08/05/2015 | Yazar: Arda Aras

‘Anne biz ne yanlışız ne de sapkınız. Biz en az ’hetero’lar kadar normaliz.’

“Anne, neden beni eşcinsel olarak doğurdun?”
 
Doğduğumuzda alnımızda yazan şey kaderimizin pusulasıdır. Her insan alnında bir dövmeyle doğar. Cinsel kimliğini ifade eden “HOMO” ve “HETERO” yazıları olan dövmeler. Bu cinsel kimliğimizin kendi kararımız olmadığının ve doğuştan olduğunun göstergesidir. Fakat kimse alnında bu yazıyla çıkmaz sokağa. Kimisi makyaj yapar; kimisi şapka takar kapatır alnındaki yazıyı. Sonradan öğrendim ki devletin koyduğu yasalarda mevcutmuş bu. Vajina ve penisini sakladığın gibi saklamalıymışsın bunu. Kendimi bildim bileli makyaj yaptı annem bana. Kapattı orayı. Sokağa çıktığınızda kim “Hetero” kim “Homo” anlayamıyordunuz. Gerçi nasıl anlıyordunuz? “Homo” ve “Hetero” neydi ki?
 
Annem ergenliğe girdiğim vakitlerde üzerime daha çok düşmeye başlamıştı. “Homo” olduğum gerçeğini keşfetmemi istemiyordu sanki. Bir gün her şeyi konuşabileceğimi düşündüğüm anneme bir erkekten çok hoşlandığımı anlatmaya başladım. Çok heyecanlıydım. Anlattığım için bir korku yoktu içimde sadece ilk defa birinden böyle hoşlanmıştım. Annemin tepkisi ise farklı oldu:
 
“Hiçbir kız arkadaşın yok mu?”
 
Annemin korkuyla dile getirdiği bu cümle sonrası alnımda yazan yazının anlamını öğrenmeye karar verdim. “Homo”, homoseksüelden geliyormuş, “Hetero” heteroseksüelden. O zamanlar kafayı biraz takmıştım bu duruma. Yakın arkadaşlarıma sordum alınlarında yazanı. Bu soruyu herkese de soramazdınız. Ayıptı. Bana verdikleri cevap “Hetero yazıyor” oldu. Aynı soruyu bana yönelttiklerinde diğer herkes hetero dediği için “bende de ‘hetero’ yazıyor” diyiverdim birden. Ağzımdan çıkan bu sözcük kendimi kötü hissettirse de farklı olmamak güzel gelmişti o zamanlar.
 
Annemin sorduğu soru havada kalsa da ve bir cevap veremesem de, biliyordum ki kızlara karşı bir ilgim yoktu. Zaman zaman annemi denemeye başladım. Ona hoşlandığım çocuğu anlatmaya çalıştım tepkisini ölçmek için. O ise ya terslerdi ya da konu değiştirirdi. Bir şeylerden kaçardı hep.
 
O zamanlar gündemi meşgul eden bir şeyler olurdu mutlaka. Ama bir grup insanın devletin yasalarını kabul etmeme gerekçesi ile alınlarındaki yazıyı kapatmadan sokağa çıkmaları ve eylem yapmaları gündemi diğerlerinden fazla meşgul etmişti. Televizyonda gördüğüm kadarıyla hepsinin de alnında “Hetero” yazıyordu. Polisler birkaç uyarı yaptı. Eylem yapanlar buna aldırmadı pek. Yine makyajlarını yapmadan dolaştılar. Polisler de çok durmadı üzerinde. O zaman yalnızlığın ne olduğunu öğrendim sanırım. Dünyada belki de alnın da “Homo” yazan bir tek ben vardım. Belki de annem bu yüzden bu konuyu konuşmak istemiyordu benimle. Keşke “Hetero” doğsa oğlum diyordu belki. Belki utanıyordu. O zamanlar böyle düşüncelere kapıldığım oldu. Bunalıma girdiğim ve yardım isteyebileceğim kimsenin olmadığı bir dönemdi.
 
Bir gün gündem yine değişti televizyonda; “Cinsel özgürlük eylemi sürüyor, yalnız bu sefer farklı bir kesim işin içinde!” başlığı dikkatimi çekmişti ve şaşkınlıkla bakakalmıştım. Bu sefer sokaklarda “Hetero” yazan değil de bir grup “Homo” yazan insan eylem yapmaktaydı. Biraz da sevinçliydim. Yalnız değildim. O haberden sonra içime kapanıklığım da bir an da gitmişti. Fakat polislerin tepkisi heterolara verdikleri gibi değildi, daha sertti. Yaka paça götürülüyor, vuruluyor, sapkın olmakla suçlanıyorlardı. Düşündüm. Ben sapkın mıydım?
 
