16/08/2014 | Yazar: Gülistan Aydoğdu

Bu kadar eşitsiz koşullarda sağdan, soldan, derin devletin saldırıları yetmedi IŞİD’ten gelen saldırıları ve linçleri de göğüslemek zorunda kaldık.

Bu kadar eşitsiz koşullarda sağdan, soldan, derin devletin saldırıları yetmedi IŞİD’ten gelen saldırıları ve linçleri de göğüslemek zorunda kaldık. Peki, yeniden soruyorum tüm bunlara rağmen biz değilsek kim kazandı?
 
Aslında bu yazıyı tam da seçim öncesi Tuzluçayır’a Kemal Kılıçdaroğlu’nun geldiği gün yazmalıydım. Birkaç gün önce de CHP’nin adayı Ekmeledin İhsanoğlu gelmişti Nato yoluna. Fiyasko olmuştu. Bunun üzerine kaleler düşüyor paniği ile Kılıçdaroğlu on dakikalığına uğrayıverdi Tuzluçayır’a. Bizim çadırın önüne kocaman  bir pankart asılarak  kamufle edildik. Neyse bu tür şeyler siyaseten mubahtır zaten.
 
Bu gün facebook’tan ortak arkadaşlarımızdan bazılarının HDP ve bileşenlerini kastederek “Başaramadınız, yenildiniz” sözü beni yazmak zorunda bıraktı.
 
Şimdiye kadar yaşadığım pek çok seçim oldu. Bazen boykot ettik sandık başına gitmedik. Bazen adaylara oy verdik. Bazen ideolojilere.
 
Ben kaç defadır sandık başında oluyorum. ÖDP sürecinde Yenimahalle’de HDK sürecinde  Şirintepe’de yani Ankara’da sandık başındaydım. Seçmen aslında bazen kendi partilerine ceza da verir. Sivas’ta insanlar yakılırken iktidarda Tansu çiller ve ortağı Erdal İnönü vardı. Erdal İnönü hiçbir zaman iyi bir politikacı olamadı. Sivas’ta kendi vekillerinden Arif Sağ’ın da içinde bulunduğu insanlar “Yakılıyoruz “ dediklerinde “Olamaz öyle şey” diyerek seyretmişti. Ondan sonraki seçimde meclis dışında kaldılar.
 
Biz sosyalistler, devrimciler, solcular, demokratlar tarih boyunca da bir araya gelir gelir dağılırız. Farklı bir örnek olarak Kürt hareketi ile birlikte çevreciler, ezilen yok sayılan ötekileştirilen etnik gruplar, kadınlar, Aleviler, Çerkesler, Ermeniler, anti kapitalist İslamcılar, ve LGBT hareketi ile buluştuk. Aslında bu çok öneli bir adımdı. Kendini Marksist Leninist, komünist, işçi sınıfı partisi olarak tanımlayan ama üç kişi beş kişi olamayan, toplumda pek çok kişinin ismini bile duymadığı  yapıların muhalefetine rağmen bir aradayız.
 
Bu HDP olarak toplumun ama özelikle siyaseten ve ideolojik olarak cumhuriyetin tek tipleştirme milletleştirme gayretlerine uymayan devletin hep ötekisi olarak yok saydığı ve yok olmalarını istediği parçalar aynı yapı içerisinde ikinci seçimimizi yaşadık.
 
Yukarıda özelikle CHP’den söz ettim çünkü tabanımız aynı. Sadece bizde politikaları o taban belirliyor CHP de ise devletin ideolojisi belirliyor. CHP’nin yerel seçimlerdeki Tuzluçayır mitingi beni dehşete düşürmüştü adayın MHP’li faşist olmasına rağmen. Bu seçimde gördüm ki alanda sadece 65 yaş üzeri yaşlılardan başka kimse yoktu. Bu bana sosyal paylaşım sitelerinin gücünü gösterdi. Gençler bu sitelerden bilgiye ulaşarak farkında oluyorlardı. Ama bu altmış beş yaş üzeri bağnaz ve fanatikler için yapılabilecek pek fazla bir şey yok (Annem gibi. Benim babamın partisi der hep o) Yalnız sandık başına varana kadar hiçbir şeyden emin olmamak gerektiğini de biliyorum. Gerçekten de yüzde 25 oy kullanmayan oldu ki tahminimiz de buydu. Oy kullananlar son bir kez  (bizim mahallede) çok asıldılar Ekmeledin’e bile. Bile diyorum çünkü adayı kimse içine sindirememişti. Ama CHP’ye de güçleri yetmedi. 
 
Sonuç olarak daha önceki yerel seçimlerde aynı sandıklardan dört oy çıktığında umutsuzca sırıtmak zorunda kaldım. Bu defa aynı sandıklardan ondan aşağı oy çıkmadı yüzde 25’e rağmen. Kimse sanmasın ki kullanılmayan yüzde 25’lik oy CHP’nin ya da TKP’nin boykot oyudur. O oylar son derece rahat olup yaz tatilini kaçırmak istemeyen orta sınıf bizimkilerin oylarıdır.
 
Şimdi bana göre sandıktan biz çıktık. Tayyip kendi oylarını korudu. Yüzdelik orana bakmayın kullanılan oy sayısı bunu gösteriyor. İkinci olarak CHP’nin kemik oyu yüzde 20 ile 27 arasında oynar. Bu seçimde MHP, BBP, DSP ile 37 buldu. Bizim yüzde 3-4 olan yerel seçimlerdeki oyumuz ise yüzde 10. Şimdi ben “Başaramadınız” diyenlere soruyorum bu size neyi anlatıyor? Yani biz yüzde 10 demiştik hatta daha fazla yüzde 16 demiştik, ama onlar tatilde bir dahaki seçimde ki, erken seçim kararı kapıda (kararı alınmış zaten) eve döneceklerdir.
 
Son olarak çalışma koşullarımız hiç eşit değildi. Çocuklar kumbaralarını, kadınlar öğrenciler harçlıklarını, işçiler yevmiyelerini kattı. TRT zaten Tayyip’in tekelinde. Ana akım medyada hala gazeteci kıyımı devam etmekte. Bu kadar eşitsiz koşullarda sağdan, soldan, derin devletin saldırıları yetmedi IŞİD’ten gelen saldırıları ve linçleri de göğüslemek zorunda kaldık. Peki yeniden soruyorum tüm bunlara rağmen biz değilsek kim kazandı?  Ya da kazanmaktan anladığımız sadece cumhurbaşkanı olmak mıdır? Unutmayın tarih de gösterdi ki bizim bir oyumuz sadece bir oy değildir! 

Etiketler:
İstihdam