04/12/2012 | Yazar: Ali Erol

2013 David Kato Vision & Voice Ödülü için Güney Afrika’nın Johannesburg şehrinde bulunan Pan-Afrika Parlamentosu’nda, 29 Kasım Perşembe günü düzenlenen törende yaptığım konuşmanın metni.

2013 David Kato Vision & Voice Ödülü için Güney Afrika’nın Johannesburg şehrinde bulunan Pan-Afrika Parlamentosu’nda, 29 Kasım Perşembe günü düzenlenen törende yaptığım konuşmanın metni. 

David Kato Vision & Voice Ödülü’nün ikinci kazananı olarak beni seçtiği için, Ödül Komitesi’ne derinden teşekkürlerimi sunuyorum.
 
Hayat arkadaşım, yoldaşım, benim biricik aşkım ve ailem Ali Özbaş ile Ankara’da, bir park köşesinde birbirimizi fark etmemizin üzerinden tam 20 yıl geçti!
 
Yirmi yıl önce, “Bu toplumda sadece heteroseksüeller yaşamıyor, biz de varız!” diye ortaya çıkıp yürümeye karar verdiğimizde aslında yaptığımız, sıradan hayatlarımıza sahip çıkmak ve soluk alacağımız alanları genişletmekten ibaretti. Türkiye’de eşcinsellik güya “suç” değildi ama resmi ideolojinin yaratmak istediği tek-tip toplumda eşcinsellere “suçu olmayan suçlu” muamelesi yapılıyordu.
 
Çeşitliliği inkâr üzerine kurulan Türkiye toplumunda, sırf kendi cinsini sevdiği için “ahlâksız”, “hasta” ve “sapık” diye damgalanan eşcinseller hayattan tümüyle dışlanıyorlardı. Karanlık park köşelerine, kıyıda köşede kalmış bir iki hamama hapsedilen hayatlar, kendi varoluşlarını ifade edemiyorlardı. Heteroseksist resmi ideoloji, insanların özsaygılarını ve onurlarını gasp etmişti.
 
Canım kanım dediği ailesinden, sosyal politik çevresine kadar insanların önünde güç alacağı, dayanışacağı, örnek alacağı hiçbir şey yoktu. Böylesi bir yalnızlığın ortasındaki eşcinseller, “Bu toplum değişmez, böyle gelmiş böyle gider!” inançsızlığı ile gizli saklı hayatlarına bile sahip çıkmıyorlardı.
 
Biz ilk olarak sırf kendi cinsimizi sevdiğimiz için “ahlâksız”, “hasta” ve “sapık” diye damgalanan hayatlarımıza sahip çıkabileceğimizi söyledik. Daha önce saygı görmemiş, ailesi, öğretmenleri, sosyal arkadaşları olsun kimse tarafından sözü dinlenmemiş insanlar konuşmaya başladılar. Evimiz bir buluşma mekânına dönüştü ve sohbetlerimiz haftalarca devam etti…
 
“Tamam, biz bir araya gelip sorunlarımızı paylaşacağız, peki ama ne olacak?” sorusu nihayet geldi! Biz de hemen kendi sorunlarımıza kendimiz müdahale edebileceğimizi söyledik… Söz uçar yazı kalır dedik ve bütün sözlerimizi, hikâyelerimizi, yaşadıklarımızı, yaşayamadıklarımızı yazıya dökerek Kaos GL adını verdiğimiz ve başlangıçta fotokopi olarak çıkardığımız dergimizde yayınladık. Toplum eşcinsellere güvenmiyordu; eşcinseller de birbirlerine! Biz bu çıkmaza son vermek için gece gündüz çalışarak Türkiye’nin ilk eşcinsel dergisi Kaos GL’yi her ay düzenli çıkardık. 

Açıldıkça, kendimizi ifade edip varoluşlarımızı ortaya koydukça, Türkiye toplumunu da dönüştürdük. Enformel ev toplantılarıyla başlayıp Türkiye’nin ilk kayıtlı LGBT derneğine ulaştığımız tüm bu örgütlenme sürecimizde farklı ayrımcılıklar arasında bağlantılar kurmaya çalıştık.
 
Homofobi ve transfobi meselesi ile seksizm, milliyetçilik, ırkçılık, militarizm arasındaki bağlantılara dikkat çekmeye gayret ettik ve nihayet homofobi ve nefrete karşı mücadele pratiklerimiz Türkiye sınırlarını aşarak Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu’daki LGBT’lere kadar ulaştı. Ne mutlu ve gurur verici ki birlikte özgürleşme idealimiz, başkalarının diline de tercüman oldu!
 
Elbette farkındayız! Homofobik nefret bizleri yeniden görünmezliğe mahkûm ederek seslerimizi boğmak ve hayatlarımızı küresel ölçekte ablukaya almak istiyor. Dini ve siyaseti tekeline alarak homofobik nefretini şiddete kadar vardıran bu inkâr politikalarına karşı bizler de yerel, bölgesel ve nihayet küresel dayanışma ağlarımızı kurmalı ve homofobi ve nefrete karşı mücadelemizde birbirimize güç vermeliyiz. Ancak böyle yaparsak ve kararlı olursak David’i aramızdan alan nefret sarmalının bütün bir hayatı zehirlemesine karşı durabiliriz.
 
20 yıl önce, Ankara’da ilk adımlarımızı atmaya başladığımızda iki şeyden emindik: Eşcinsellerin kurutuluşu heteroseksüelleri de özgürleştirecek! Ve şüphesiz ki mücadele yoksa özgürlük de yok!
 
Bu süreçte aldığım David Kato Vision and Voice Ödülünün, gökkuşağının altında birlikte özgürleşmek için yürüttüğümüz mücadele ve politikalarımızı geliştirmede beni güçlendireceğinden ve daha da cesaretlendireceğinden şüpheniz olmasın.
 
Bu ödülü, dünyanın her yanında sessiz kalmış, nefrete ve cezaya maruz bırakılmış milyonlarca LGBTI bireye adıyorum. 

Etiketler:
İstihdam