09/02/2015 | Yazar: Rahmi Öğdül
Devletler tarihi, faşizmin ‘fa’sının egemen tona dönüşmesi tarihidir. Devlet yine ‘fa’ sesi veriyor, duymuyor musunuz?
Devletler tarihi, faşizmin “fa”sının egemen tona dönüşmesi tarihidir. Devlet yine “fa” sesi veriyor, duymuyor musunuz?
Diktatör, elindeki sopasıyla nota sehpasına vurarak kitleyi susturduktan sonra parçanın tonunu dikte etmek için ‘fa’ sesi verdi. Artık faşizmin ‘fa’sı ile başlayacağız yaşamın ritmine ve yine faşizmin ‘fa’ sesiyle bitireceğiz yaşamın ritmini. ‘Fa’nusların içindeki ‘fa’reler gibi kemireceğiz ömrümüzü. Diktatörün yazdırdığı partisyonun porte çizgileri, tutsaklığın dikenli tellerine dönüşecek çok geçmeden. Faşizm, her yanı kaplayan ve kulakları sağır eden ‘fa’ sesi ile bastırmak istiyor tüm tonları. Talking Heads’in meşhur parçası, Psycho Killer’ın bol ‘fa’lı nakaratı, kaçıp gitmenin daha iyi olduğunu söylese de (“fa fa fa far better/run run run run away”) tüm kaçış yolları tutulmuş olacak. Sanat, kültür, bilim, edebiyat; hangi yola girersek girelim, hep eve, yani asıl tona, faşizmin ‘fa’sına çıkacak bütün yollar. Ve “Aynanın İçinden” kitabında Alice’in durumuna düşeceğiz: ‘“Off bu çok kötü işte!” diye haykırdı. “Böyle yol kesen bir ev daha görmedim! Hiç!”’ (Lewis Carroll, Aynanın İçinden, çev. Tomris Uyar, Can Yayınları).
Üst kimliklere sıkışmak
Egemen tonu yok etmek
Burjuva aklı tikel ile tümel arasında sıkıştırdığı gerçekliği bir yelpaze gibi elinde tutar; faşizm ise bu yelpazeyi kendi tikeliyle zımbalayarak tüm çokluğu sonsuza kadar hapseder. Radikal “sol”un önermesi ne olmalı peki? Burjuva ve faşist zihniyet, her ikisi de sabit nitelikleriyle tanımlanmış ölü kabuklara yaslandıkları ölçüde birbirine benzer. Radikal solun ise ölü kimlikler, “tikeller” üzerinden tanımlanmış siyaseti reddederek, gizil güçleriyle sürekli oluş hâlini yaşayan “tekillik”lere yaslanması, yelpazenin kıvrımlarında tutsak kalmış çokluğu özgür bırakması gerekiyor. Bir çokluk düzleminde yan yana gelen bu tekillikler, artık egemen tonun kalmadığı, sürekli dalgalanan bir ton denizinde bulacaklardır kendilerini. Ve Webern de on iki ton müziğine ulaşmaya çalışırken yaşamıştı bunu: “Önceleri gene eninde sonunda eve, asıl tona dönülüyordu; ama yavaş yavaş öyle uzaklara gidilmeye başlandı ki artık temel tona dönmeyi gerektiren bir duygu kalmadı” (bkz Anton Webern, Yeni Müziğe Doğru, çev. Ali Bucak, Pan yayıncılık).
Etiketler: