15/12/2014 | Yazar: Selçuk Candansayar

Kendi bedenlerini bedel olarak ortaya koymaları insanın içini sızlatıyor ve fakat hangi tarafın şuurlu olduğunu da kanıtlıyor.

Devrimci Liseliler, politik bilinçleriyle insana yakışır bir eğitim düzeni taleplerini eyleme dökerken hükümeti şuurlu davranmaya çağırmışlar. Kendi bedenlerini bedel olarak ortaya koymaları insanın içini sızlatıyor ve fakat hangi tarafın şuurlu olduğunu da kanıtlıyor.
 
İki olayın aynı hafta gündeme düşmesine ‘ilahi takdir’ diyesi geliyor insanın. ABD Kongresi’nce açıklanan soruşturma raporuna göre CIA’nın, gizli hapishanelerinde uyguladığı insanlık dışı işkencelere psikolog ve psikiyatrlar eşlik etmiş, dahası işkence yöntemlerini onlar belirlemiş. Mersin’de ise Şevket Pozcu Anadolu Lisesi önünde politik bir eylem gerçekleştiren Devrimci Liseliler üyesi dört öğrenciyi ikna etmek için de bu kez ‘bizim devlet’ resmi psikolog çağırmış!
 
Çağrılan ve memur olduğu anlaşılan psikoloğun bu görevi zorunluluktan mı gönüllüce mi kabullendiğini bilmek mümkün değil. İkna etmek için eylemcilere nasıl dil döktüğü de haberlerde yok.
 
Bu köşede mesleki unvanımı kullanmıyorum, ama hasbelkader 25 yıldır psikiyatr, 20 yıla yakındır da akademisyen olarak çalışıyorum. Haberi okuduğumdan bu yana düşünüyorum; eylemcileri eylemden vazgeçmeye ikna etmek için ne denilebilirdi diye? Benim mesleki bilgim ve tecrübemi aşıyor. Bunun ilk nedeni benim yetersizliğim olabilir tabi, bilemem ama bir diğer seçenek de böyle bir ‘ruh bilimsel’ yöntemin olmayabileceği!
 
Meslek ahlakı, erdem etiği yönlerinden ise durum o kadar gülünesi değil. Mersin’ deki uygulamanın hem meslek ahlakına aykırı, insan olmanın koşulu olan erdem etiğinden de nasibini almamak olduğu açık. Mersin’deki eyleme çağrılan psikolog belki de memur olmaktan kaynaklanan bir zorunluluktan belki de iyi niyetinden gitmiştir. Onu ‘göreve’ çağıranın da belki ‘psikoloji’ den anladığı böyle bir şey. Ama şuurlu bir ruh bilimci, memur da olsa böyle bir talimatı yerine getirmemeli. Hakkında soruşturma açılırsa bir memura yetkinliği olmayan iş verilemez kuralına sırtını dayayarak, kendisini savunabilir.
 
Dev Lis’li eylemciler de ruh bilimin, psikoloji, psikiyatrinin böyle bir işlevi olmadığını bilsinler. Evet Naziler bir Nazi Psikiyatrisi uygulamaya çalıştılar. Evet, Stalin döneminde rejim karşıtları ‘slik belirtili şizofreni’ tanısı konularak cezaevi/tımarhanelere kapatıldılar. 12 Eylül darbesi sonrası başlarında ABD’den gelen bir Türk psikiyatr olmak üzere bir ekip politik tutuklular üzerinde araştırma yapmaya çabaladılar. Ama Dev Lis’li gençler bütün bu çabaların ‘bir halta yaramadığını’ da bilsinler.
 
İnsanlara fiziksel ve ruhsal acı vermek için kullanılacak özgül, bilimsel bir yöntem yok. CIA raporlarına bakıldığında kaba dayak, fiziksel acı, elektrik şoku, yalıtma, aç susuz bırakmanın ötesinde bir yöntem olmadığı da anlaşılıyor. Elde edebildikleri tek şey tutukluların uydurduklarından öte olmamış. 12 Eylül cezaevlerinde Mamak’ta, Diyarbakır’da uygulanan insanlık dışı yöntemler için ruh bilime ihtiyaç yoktu. Zalimlerin ihtiyaçları olan tek şey onursuzluk ve insanlıktan çıkma kapasiteleriydi. Kendi onursuzluklarını kanıtladılar ama işkenceye maruz kalan tek bir kişinin bile onuruna dokunamadılar. İnsanlık onuru işkenceyi yenecek, sözü bu yüzden söylendi.
 
Ama ruh bilim şiddete maruz kalanların örselenmelerini onarmak için çok şey yaptı, hem dünyada hem de Türkiye’de. Otoriter despotların, faşistlerin, zalimlerin neden olduğu yıkımlarla mücadele için çok çaba harcadı. Zalimin zulmünün gerisindeki kof kibrin, içi boş efelenmeleriyle gizlemeye çalıştığı ödlekliğin psikolojisine dair çok bilgi üretti. İnsanın nasıl olup da insanlıktan çıkabildiğinin ardında yatan ruhsal süreçleri çözümledi.
 
Devrimci Liseliler, politik bilinçleriyle insana yakışır bir eğitim düzeni taleplerini eyleme dökerken hükümeti şuurlu davranmaya çağırmışlar. Kendi bedenlerini bedel olarak ortaya koymaları insanın içini sızlatıyor ve fakat hangi tarafın şuurlu olduğunu da kanıtlıyor. 

Etiketler:
İstihdam