı, tüm okyanus onun... Gömüldüğü suların bir okeanos olmadığına emin. Orada uyuyor. Ne güzel(!), iş yapamasın diye sürdüğünüz semtlerin hiçbirine uğramıyor artık. Bu onun işine de geliyor. Mesela, seks işçiliğinden kazandığı parayı bazı trans çetelerle bölüşmek zorunda değil, kirli ellerine haraç da koymayacak; koskoca İstanbul’u onlara bıraktı. Hodri meydan diyeceğiniz bir trans kadını daha kaybettiniz! Ayol yazık size(!)
 
***
 
 
Şimdi kutsal bir şeymiş gibi davranırsınız. Kâinatın en iyi insanı falan, arkadaşını çok düşünen, ölümüyle yıkılan, öteki yüzle ağlayan diğeriyle hemen unutan... Kendinizi hiç suçlamaz ancak başka örtülere yüklenirsiniz. Çünkü çoğu kişi bir günah keçisi arar kendine, arar da bulur öyle garip ki su yüzeyine çıkma hevesi. Nasıl olsa atın ayağı kırık dediğiniz ve intihar etmesini sağladığınız Eylül, hiçbir hak talep etmeden aranızdan ayrılır.
 
Bu defa suçlu içimizdendir ve yaşam haklarımızı gözetmeyen, iş vermeyen, geber diye söylenen devlet bir yana dursun bu kez de transseksüel kimliğiyle bir başka transın ekmek parasına el uzatan ve seks işçiliği yapmasını engelleyen anaerkil mafya düzeni devreye girer.
Ne aksiyon ama(!)

Sağırdık. Eylül’ü el birliği ile öldürdük. Yalnızca iki dakikalık videoya sığdırdığı kısacık hayatından mesul değilmişiz gibi davrandık. O her şeye rağmen bize mutlu bir yıl dilerken, biz onun elimizden kayışına seyirci kaldık.

İyi seyirciyiz! Bu konuda elimize kimse su dökemez. Her LGBTİ’yi eli açık zannetmeyin; içimizde lokmasından bir başkasına koklatmayan da var, bir lokma katığını bölüşen de...
Ortak acılarımıza vâkıf olanlarımız da var, bu kederleri tiye alanımız da... Eylül’ü önemsemedik. Başına gelenleri bir küçük Eylül meselesi sandık.
***
O çıplak vücuduna savrulan darbelerin üzüntüsünü çekerken, biz kadın haklarını müdafaa ettik. Barış içinde yaşamak varken burası bizim muhitimiz deyip müşteri bulduğumuz yerleri parselledik. Oyuncağı elinden alınmış çocuklar gibi davrandık. Eylül’e yaşama alanı bırakmadık. İttik, hor gördük. Yahu dışladık! Koca bir okyanusu nehir var saydık.
 
Yirmi dört yılı karanlığa gömülürken “anne!” diye seslenişinde bile çocukluk akan birini kim öldürdü? Bu sütü bozuk düzen mi, gelsin mallar gitsin mülkler diyen devlet baba mı, kendisi de LGBT olduğu halde ona birkaç kuruşu çok gören insangiller familyasından iki ayaklı canlılar mı? Kimin gövde gösterisiydi bu?
 
Hâlinden memnun olanlar öne çıksın, korkmayın Eylül’ün köpeğinden, ne de olsa onun izninde bağışlanır ve aynı zamanda sefil olmanın aymazlığını yaşayacaksınız.
 
“Diyorum ki kişinin doğum tarihi pek önemli değil aslında, dünyaya gözlerini açmak daha önemli.” - Tomris Uyar 

Etiketler:
İstihdam