07/12/2014 | Yazar: Samim Akgönül

Devlet bir ve tek bir inancı araçsallaştırıyorsa orada muhakkak bir eşitlik, demokrasi ve insan hakları sorunu mevcuttur.

Din son derece ilginç, derin, zengin, merak edilesi ve öğrenilesi bir şeydir. Öğrenmekten korkulmamalıdır. Dünya’yı anlamlandırmaya yardımcı olur. Ancak devlet bir ve tek bir inancı araçsallaştırıyorsa orada muhakkak bir eşitlik, demokrasi ve insan hakları sorunu mevcuttur.
 
Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu AİHM’in zorunlu din dersleri hakkındaki kararını yorumlarken şöyle bir cümle kurdu. « Nasıl Ekonomi öğrenirken Marksist olmayanların Marksizm’i öğrenmeleri zaruret ise, bir ateistin dahi belli bir vasatta dini öğrenmesi zaruridir ». Bu konuda bir kaç düşünce :
 
Bence bu cümle %90 doğrudur. %10 yanlıştır, zira « belli bir vasatta » değil vasatın kat be kat üstünde öğrenmesi zaruridir. Din vasat bir şekilde öğrenilecek bir kavram değil. « Bütüncül bir Toplumsal Olgu » (Marcel Mauss) yani hayatın her yerine etki eden bir gerçeklik olarak çok iyi öğrenilmeli.
 
Ve evet, Marksizm okumadan ekonomiyi, siyaseti, felsefeyi tarihi, sosyolojiyi, uluslararası ilişkileri… anlamak mümkün değildir. Elbette liberalizmi de okumadan anlamak mümkün değildir.
 
Din kültürü gerçekten her yerdedir, mimarîden, geleneklere, edebiyattan, siyasete, tarihten, müziğe, her yerde. Din kültürü zayıf olan bir bireyin zaten ateist olabilmesi hemen hemen imkânsızdır. Olsa olsa apateist olur (konuyla ilgilenmeyen). Kaldı ki, ateistler, dine çok meraklıdırlar, ve ateizmin savunucuları dini, iyi « bilirler ».
 
Velhasıl kelâm, şahsen din kültürü derslerinin orta öğrenimde zorunlu olmasının elbette taraftarıyım. Din kültürü içinde yaşadığımız ve yaşamadığımız toplumları anlamlandırmak için kullanılan en önemli anahtarlardan biridir.
 
Ancak…, eğer sayın Başbakanın iddia ettiği gibi Türkiye’de din öğretilmiyor da « din kültürü » öğretiliyorsa neden Gayrimüslimler muaf ? Demek ki bu işin « İslam’la » bir ilgisi var. Bir de hepimiz Ortaokul, Lise okuduk, kim kimi kandırıyor Ahura Mazda aşkına? (Gerçekten « Din Kültürü » dersi olsa bunu okuyan herkes Ahura Mazda’yı bilirdi ve elbette Anra Mainyu’yu da)
 
« Din kültürü » elbette bir « kültür » dersi olarak, ateizmi, agnostizmi, apateizmi, teizmi, panteizmi, ve BÜTÜN dinleri içine alır (monoteist ve politeist, hepsini). Bütün dinlerin, inanç, pratik, algı, materyal ve immateryal gelenekleri zorunlu olarak öğretilmeli kanımca. Böyle ders olsa gerçekten düşmanlıkların azalacağını düşünüyorum. Kybele’nin ne olduğunu bilmeden Kıble anlamlandırılabilir mi ?
 
Dahası, « Din kültürü » ve « ahlak » tamamen ayrı şeylerdir. Elbette « Ahlâk » dersi olabilir (nasıl iyi bir birey olunur ?). « Din kültürü » (ama kültürü) dersi de olabilir ama ahlâk kavramı ile din kavramını aynı derste işlerseniz, bu belirli bir dine göre ahlâk demektir ki o dine ait olmayanların « ahlaksızlık » kavramı ile algılanmalarına sebep olabilir.
 
« Din kültürü » dersinde ibadet, dua öğretilemez, daha doğrusu öğretilir de değişik dinlerde değişik ibadetlerin, duaların anlamları, aralarındaki benzerlik ve zıtlıklar öğretilebilir. İbadet etmek, dua etmek « öğretilemez ». Sünnetin Neolitik çağdan beri (MÖ 7500) var olan bir pratik olduğunu bilmeden ne dindar olunur, ne de ateist…
 
Ve elbette, söylemeye bile gerek yok « inanç » devlet tarafından aşılanamaz. Bu şu demektir : « doğru dogmayı ben öğretebilirim ancak ». Zaten Sayın Başbakan da söylüyor, « biz inanç aşılamazsak, başkaları radikal inanç aşılar diyor ».
 
Halbuki o başkaları, devletin aşıladığı dogmanın üzerinde yükselerek radikalliği aşılamaktalar her yerde ve elbette Türkiye’de de.
 
Uzun lafın kısası, « Din » son derece ilginç, derin, zengin, merak edilesi ve öğrenilesi bir şeydir. Öğrenmekten korkulmamalıdır. Dünya’yı anlamlandırmaya yardımcı olur. Ancak devlet bir ve tek bir inancı araçsallaştırıyorsa orada muhakkak bir eşitlik, demokrasi ve insan hakları sorunu mevcuttur.
 
 
İlgili haber:

Milli Eğitim Şurası: Zorunlu din dersi ilkokul 1’de başlasın! 


Etiketler:
İstihdam