01/07/2015 | Yazar: Zeynep Akkuş

Yıllar geçse de gururla hatırlayacağımız, göğsümüzü gere gere, ‘Oradaydım’ diyebileceğimiz bir gün oldu. Kendi adıma söyleyeyim, katıldığım en anlamlı Onur Yürüyüşüydü. Bunu, ‘onur’ sözcüğünün üstünü gökkuşağı renginde fosforlu kalemlerle çizerek söylüyorum.

Direndik, kazandık, yürüdük! Yenilgi ne olurdu biliyor musunuz? Adım başı kurdukları barikatlarla meydanı labirente, engelli koşu parkuruna çeviren polisleri aşamayıp su ve gaz yedikten sonra gerisin geri dönseydik, pazartesi günü malum kâğıt ziyanları bomboş bir İstiklal Caddesi fotoğrafının üstüne sekiz sütuna “Sapkınlar Yürüyemedi” manşeti atsaydı, o yenilgi olurdu işte. Ama pazar günü, milletvekilleri ve aktitivistlerden oluşan bir grubun başlattığı sembolik yürüyüşün arkasını doldurarak elimizde bayrak, flama ve lolipoplarımızla, sayıca önceki yıllara oranla daha az olsak da on katı, yüz katı coşkuyla yürüdük, rengârenk bayrak ve kostümlerle doldurduğumuz İstiklal’i bildik sloganlarımızla, zafer şarkılarımızla inlettik.
Direndik, kazandık, yürüdük! Yıllar geçse de gururla hatırlayacağımız, göğsümüzü gere gere, “Oradaydım” diyebileceğimiz bir gün oldu. Kendi adıma söyleyeyim, katıldığım en anlamlı Onur Yürüyüşüydü. Bunu, “onur” sözcüğünün üstünü gökkuşağı renginde fosforlu kalemlerle çizerek söylüyorum.
 
Direndik, kazandık, yürüdük! Ne olacaktı o yürüyüş yapılmasaydı? Sembolik anlamı büyük olan bir cadde her yıl tekrarlanan yürüyüşe kapatılsaydı buna sevinenler neyi başardığını sanacaktı? Ülkenin “ibneler”den temizlediğini mi? Benden duymuş olmayın ama biz LGBTİ’ler ve/veya destekçileri her gün defalarca gelip geçiyoruz o caddeden. Mesela ben bu akşam yine gidiyorum oraya. Kitap, CD falan alacağım. Arkadaşlarımla buluşacağım. Sadece o caddede de değil, sokağınızda, apartmanınızın merdivenlerinde, her an her yerde karşılaşıyorsunuz bizlerle. Dünyanın her bir santimetrekaresi LGBTİ’lerin ayak izleriyle kaplı. Farkında değilsiniz, yanı başınızdayız. Haberiniz yok, burnunuzun dibindeyiz. Az önce bindiğiniz o küçücük asansörde bir “ibne”nin alıp verdiği havayı soludunuz. Sabah ekmek aldığınız bakkal, çocuğunuzun ilkokul öğretmeni, tedavi olmaya gittiğiniz ve şifa bulmak için iki dudağının arasına umutla baktığınız hekim, aracına bindiğiniz ve sizi toplantınıza yetiştiren taksici, evinizi taşıdığınız nakliye şirketinin kamyoncusu, boşanma davanızı emanet ettiğinizde yüklüce bir nafaka ya da tazminat koparmayı başaran avukat… Hepimiz ve daha nicemiz buradayız. “İbne, sevici, götveren, puşt, ılık” diye aşağıladığınız o rengârenk insanların arasında yaşadığınızın farkında değilsiniz. Akşam sofrada karşınızda oturan kızınız var ya hani. Hah, işte o da bizden. Demin yan odaya geçen oğlunuz, erkek arkadaşına “Akşam namazını kıldın mı aşkım? İftarda ağır şeyler yeme, midene dokunur” diye mesaj attı, biliyor musunuz? Pazar akşamı ilerleyen saatlerde gaz ve su sıkılarak dağıtılan partiye kaç kişi orucunu açıp gelmişti, haberiniz var mı? Şaşırmayın, herkes dini sizin yaşadığınız gibi yaşamıyor, yaşamak zorunda da değil.
 
Direndik, kazandık, yürüdük! Engellemeye çalışmaktaki amacınız neydi? Onur Yürüyüşü’ne katılanları olası saldırılardan korumak mı? “Geçmeme niçin engel oluyorsunuz?” diye sorduğumda beni eliyle itip suratıma “Defolun!” diye haykıran, gözlerindeki nefreti 15-20 santim yakından bizzat gördüğüm polisin hiç de iyiliğimi istermiş gibi bir hali yoktu. Daracık sokaklara sıktığınız gazda bir kişi kalp ya da astım krizinden hayatını kaybetseydi? Sözüm ona yürüyüşe katılanların güvenliğini düşünen vali ve üst düzey yetkililer, bütün bu olaylar yaşanırken nerede ne yapıyorlardı da açılan telefonlara saatlerce çıkmayıp daha sonradan kelime oyunlarıyla dolu bir açıklama metniyle günü kurtarma yoluna gittiler? Yapmayın, böyle şeylere inanmayacak kadar uzun süredir yaşıyoruz bu ülkede.
 
Direndik, kazandık, yürüdük! Siz “steril” sanıp mutlu mesut yaşadığınız küçücük dünyalarınızda kendinizi avutmaya devam edin. Bizler vardık, varız, var olacağız. Doğan gökkuşakları yoldaşlık ve tanıklık edecek varlığımıza. Kâh yağmurda gökyüzünden, kâh üstümüze su sıktığınız meydanlardan…

Etiketler:
İstihdam