28/09/2017 | Yazar: Çayan Azadi

Öğretilerin dışında kalmamız nedeniyle ötekileştirilmeye başlanıyoruz. Utanç kaynağı olabiliyoruz, hasta olabiliyoruz...

Çocuk LGBTİ olmak, aslında bütün o nefreti öğrendiğimiz bir yerde duruyor. Doğumumuzdan itibaren sürekli yeni şeyler öğrenmeye başlıyoruz. Cinsiyet kimliğimizi ve cinsel yönelimimizi öğreniyoruz. Bedenimizi kendi bedenine en yakın bulan büyüğümüz bize o bedeni nasıl kullanacağımızı, o bedende hangi renkleri barındıracağımızı söylüyor. Bu renkler mavi ve pembenin dışına çoğunlukla çıkamıyor. Kendi rengimizi öğrendiğimiz bedende diğer bedenleri tanıma, ve diğer bedenlerle ortak alanlar geliştirme üzerine bir büyüme dönemi geçiriyoruz. Okula başlıyoruz. Okullarımızda zorunlu olarak gördüğümüz din derslerinde bizlere "farklı" bedenlerin "farklı" dünyalarda yerleri olmadığı öğretiliyor. Bu öğretinin ismi de genelde Lut oluyor. Diğer renklerle yaftalanmış bedenlerle tanışıyoruz bu okullarda. Cinselliğimizin oluştuğu dönemlerde mavi isek pantolon, pembe isek etek giymeyi öğreniyoruz. Hatta renklere göre ayrıldığımız panellerde mavilere traş losyonu, pembelere ped hediye ediliyor. Traş losyonu alanlar ellerinde "gururla" sınıflarına dönerken ped alan arkadaşlara ise kitaplarının arasına saklamaları veya ceplerine koymaları söyleniyor. Bu şekilde cinselliğimizi de baskılamayı öğreniyoruz. Çocukluktan çıkıp yetişkin bireyler olduğumuz zaman cinselliğimizi 1 kişiye açmamız söyleniyor. Tabi bu sadece pembeler için geçerli. Mavi isen traş losyonun elinde sınıfa döndüğün dönemden başlıyor cinselliğini istediğin yerde, istediğin kişiyle yaşama hali. 

Bu öğretiler biraz daha büyüyor biz büyüdükçe. Mavi iken erkek adam oluyoruz, evinin direği oluyoruz, baba oluyoruz. Pembe isek birilerinin dizlerinin dibi oluyoruz, evinin hanımı oluyoruz, anne oluyoruz.

Olamayan, olmak istemeyen veya olmayacak olan bazı çocuklar oluyor. Bütün bu öğretilerin dışında kalan, hepsini reddeden, kendi rengini kendisi belirleyen, hatta renk istemeyen çocuklar. Mavi iken maviyi, pembe iken pembeyi sevebileceğini söyleyen çocuklar oluyoruz bizler. Bunu söylemeye başladıkça öğretilerin dışında kalmamız nedeniyle ötekileştirilmeye başlanıyoruz. Utanç kaynağı olabiliyoruz, hasta olabiliyoruz... Reddettiğimiz yerde ise diğer reddeden kimliklerle tanışıyoruz. Birbirimize nefes alacak alanlar yaratmaya başlıyoruz. Bunun adı mücadele oluyor. Reddeden bütün kimlikler bir araya geliyor ve varoluşlarının mücadelelerini veriyor. Bu mücadelenin bir parçası da biz çocuk LGBTİ’ler oluyoruz. 

Belirlenen günlerde bizi kendi rengine benzetmeye çalışan büyüklerimizin ellerini zorunlu şekilde öpüyor olmamızın bedenimizin bütünlüğünü ihlal ettiğini öğrenerek başlıyoruz mücadeleye. Mavi ve pembenin dışında bir renk olabileceğimizi, ya da maviliğimizi reddedip pembe olabileceğimizi, ya da herhangi bir renk olmayacağımızı söyleyerek devam ediyoruz mücadeleye. Haklarımızın sadece bize ait olduğunu, ailemizde dahil kimsenin tekelinde olmadığını söylüyoruz. Hatta bizi kendi rengine benzetmek isteyen ailemize kendi rengini isteyebilme şansı verilmediği için de mücadele ediyoruz. Bir takım eli kanlıların "hıncını aldığı" çocuklarız biz diyoruz. Okullarımızdan çıkıp iş hayatına atılacağımızı, ve oralarda var olacağımızı söylüyoruz. Hatta devrimi çocukların yapacağını söylüyoruz. 

Liseli LGBTİ olarak yola çıktığımız ilk günden beri dediğimiz gibi, hayatın her alanında çocuklar için rengarenk bir barışa! 

*Bu yazı ilk olarak Kaos GL dergisinin 155. sayısında yayınlanmıştır. Kaos GL Dergi'ye basılı ya da internet üzerinden erişmek için abone olabilir ya da bu bağlantıda bulacağınız kitabevlerini ziyaret edebilirsiniz.


Etiketler:
İstihdam