15/05/2014 | Yazar: Daniella Di Firenze

Bu ülkenin kurtuluşu, topraklar üzerinde nefes alıp veren herkesin gecenin bir vakti öldürülen bir transseksüelin yerde yatan bedeni gibi, ekmeği için yerin dibine giren işçinin zehirlenmiş veya yanmış bedeni gibi hissetmesidir.

Bu ülkenin kurtuluşu, topraklar üzerinde nefes alıp veren herkesin aynı anda küçücük bir çocuğun komadaki zayıflayan bedeni gibi, gecenin bir vakti öldürülen bir transseksüelin yerde yatan bedeni gibi, ekmeği için yerin dibine giren işçinin zehirlenmiş veya yanmış bedeni gibi hissetmesidir.
 
Dün ve bugün gerek medyada olsun, gerekse her yaş grubu, eğitim düzeyinden insanlar olsun, konuşulan, konuşulup tartışılan, herkesin kendini bilirkişi ilan ettiği ve üzüldüğü üzerimize ağır kirli bir matem indiren tek bir konu vardı. Soma’da ekmeğini gerçekten de yerin dibinden çıkartan elleri nasırlaşmış o emekçi canların nasıl da yitirildiği. Bu topraklarda bugün bunlar konuşuluyor evet ama her cinayet gibi yarın da unutacağız. Belki yarın hiç olmamış, kimseler ölüp gidivermemiş gibi güne başlayacağız. Biz böyle yaptıkça, buna alıştıkça yine olacak, yine başa saracağız. Yine ülkemizde insanlar madenlerde yöneticilerin “aman azıcık daha masrafsız olsun” diye düşünerek koyuverdiği ucuz donanımlar nedeniyle kapana kısılıp zehirlenerek, yanarak can verecek, yine bu yanlışlar zinciri ile maden ocağında ekmek için çalışan insanların evlerinin de ocakları sönecek.
 
Sadece bu değil, yine biz unuttukça nefret cinayetleri olacak, biz unuttukça özel sektör yöneticileri personellerine psikolojik veya cinsel tacizlerde bulunacak, biz unuttukça sadece sendikaya üye oldular diye işçiler işlerinden olup fabrika kapısının önüne konacak, biz unuttukça etnik kimlikleri veya cinsel yönelimleri nedeniyle insanlar çevrelerinden dışlanacak, biz unuttukça üzerimize gelecekler, daha fazlasını yapacaklar. Biz sadece yatağımızdan kalkıp yeni güne suya sabuna dokunmadan yaşamaya devam ettikçe bu böyle süre gelecek. Yine Ateist, Deist, Ermeni, Kürt, Alevi, Yahudi, Transseksüel, eşcinsel bireylerin bir yerlerde canı yanacak, içi kan ağlayacak. Bedenler yerde yalnız bırakılacak, suçlular hayatlarına gönül rahatlığıyla devam edecek. Yine hükümet beyefendileri üstü başı kirli diye bir işçiyi kucaklamayacak. Bizim ülkemiz defolar, yanlışlar, benciller ülkesi –ki kendimizden olmadığı düşüncesizliğini benliklerimize yer etmiş şekilde arkamızı her döndüğümüzde birileri bir yerde çığlık atacak ancak duymayacağız. Unutmamayı, hatırlatmayı, insanlara adabıyla anlatmayı, apolitik bir halk olmamayı öğrenmemiz gerek. Biz toplumlarının özgürlüğüne, eğitimine, hoşgörü ve empatisine hayran olduğumuz ülkeler gibi olabilmeyi istiyorsak unutmayacağız. Belki evet o ülkeler gibi gelir düzeyi refah içinde bir ülke olmayabiliriz ama bizde kalan, bizim olan insan sevgisi olsun, kimse kimseye “bizden değil” diye sırt çevirmesin ki bu ülke yanlışlar ülkesi olmaktan çıksın. Ütopik örnekler olacak fakat bu ülke sabah saat 6’daişe gitmek üzere sokağa çıkan her hangi bir insanın yine son işini sabah soğuğunda yapmak zorunda olan bir Transseksüele yanından geçerken gülümseyerek “Günaydın” diyebilmesi ile düzelir. Bu ülke bir hükümet yetkilisinin işçiyi canı gönülden kucaklayıp onun ne şartlarda çalıştığını gerçekten anlayıp, kendini onun yerine koyarak gerekliliklerini yapmasıyla değişir. Bu ülke takım elbiseli bir yöneticinin işini yapan temizlik görevlisine onu küçümsemeden ve görmezden gelmeden “kolay gelsin” diyerek halini hatırını sormasıyla değişir. Bu ülke sokak ortasında öpüşen eşcinsel çifti yadırgamadan, onların da aşklarını anlayabilen teyzelerin, amcaların bakışlarıyla değişir. Zaten asıl olan sevgi, aşk, saygı, empati, hoşgörü değil mi? İşte o zaman defolar ülkesi olmayı bırakmışız demektir.
 
Bu ülkenin kurtuluşu, topraklar üzerinde nefes alıp veren herkesin aynı anda küçücük bir çocuğun komadaki zayıflayan bedeni gibi, gecenin bir vakti öldürülen bir transseksüelin yerde yatan bedeni gibi, ekmeği için yerin dibine giren işçinin zehirlenmiş veya yanmış bedeni gibi hissetmesidir. Her yeni güne unutmayarak, herkesi dinleyip anlayarak, insanlara doğru olanı anlatmaya çalışarak, ötekini de umursayarak başlamalıyız ki, işte o zaman bu ülke kurtulabilsin. 

Etiketler:
nefret