05/09/2016 | Yazar: Murat Çekiç

Büyümek kendini aniden gösteriyor böyle. Çok acı, hiç beklemediğin anda. Bütün dertlerden kaçmak için kullandığın, çocuk oyuncağı sandığın bu en kolay yolu bile tükettiğini anlıyorsun. Büyümek kaçamamakmış.

Gerçeklerden kaçmanın türlü yolları var. Kim olduğumuza dair sorulardan, kimliklerden, kimsesizlikten ve daha bir dolu gerçek meseleden kaçabilmek için kullandığımız bir dolu yol. Yaptıklarımızın yapacaklarımızın teminatı olmadığını bilerek yaşadığımız için her türlü eksikliğimizden korkarak bu kaçış tünellerine saklanmak en kolayı. Öyle ya, ne yaptığımızın farkında olmadığımız kadar ne yapacağımızı da bilemeyebiliyoruz. Hele ki, dört bir yanımızı aşılmaz duvarların kapladığını sandığımız anlarda, aklı başında hiç kimsenin önemsemeyeceği gerçek dışı sorunlara sığınmamız ve kimi zaman bu sığınılacak sorunları bilhassa yaratmamız hayret verici. Temsil, tuhaf sınavlardaki tuhaf matematik problemlerini çözmenin ilk adımı o problemi birilerinin yazdığını kabul etmekten geçer. Birilerinin zaten o problemi çözdüğünü kabul etmekten. Yaratılmış ve haliyle çözülmüş problemleri çözmenin gerçekten problem çözmek sayılamayacağını ise reddetmek gerekir. Aksi halde, akıl bu israfı kaldıramayabilir ve görmezden gelmeye başlar bu suniliği. Problemler yaratmalıyız ki oyalanabilelim.

Gerçeklerden kaçmanın bir yolu olarak aymazlıktan ibaret sorunlar bulup bunların içine hapsolmaya bayılıyorum ben. Sağlıklı hiçbir anımda dönüp bakmayacağım, üzerine düşünmeyeceğim meselelere gerçek hayattan kopmam gerektiğinde ağacına tutkuyla bağlı bir böceğin esaretiyle bağlanıyorum. Zihnimi meşgul etmesi gereken tüm esaslı hikayeleri tek bir kol hareketiyle masanın üzerinden yere savurup kocaman bir dünyayı bu aymaz meselelere bırakabiliyorum. Yazık ki, her zaman tesadüf etmiyorlar. Ama olur da karşıma çıkarlarsa Hansel ile Gretel’i yemek için şişiren kötü cadı gibi onları besliyor, besliyor ve besliyorum. Bir zamandan sonra, Hansel’in gözleri veya Gretel’in saçları ne renkti hatırlamaz oluyorum. Gözleri ve saçları var mıydı onu bile unutuyorum. Dahası, Hansel ile Gretel bir yolunu bulup kaçıp gitse bile ben geride kalan yokluklarıyla kendimi eğleyebiliyorum.

Oysa bir yandan, gerçek bir hayat canavarca bir iştahla büyüyor. O büyük iştahını sukutla gizlediği için nasıl etrafını sardığını belli etmeden, sinsiliğe bile gerek duymadan öyle büyüyor. Büyüdükçe bekliyor, bekledikçe büyüyor. Hakiki bir sabırla kaçmanın tek yolunun yok olmak olduğunu fark etme anını izliyor. Kaçamayacağını, zihninin zahiri bir gerçekliğe odaklandığını ve gördüğün her şeyin değersiz ve önemsiz olduğunu fark etme anını izliyor. O anda, sen kendi iradenle fark edip kendi iradenle durduğun anda, yıkımına başlıyor. Devasa binaların birkaç saniyede yıkılmasını izlemek gibi kendi yıkılışını izletiyor sana.

Bütün bunları bile bile yaşamayı öğrenmek için defalarca yaşanması gerek. Eskiden çok uzun sürelere varıyordu duruma aymam. Sonra haftalara indi. Hatta bazen günlere dönüştü. Şimdilerde gömüldüğüm yaratılmış sorunlardan ve bunlara dair saplantımdan ani bir uyaranla çıkabiliyorum. Bu uyaran kendi söylediğim bir sözün gerçek dışı ağırlığı veya o suni problemin içindeki kıvranışımın gerçek hayattaki rezil aksini görmem olabiliyor. O kadar ufak anlarda açılıyor geri dönüş kapıları. Ne kadar geçmek istemesem de içinden geçiveriyorum kapıların. Devasa bir yığın halinde üzerime serildiğini düşündüğüm yorganların tüy gibi hafif ama esas yığını gizleyecek kadar ışık geçirmez olduğunu kolay fark ediyorum artık. O yüzden, çaresizlik korkusu yerini birden gülümsemeye bırakıyor. “Coşmuşum!” Bu yüzleşme anından itibaren yılgınlığın yerini püf diye gerçek sorunların ciddiyeti dolduruyor. En klişe cümle yapılarıyla öykülerini anlatabilecek kadar önemsizleşiyor içinde kaybolduğum takıntılar. Filmlerde ışın tabancasıyla tek hamleyle yok edilen yan karakterler gibi, bir anda kişiler, durumlar ve mekan moleküllerine ayrılıp havaya karışıyor. Her şey silinerek yok oluyor. Ben yeni bir mekanla yeni bir ana başlıyorum. Kendime dönüyorum; ben bıraktığım yerde, etraf ilerlemiş.

Büyümek kendini aniden gösteriyor böyle. Çok acı, hiç beklemediğin anda. Bütün dertlerden kaçmak için kullandığın, çocuk oyuncağı sandığın bu en kolay yolu bile tükettiğini anlıyorsun. Büyümek kaçamamakmış.

Korkmayın, hayat devam ediyor.


Etiketler:
İstihdam