02/11/2012 | Yazar: Ramazan Başar

Yaşanan adaletsizlikler karşısında seslerini, mücadele amaçlarını kendi sağlıklarıyla, hayatlarıyla bedel ödeyerek duyuran mahkûmlar dünyanın her yerinde acının aynı çığlığını haykırıyorlar.

“Zafere yaklaştıran bir gün daha diye düşündüm. Çok aç olduğumu hissediyorum. Eskiye oranla iskelete dönmüştüm ama önemli değildi. Çözülmemekten başka hiç bir şey önemli değildi. Bir kez daha döndüm. Soğuk çok etkiliydi. Çözülmeyi reddeden tek bir Cumhuriyetçi savaş tutuklusunun dayanma gücünü kıracak hiçbir şeyleri yoktu. Tüm emperyalist cephaneliklerinde, diye düşündüm. Ve bu çok doğruydu. Direncimizi kırmayı başaramazlar ve asla başaramayacaklar. Soğuktan donarak yeniden döndüm. Kar, pencereden battaniyenin üstüne yağıyordu. ’bizim de günümüz gelecek’ dedim kendi kendime...” diye mektubunu sonlandırıyordu Bobby Sands, henüz 17 yaşındayken sömürge cezaevleriyle buluşmuştu. 

10 yılını geçirdiği İngiltere cezaevlerinde İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) liderlerinden biri olarak bilinen Sands, Thatcher’den fazla oy olarak milletvekili seçildi. Talepleri için açlık grevine yatan Sands 1981 yılında direnerek öldü. Bugün ise Türkiye cezaevlerinde milletvekili seçilen BDP Şırnak Milletvekilleri Selma Irmak ve Faysal Sarıyıldız ve 700’e yakın tutsak, Mazlumlar’ın açtığı yolda anadilde eğitim ve savunma hakkı için bedenlerini açlığa yatırmış durumdalar.
 
“Kıramayacaklar irademi, çünkü hürriyet arzusu ve İrlanda halkının hürriyeti tam kalbimin içinde. Tüm İrlanda halkı hürriyet için arzu duyduğunu gösterdiğinde şafak sökecek. İşte o vakit ayın doğduğunu göreceğiz...” diyordu Sands, bugün ezilen halklardan olan Kürt direnişine adeta selam yolluyordu. 
 
Yaşanan adaletsizlikler karşısında seslerini, mücadele amaçlarını kendi sağlıklarıyla, hayatlarıyla bedel ödeyerek duyuran mahkûmlar dünyanın her yerinde acının aynı çığlığını haykırıyorlar.
 
Açlık grevi nasıl Britanya işgali altındaki topraklarda direnişi derinleştirip, IRA’ya yeni katılımlara yol açtıysa, bugün yaşanan tartışmalar ve şiddet çıkmazı Türkiye’de de aynı manzaralara yol açar. Ölümlerin çözüm olarak ortaya konduğu bir coğrafyada gelen haberler sadece kutsanmaya sebep oluyorsa yeni ölümlerin habercisi olur.
 
Grevler karşısında sessiz kalanlar bedelini daha da pasifleşerek ve köleleşerek ödemeye razı oluyorlar. İnsanı talepleri medyada çarpıtarak kamuoyuna yansıtan iktidar, yarın öbür gün oruçlar ölüme dönüştüğünde acaba ne diyecek.
 
Politik bir mücadeleyi marjinalize etmekten geriye durmayan Türkiye derin bir çıkmazın içine giriyor. Suistimal edilen haklar karşısında direniş her zaman farklı yollarla gerçekleşmiştir. ETA, IRA, Kızıl Tugaylar, Filistin Kurtuluş Örgütü ve Gandi’nin yöntemsel olarak denediği bu metot,  yöntemsel olarak her ne kadar tasvip edilmeyip insan vicdanında izler bıraksa da o ülkelerdeki sorunları bir nebze olsun çözmeye katkıda bulunduğunu alınan haklardan görebiliriz.
 
Bobby Sands ve öteki özgürlük savaşçıları emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı mücadelede inandıkları dava uğruna hayatını kaybettiler. Ama onların verdiği mücadele bugün Filistin’den, Suriye’ye ve Kürdistan coğrafyasına kadar tüm ezilen ve sömürülen halklara ve emperyalizme karşı mücadele veren devrimcilere umut, ilham ve ders vermeye devam ediyor.

Etiketler:
İstihdam