Bir karar aldım. O bir grup “sapkın” insanı bulacaktım. Yalnızlıkla ne derdim vardı bilmiyorum ama beni anlayan insanlarla tanışmak istiyordum. Onları biraz araştırdım. Her hafta bir yerde toplandıklarını öğrendim. Bir gün cesaret ettim ve gitmeye karar verdim o toplantıya. Kendimi yeni yeni kabul ettiğim ve sevmeye başladığım bir dönemde benim için bir devrimdi bu. Toplantıda hiç yalnızlık çekmedim. Yalan söylemedim ve kendim olabildim. Orada tanıdıklarım yıllarca arkadaşlık ettiğim insanlardan daha yakın oluverdiler bir anda. Etkinliklerine ve toplantılarına düzenli olarak katılmaya başladım. Tabi bunu kimseye -özellikle aileme- söyleyemedim. Bir gün eylem yapmaya karar verdik. Polislerin ve diğer herkesin vereceği tepkiye rağmen. Korkmuyor da değildim ama yanlış da değildim, yalnız da.
 
Annem eyleme gitmemden bir hafta sonra bir akşam yemeğine çıkmayı teklif etti bana. Son zamanlarda çok iletişim kuramadığımız için hoşuma gitmişti bu hareketi.
 
Güzel ve şık mekanda yenen yemek ve birden beni yemeğe davet etmenin altında yatan sebep.
 
“Evde baban varken yapamazdım o yüzden dışarı çıkmamız iyi oldu.” Bunu o kadar donuk söylemişti ki konuşmanın iyi bir yöne gitmeyeceğini anladım.”Geçen seni televizyonda gördüm. Makyaj yapmamıştın. Alnındaki “Homo” yazısı o kadar belirgindi ki... Tabi sonra anladım ki benim oğlum “sapkın”ların yanında zaten.”
 
Çatalı sert bir şekilde bıraktım masaya. Bu tepkime şaşırmış olacak ki yüz ifadesi değişti birden.
 
“Kendine olan bu güveni kim veriyor sana? O ‘sapkın’ arkadaşların mı? Aile itibarımızı hiç mi düşünmedin?” Son dediği ile kendimi tutamaz olmuştum.
 
“Ben sizi utandıracak hiçbir şey yapmadım anne. Ben böyle doğdum. Kabullen artık beni.” Biraz durdum. Yüz ifadesinden ne diyeceğini bilmez bir hali olduğu anlaşılıyordu. “Anne neden beni eşcinsel olarak doğurdun? Ya da sorumu şöyle değiştireyim. Anne neden eşcinsel olarak doğdun?”
 
Şaşkınlıkla bana bakakaldı. Bilmediğimi düşünüyor olmalıydı. Bir gün onu banyoda makyajını yaparken görmüştüm. Aynadaki yansımasından alnında “Hetero” yazmadığını fark ettim.
 
Birden ağlamaya başladı. Annemi hiç böyle görmemiştim. Konuşmaya çalıştı ama ağlamaktan yapamadı. Etraftaki herkes bize bakıyordu ama umrumda değildi. Kalktım bir peçete ile yüzünü sildim. Ağlaması durmaya başlayınca anlatmaya başladı:
 
“Annem ben küçük iken bana hep tembihlerdi. Kimseye söyleme, içindeki duyguları bastır derdi. Babam zaten ilk doğduğumda alnımda yazan yazıyı görünce istememiş beni, kabullenmemiş. Heteronun hetero çocuğu olur demiş. Annemi suçlamış. Sonra da terk etmiş zaten bizi. Annemin de beni kabullenmesi uzun sürmüş zaten ama evlat işte... Babamdan gördüğüm tepkiyi kimse bir daha göstermesin diye bana hep saklamamı söyledi alnımı. Biri sorarsa “Heteroyum dersin” derdi. Onu üzmek istemezdim. Sonra görücü yoluyla babanla evlendirildim. Yıllarca süren ama olmayan bir evlilik. Yıllarca kendimden nefret ettim. Hastayım diye düşündüm. Sonra sen doğdun. Alnına baktım ilk. Kız mı, erkek mi, sağlıklı mı, değil mi önemli değildi. Alnında ne yazıyordu ona bakılırdı ilk.
 
Zamanla değişir dedim. Ben değişemedim ama o değişir dedim. Ama değişmedin.
 
“Anne biz ne yanlışız ne de sapkınız. Biz en az “Hetero”lar kadar normaliz. Hetero ya da Homo’yu geçtim biz insanız. Kendine bu kadar acı çektirme, sen böyle mükemmelsin. Ben eşcinsel bir annem olduğu için gurur duyuyorum, lütfen sen de benimle gurur duy.”
 
Ertesi sabah annem 38 senelik yaşamında ilk defa makyajla kapatmadı alnını. Korkmadı eşcinsel olmaktan. Zamanında bastırılmış ve onun içinde var olan duyguları dışa vurmaktan çekinmedi. Nasıl doğmuş olursak olalım mükemmel doğduğumuzu kabul etti. Babamdan en kısa zamanda boşandı. Benimle birlikte toplantılara katılmaya başladı ve her toplantıdan sonra anneannemin mezarını ziyareti gitti. 

Etiketler:
nefret