24/01/2014 | Yazar: Tuğrul Güven

Sahip olduklarınız için bir gün sokakta dayak yemenizi engelleyecek hiç bir unsur yok etrafınızda.

Sahip olduklarınız için bir gün sokakta dayak yemenizi engelleyecek hiç bir unsur yok etrafınızda. Günden güne daha da paranoyak birisine dönüşmemek için aslında bizi engelleyen hiç bir şey yok.
 
Yolda yürürken dahi üzerinizdekilere bakıp adeta gözleriyle döven insanların bir kademe daha ilerleyip sizi belki de sırf sahip olduklarınız ve sahip olamadıkları şeyler için sokak ortasında pataklamamaları için onları tutan herhangi bir şey de yok.
Çünkü onlara göre sizler, onların sahip olmak isteyip de sahip olmadıkları herhangi bir şeye sahip olmayı başarabilmiş ve yine onlara göre onların hayallerini yaşayan birisiniz.
 
İnsanların gözlerindeki kini görebiliyorum, “neden sende var da bende yok” diyen bakışlarını. Adama toplum içindeki gizli kast sistemi içinde dikey yada en azından yatay hareketlenme imkanı tanınmamış, okumasına, bildiklerini çoğaltmasına izin verilmemiş, cinsel yada ruhsal doygunluğa ulaşmadan evlendirilip gözü açılmadan kapatılmış, belki de hırslanmasına izin verilmeden çoluğa çocuğa karıştırılıp aile apartmanının alt katlarından 3+1 ev sağlanarak koca bir sevgi yumağı oluşturulmak istenmiş.
 
Çoluk çocuk derdi, ev geçindirme yükü almış başını yürümüş, sonunda ortaya mutsuz, yeni arayışlar içinde ve herşeye rağmen olduğu yerde saymaya mahkum insanlar ortaya çıkmış.
 
Sonundaysa sahip olmak isteyip de çeşitli nedenlerle sahip olamadıkları şeyleri başkalarının sahip olduğunu görünce kinlenen insanlar topluluğu oluşmaya başlamış. Nasıl olsun ki aslında, sırf üzerinde bir marka taşıyor diye artık 500’lü rakamlarda gezinen ayakkabılar, 50’li rakamlarda dolaşan iç çamaşırları, yeni bir seti elde etmek için en az 200’lü rakamları gözden çıkarmanız gereken diğer giyim malzemeleri varken kinlenmemek elde mi?
 
Yeni jenerasyon olarak bizler (80’ler ve 90’lar gibi) aslında anne ve babalarımızın jenerasyonuyla bizden sonraki 90’lar ve 2000’ler jenerasyonu arasında iğrenç bir konumdayız. Kişisel olarak söylemek gerekirse, üzerimdeki bu toplumsal deney mekanizmasının bir kobayı olarak kullanılma eğiliminden son derece rahatsız ve umutsuz durumdayım. Genellikle toplumsal deneylerin gerçekleştirildiği kuşak biziz, anne-baba jenerasyonunu da, kendi çocuklarımız olacak yaştaki bireylerin kuşağını da görüp ciddi şekilde arada kalmış bir halimiz var. Ebeveyn kuşağının rahatlığını ve kazanç kolaylığını talep ederken aynı zamanda kendimize daha çok zaman ayırmak istiyoruz. İşin aslı, bizler hiç bir zaman onlar kadar rahat ve kendimize/yaşamımıza yatırım yapan bir nesil olamayacağız. İş yapabilmek için yoğun ve güçlü bir potansiyelimiz var fakat bu enerjinin tamamını yaptığımız işe değil de kendimize ve sevdiklerimize/hobilerimize de ayırmak istiyoruz. Bizlerdeki potansiyelin farkında olan ve bizden daha tecrübeli olan jenerasyon da, bu potansiyeli en kısa yoldan en az masrafla ve minimum sosyal hakla almanın derdinde.

Gençler olarak aslında kendimizdeki potansiyelin farkına varıp toplu bir örgütlenme ile bize her zaman hak ettiğimizden daha az para verildiğini tüm işverenlere duyurabiliriz. Zaten fazla olan işsizlik, bu bağlamda kısa bir süreliğine ciddi bir artış gösterir fakat bir süre sonra eleman bulamayan işverenler bizim için kesenin ağzını açarak gelir paylaşımındaki payımızı arttırabilir. 


Etiketler:
İstihdam