09/10/2017 | Yazar:

Gün sohbetlerinden, jinekoloji masasına: Bir daha hiç bir kadını, sanki o orda yokmuş gibi muayene edip, kurcalayıp, örnekler falan toplamaya çalışmazlar.

Gün sohbetlerinden, jinekoloji masasına: Bir daha hiç bir kadını, sanki o orda yokmuş gibi muayene edip, kurcalayıp, örnekler falan toplamaya çalışmazlar.

Üç gündür bira içmedim diyerek farkındalık yarattım, ben geri kalmim. Neyse, efendim ben bi gün işten atılıp kaldırım mühendisi olmuştum, sene 2005. Mahalledeki konu komşuyla tanışma fırsatım oldu tabii. Başladım günlere katılmaya.

Toplaşıyoz evlerde; çay, kek, börek, kısır, örgü, dantel, gıybet, farkındalık sohbetleri gırla. Ben farkındalık sohbetlerinde kalıyom dut yemiş bülbül gibi. Çünkü ne memeleri kontrol ettirmişim ne simir testi yaptırıp rahmin hal ve hatırını sormuşum. Sanıyorum ki memeler dik dursun, adet düzeni bozulmasın kâfi. Tam bir “farkındasızlık” içindeyim. E haliyle sohbete de katılamıyom, sıkılıyom falan. Dedim böyle olmaz. Git o memelere baktır, simiri yaptır sor bakalım rahimin bi diyeceği var mı? Meme ve rahimle ilgilenmezsen asosyal olursun. Üstelik işin yok gücün yok bari meme ve rahimle ilgilen. Gittim yaptırdım, gün sohbetlerinde boş boş bakmaktan kurtuldum. Gün sohbetlerinde imalı değil, meme, rahim, göt, göbek şeklinde açık konuşuluyo. Yemedim içmedim desen 'bi dünya ikramlık var yesene ayol' derler. Kamuoyuna saygılarımla...

“Korkmuyorum taam mı… Asabım bozuldu sadece!”

Doktora gitmekten hiç hoşlanmam. Hele jinekolojik muayeneden hiç mi hiç. Bu konuda muhtemelen yalnız değilimdir. Doğumhaneden kaçmaya çalışmışlığım da var. Unutturmayın da ayrıca anlatayım. Geçen yaz kamu spotlarından etkilenesim tuttu. Kardeşimi de kolundan çeke çeke simir, mamografi gibi taramalar yaptırmaya gittik. Hastane yolunda çok bilinçli adımlarla yürüdüm, doğumhaneden firarıma taş koyan kardeşim şaştı da kaldı yazık. Sonra gittim sonuçları almaya. Dediler ki simir testin biraz sıkıntılı, doğru doğumevine, biraz da orda kurcalasınlar.

Aldım sonuçları, oturdum bi mekâna. Bi de bira söyledim. Kendime bi tane "yolun sonu" senaryosu yazdım. Dramsız. Dram sevmiyom mecbur kalmadıkça. Tedavi işlerine girmiyorum, hayat devam ediyo, küt gidiyorum, öptüm bay... Bi hafta kadar senaryomu içime sindirmekle meşgul oldum. Sonra bi zahmet gittim doğumevine. O sevimsiz masaya kuruldum. Ekip bi takım pense, tornavida gibi şeylerle sıhhi tesisatımı muayene etmeye başladı. Kendi aralarında takılıyolar.

"Bak bak şunu görüyo musun?"

"Hmm… Evet, gördüm hocam, ordan bi parça alalım"

"Şu nasıl"

"Ooo… Ondan da alalım gelmişken" falan.

Ben öyle bakıyorum. Bi bozuldu benim sinir sistemi. Bi başladım ağlamaya.

"Napıyonus orda?"

“Ne var orda?"

“Bana da söyleyin?"

"kendi aranızda konuşmayın" şeklinde hıçkırıklı sayıklıyorum.

Bi panik oldular. Biri peçete yetiştirmeye çalışıyo, biri "yok yok hanfendi, korkmayın lütfen" diyo. "Korkmuyorum, bana da anlatmanızı istiyorum… ühüüüü…"

"Tamam tamam bi iki örnek aldık. Bitti. Temiz çıkacak işala" vs. palas pandıras derleyip toparladılar beni. Oturttular, su mu ikram etmeye çalıştılar. Toparlandım çıktım. Paniklemiş, şapşikleşmiş bi ekip bıraktım ardımda. Umarım bir daha hiç bir kadını, sanki o orda yokmuş gibi muayene edip, kurcalayıp, örnekler falan toplamaya çalışmazlar. Sonra sonuçları almaya gittim. "Gözünüz aydın, olumsuz bi sonuç yok" dedi doktor. Sevinçten doktoru öpesim geldi. Doğum günümdü o gün. Bana bi hediye vermişler gibi düşünüp, on gün önceki hoyratlığı unutmaya çalıştım.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam