14/11/2011 | Yazar: Emre Varışlı

GEY ancak ŞEY olarak televize hale gelirken, biz çekirdek ailemizle birlikte elimizde patlamış mısırlar ya da tavşankanı çaylarımızla kahkahalara boğuluruz.

Öncelikle o ‘şey’ bir insandır. Kendini istediği gibi, istediği anda tanımlama özgürlüğüne sahip olabilmesi gereken bir insandır. Hiç kimsenin onun iç sınırlarına ve dış görüntülerine, kendi isteği dışında dokunma hakkı yoktur. O, ‘siz’ dir, ‘sen’dir. Çok seveceğin biri, ya da başına bela olabilecek biridir. Bize etki edebilir ya da bize hiç dokunmadan, geçip gidebilir ve biz onu sırf ‘kişisel temasımız’ yok diye yok sayamayız.  Yoksa yok sayılma ihtimalimiz artar.
 
Dilimize, gelenek ve göreneklerimize çok başarılı bir şekilde uyarlandığı söylenen Umutsuz Ev Kadınları’ (orjinali Desperate Housewives) gerçekten de, sandığımdan daha başarılı bir şekilde ‘bize’ uyarlanmış. İzlediğim son bölümü bunu bir kez daha bana net bir şekilde gösterdi.
 
Son dönem Türk dizilerinin bazılarında yer alan ‘eşcinselik’, sokaktaki, iş yerindeki, marketteki, bardaki dolaşımdan hiç uzak değil; ya bir hastalık olarak ya da kötülüğü işaretlemek amacıyla kullanıldı. En son Osman Sınav’ın Kılıç Günü isimli dizisinde son verdiğim örnekle paralel bir sahne ardından Sınav özür dileyeyim derken ‘Kötü olanı anlatmak istedim, bu yüzden eşcinsel bir karakteri öne sürdüm’ benzeri açıklaması yılın en büyük ‘sıvaması’ olarak tarihe geçti.
 
Aramızdan bazıları ne türlü olursa olsun eşcinselliğin Türk dizilerinde olmasını hoş karşılıyor. Sebep ya da sonuçları onları pek ilgilendirmiyor. Ancak olay bana hiç de o kadar parlak görünmemekte. ‘göstersinler de, varsın hastalık olarak, kötülük olarak göstersinler’ gibi bir yaklaşımda bulunmak her şeyi daha da tehlikeye atmaktan başka bir işe yaramaz.
 
Gelgelelim, Umutsuz Ev Kadınları’ndaki bir sahne beni benden aldı; karısına askıntı olan adamın evini basıp onu bir güzel pataklayan çığırından çıkmış koca, ağzını burnun dağıttığı adamın gey olduğunu öğrenince afalladı ve yumruklarını geri çekti. Dayak yiyen adamımız ise yüzü gözü kan içinde ‘Benim kadınlarla işim olmaz bile..’ diye inliyordu. Bir çokları için oldukça komik olan bu sahnede dayak yiyen geyin lafı bu kadar uzatmasına, geyliğini bu kadar uzun bir cümle ile açıklamasına televizyonları karşısında  afallayanların sayısını merak ediyorum. Dayak atan koca ise YANİ SEN ŞEY MİSİN? Diye sorarak geri çekiliyor. O ŞEYi rahat bırakıyor. Daha sonra karakolluk oluyorlar. ŞEY, bizim azman kocayı şikayet ediyor. Komiser karşısında boynun bükük olan kocamız çok üzgün, çok pişman görünüyor. Komiser pişkin pişkin gülüyor ‘Yahu sen bizim ŞEY’i bu yüzden mi dövdün’ diye sorarken. BİZİM ŞEY komiserin karşısında el pençe, ŞEY’lerden hep istenilen gibi.
 
Daha sonra olay tatlıya bağlanıyor, ŞEY şikayetini geri alıyor. Biz para yiyerek bunu kabul ettiğini öğreniyoruz.
 
İlerleyen sahnelerde koca evine dönüyor, karısına olayı anlatıyor, karısı asla ayıp kelimeyi kullanmayıp durumu çakozluyor ve ‘Yani adam ŞEY’miymiş’ diyor. Bir adamın ŞEY – GEY  olması kadının ağzını bir karış açık bırakmaya yetiyor. Kocası ‘EVET ŞEY’MİŞ’ diyor başını üzgün üzgün sallayarak ve ekliyor ‘Bu olay hayatımın kara lekesiydi.’
 
Dizi boyunca bir ŞEY’den bahsedilir. O ŞEY asla dillendirilmez. Gdo’lu sansürümüz iş başındadır.
 
Reyting mağduru birçok insan için bu görünmez terör olayı ertesi gün arkadaş sohbetlerinde ifrit tifrat gülerek anlatılır. Konu kapanır. Dayak yiyen ŞEY bir anda ‘Ayy, yazııık’a dönüşür. Çığırından çıkan koca mı? Bilirsiniz, o bizde hep haklıdır.
 
Bu sahneleri yazan senaristlerin gerçekten diziyi bizim gelenek ve göreneklerimize nasıl uygun hale soktuklarını görmüş oluyoruz. ‘Başarılı uyarlama’, birden bizim başarılı felaketimiz haline geliyor. Evet zaten bizde kimlikler ŞEYDİR, bütün bizim gibi olmayanlar ŞEYDİR. Asla ağzımızı açıp söyleyemeyiz, o bizi rahatsız eden, kanımızı kaynatan kelimeleri asla söyleyemeyiz. Çünkü bu, çok güzel portreler astığımız bir duvarın arkasındaki hakkında konuşmaktır. Biz badanayla ilgileniriz.
 
‘Modern Kanal’ın, ‘modern kadınları’ anlattığı uyarlaması bizim açık hava sirkimizin bir parçasını oluşturur. GEY ancak ŞEY olarak televize hale gelirken, biz çekirdek ailemizle birlikte elimizde patlamış mısırlar ya da tavşankanı çaylarımızla kahkahalara boğuluruz.
 
Asıl boğulduğumuz şey kendi ikiyüzlü mesaimizdir.
 
Dizi biter, kanal değişir. 

Etiketler:
nefret