27/02/2014 | Yazar: Karin Karakaşlı

Bizden gerçeğimizi çalmaya kalktılar, ötesi var mı? Bizden canlarımızı çaldılar, geleceğimiz ipotekte ve bu dehşetengiz boyutlardaki hırsızlığın ortaya çıkarılma şekli de devlet içerisindeki ikinci çeteye işaret etmesi bakımından ayrıca kan dondurucu…

Havadaki moleküllerin bile gerginlikle, hınçla dolduğu günlerden geçiyoruz. Öyledir ama, bir yerde kötülük kök salmışsa, ondan uzakta, hiçbir şey yokmuşcasına korunaklı yaşamını sürdüremezsin. Hele de böyle devasa bir bulut kümesi olarak pislikle kaplanmışsa gökyüzü, aynı göğün altında kendine temiz bir soluk bulabilemezsin. Ses ve görüntü kayıtları eşliğinde bir iktidarın nasıl yozlaştığını izlerken, Roboski katliamını ve Gezi direnişinin o feci kayıplarını da yad ederek çalıp çırpmanın maddiyat dışındaki şekillerini de anımsıyoruz sürekli. Bizden gerçeğimizi çalmaya kalktılar, ötesi var mı? Bizden canlarımızı çaldılar, geleceğimiz ipotekte ve bu dehşetengiz boyutlardaki hırsızlığın ortaya çıkarılma şekli de devlet içerisindeki ikinci çeteye işaret etmesi bakımından ayrıca kan dondurucu.
 
Bu kargaşa ortamı, seçim arifesinde şiddet ve gövde gösterilerini de beraberinde getiriyor. Nitekim geçen Pazar her anlamda bir gerilim provası yaşatıldı. 23 Şubat günüyle Hocalı Katliamı’nı gerekçe gösteren ve kendilerini ‘Alparslan Türkeş’in askerleriyiz’ diye tanımlayan bir grup, ‘Yaşasın Ogün Samastlar, kahrolsun Hrant Dinkler / Azerbaycan’a selam, mücadeleye devam’ yazılı pankartı önce Şişli’de Karagözyan Okulu’na nazır ardından da Agos gazetesi binası önünde açarak sloganlar attı.
 
Suçluyu öven, Hrant Dink’in şahsında Ermenilere kahrolsun diyen pankart, bu ülkede tarihi konuşmanın neden lüks olduğunu anlatır. İnsan Hakları Derneği (İHD), 26 Şubat Çarşamba günü Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nin önünde yaptığı basın açıklamasında aslında bu gerçeğe de dikkat çekiyordu: “Suçu ve suçluyu övmek suçtur. Yapılan yalnızca bu suçu işlemek değil, aynı zamanda Ermenilere hakaret etmek, onlara karşı ırkçı nefret çağrısı yapmaktır. Olayın başka bir vahim yönü de, suç işleyen kişilere karşı, suçu ve suçluyu öven kişilere, böylesine ırkçı içerikli pankart açan kişilere polisin hiç müdahale etmemesidir.”
 
Olayın ırkçılık boyutuna işaret eden İHD, pankartı taşıyan ve gösteriye katılanlar hakkında dava açılmasını talep ederken, pankarta ve gösteriye göz yumulmasının ardındaki o örtük destek, aslında devletin 1915 Ermeni Soykırımı siyasetine ve 2007 Hrant Dink cinayetine ilişkin tutumunu da bir kez daha açık etmiş oldu.
Aynı gün ’olağan mihrakların’ diğer temsilcisi Kürtlere de HDP’ye yönelik saldırılarla gözdağı verilmeye yeltenildi. Şişli’de HDP bayrakları yakılırken, HDP ve Şehir Senin yazan duvarlara "Ey Türk, akıtılan Türk kanını unutma" ibareleri ekleniverdi. İzmir’in Urla ilçesinde seçim bürosu açan HDP’lilere saldırılırken yine aynı gün Kadıköy’de HDP seçim otobüsü taşlı sopalı saldırıya uğradı. Hele saldırıların ’tehlikeli gerginlik’, ’arbede’, ’öfkeli kalabalık’ gibi ifadelere sığıştırılmaya çalışılması ’Neden Urla’da seçim bürosu açılıyor?’ gibi bir soru sorulabilmesi linç kültürünün vahameti açısından tüyler ürperticiydi. Bir kez daha bildim ki bu ülkede geleceğe sahip çıkmak farzdır. Nereden vuruyorlarsa oraya bakmak, sahiplenmek inadına.
En gerçek yanım korkularım. Hele de geceleri, sesler sustuğunda, yağmur camlara vurduğunda. Bu uğursuzluğun sonu nereye varır diye korkuyorum. Bir an Turgut Uyar’ın ’Acının Coğrafyası’ şiirinde soluklanıyorum.
...
artık öyle açık ki kuşkuya yer yok
acıya hep yer vardır aramızda
dört cepli yeleğim aynı kolaylıkla taşır her şeyi
bozuk paraları da umutsuzluğu da
aynı kolaylıkla tutmuş gibi olurum
güneşin yedi renk ayasını
biliyor musun güçlü dağları görmenin zamanıdır
şimdi bir bağırsan çok iyi biliyorum
ya da üst üste silah atsan
kent tepinir belki bütün kuşlar uçar
belki değil mutlaka
ama
bir tanesi mutlaka kalır.

Birbiri için ’kalan kuş’ olanlarla kalıyorum. Kent tepinirken kanadımı, birlikte uçtuklarıma uzatıyorum. Zaten başka türlü nasıl yaşanır hiç bilemiyorum. (Agos)


Etiketler:
İstihdam