22/04/2014 | Yazar: Irmak Keskin

Bu sabah gözümü ‘nefret cinayeti’ haberlerinin ‘nefret dolu’ diliyle açtım. ‘Bilmem ne takma isimli bilmem ne’…

Günlerden gene bir nefret, tutup düşünmemek elde değil…

 

Geçenlerde LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks) ile yeni tanışmış, aktivist camiadan bir arkadaşla İstanbul LGBTT’ye gittik. Oturduk çaylarımızı içerken bir arkadaş geldi. Bir önceki gece darp edilişini anlattı, biz nasıl olduğunu sorduk, sakince pansuman yapıp yapmadığını falan, sonra gullüme devam ettik, çaylarımızı yudumladık, şiddete uğrayan arkadaş dâhil.

 

Birlikte gittiğimiz arkadaşla çıktık oradan, yolda durdu, “çok sinirliyim, nasıl böyle bir şey yaparlar ya?” dedi. Sustum, “bu daha ne ki?” diye geçirdim içimden, duyarsızmış gibi                                             kalışıma şaşırarak.

 

Kendi halimi, çocuğun tepkisini falan anlattım ertesi gün başka bir gey arkadaşıma, “bana kaç kere taş atarak kovaladıklarını biliyorum, nasıl duyarlılığımızı koruyabiliriz ki?” dedi. Gene bir şey diyemedim, sustum.

 

Trans erkeklerden birinin “gey zannedilerek dövülmekten sıkıldım” isyanını hatırladım, oralarda bir yerlerde…

 

Birkaç gün önce iş sonrası içmecesinde “kim nasıl ölür?" diye bir konuşma yaşadık, birine “alkolden” dendi, birine bir şeyler, birine yaşlanıp falan filan, en son “ben?” diye sordum gülerek, “seni hiç bilmiyoruz ya” dediler, gözlerinde korkuyu ve endişeyi gördüm, yalan söylüyorlardı, içlerinden geçen belliydi…

 

Bu sabah gözümü “nefret cinayeti” haberlerinin “nefret dolu” diliyle açtım. “Bilmem ne takma isimli bilmem ne”…

 

Sonra şu iletiyi gördüm: "Polis aramizdan 5 kisiyi secip olay yerine arkadasinizi gormeye cikartiyoruz dediler. Meger cenazeyi ceset torbasina bizim kizlarin sokmasini istemisler. Cesedi biz tasidik. Polis ve cenaze gorevlileri elini surmedi. Verilen deger bu kadar.”

 

Ve bunların hayatlarımızda olağanlaşmış hallerine şaşırdım. Öldürülen kadının fotoğraflarına baktım, sonra niye o fotoğrafların seçildiğini düşündüm. Elimizden hiçbir şey gelmeyişine “şaşırır gibi” yaptım.

 

Cenazeyi aile almış, “er kişi diye mi, dişi kişi diye mi?” bu sefer bu sorular geliyor akla, her noktada o kadar çok “formalite”geçiyor ki kafam(ız)dan : “bizim kızlardan birini daha kaybettik”...

 

Daracık sokakta daracık nefesler…

 

Sıra şimdi hangimizde?

 

İlgili haber:

“Daracık Sokak’ta Katiller Vurdu, Polis Koruyor!”


Etiketler:
nefret