09/11/2013 | Yazar: Rumet Amed

Korkarım ki duvarlar yükselirken kardeşlikten bahsetmek, küfür gibi geliyor birçok Kürde ve haklılar.

Kuzey Kürdistan ile Rojava Kürdistanı arasına yapılması planlanan “Utanç Duvarı” hakkında sosyal medyadaki paylaşımlarımı takip ettiğini söyleyen Amedli bir arkadaştan aldığım mail’in son cümlesi bu.

Başbakanın “ananı da al git” veciz sözüne gönderme olsun diyor arkadaş.

Nusaybin ile Qamişlo arasında var olan sınır hattına bir duvar örülüyor. Bunun ne anlama geldiği hususunda menfi-müspet açıklamalar yapıldı. Resmi açıklamalar kaçakçılıkla mücadele, klasik sınır savunması ve “yabancı” unsurların ülkeye girişinin engellenmesi yönünde. Tabi bunu anlatabilecek külahlar aranıyor.

Kürdistan’ın dörde bölünmesi konusu tarihçilerin vicdanında. Bu konuyu bilmeyen yok. O yüzden tekrar değinmeyi gerek görmedim. Biz konunun insani ve sosyal boyutuna bakalım. Gerçi ortalık sosyoloji uzmanlarından geçilmiyor.

Hepimizin malumu, her an Rojava Kürdistanı’nda bir bölge özgürlüğüne kavuşuyor. Ve pek doğal ki bu Türkiye başta olmak üzere komşu ülkelerin hoşuna gitmiyor.

Rüşvetin belgesi yok. Ama Türkiye’nin Rojava Kürdistanı’nda terör estiren sözde dinci gruplara yardım etttiğini artık sağır sultan bile biliyor. Silah yardımının yanı sıra, Dîlok (Antep) ve Riha’da (Urfa), birçok teröristin tedavi edildiği aşikar. Buna insani yardım demek gülünç. Zira Rojava Kürdistanı’ndaki özgürlük savaşçılarına böylesi bir insani yaklaşım söz konusu değil.

Tüm bunlar Türkiye’nin hemen yanıbaşındaki Rojava Kürdistanı’nın özgürleşmesinin önüne engel olmak adınadır. Ama bu hesap askeri ve siyasi olarak tutmayınca bu defa da kuzeydeki Kürtler ile Rojava’daki Kürtleri birbirinden ayırmanın yolları arandı. Bunun için şimdilik en olabilir yol, var olan sınıra bir utanç abidesi olarak duvar örmek.

Duvarın inşaat işlermleri devam ededursun Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Öyle bir duvar yok. Var olan duvarın üzerine tel örgülerin yerleştirilmesi işlemi yapılıyor” mealinde bir açıklama yaptı. Oysa sınır boyunca yer seviyesinden 50 cm’lik bir kazının yapıldığı ve yaklaşık 1,5 metrelik demirlerin yerleştirilip beton dökmeye hazır halde olduğu gerçeği orta yerde. Askeri bölge içinde bulunan yerin betonunun döküldüğü de gelen bilgiler arasında. Tek amacı Kürtler’i bir birinden ayırma isteği olan bu duvarın Nusaybin’deki kısmı yaklaşık 7 km’dir. Bu da sayın bakanı tekzip edecek bir durum.

Yani, emperyallerin eliyle bölünmüş bir halkın arasına tel örgü de olsa örmenin insani bir yanı yoktur. Ruhen birbirinden ayrılmaları mümkün kılınmamış Kürtler’i fiziken ayırma amacındaki bu sapkın düşünce tarihte lanetlenecektir.

Bu ahlaksız duvara karşı Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan başta olmak üzere şimdilik toplam 56 kişi bunu protesto etmek için açlık grevine girdiler.

Güney Kürdistan’ın mevcut yapısı oluşurken de Türkiye neredeyse aynı tepkiyi göstermişti. Sınırlara karakolları, tel örgüler ve siyasi hakaretler… Ama geldiğimiz nokta, o gün yapılanların bir işe yaramadığıdır. Rojava Kürdistanı sınırında yapılmak istenen duvar işe yarar mı? Elbetteki hayır. Zira Kürtler, farklı düşüncelere rağmen Kürdistani tutum ve duruşu olan herkes ile arasındaki suni sınırları yıkalı çok oldu.

24 yıl önce Berlin Duvarı yıkıldığında Rojava Kürdistanı sınırına duvar örmeye çalışanlar çok sevinmişti. İsrail işgal ettiği Filistin’e duvar inşa ederken (haklı olarak) üzülüp tepki gösterenler de gene Türkiye ve halkları olmuştur. Ancak işin içine Kürt girince akan sular durur ve duvarlar örülür.

Dün Gökkan’ı arayıp hem hatır sormak hem de özlemlerimi dile getirmek istedim. Ancak konuşacak durumda değildi. Zira gelen bilgiler artık vücudunun bir şeyi kabul etmediği yönünde. Umut ederim doğru değildir. Ülkesi bölünmüş bir halka uygulanan insanlık dışı muameleler yetmezmiş gibi bir de fiziki olarak onları birbirinden ayırmanın karşısında yiğitçe direnen Kürt ve kadın. “Şêr şêre, çi jine çi mêre” derler büyüklerimiz.

Korkarım ki duvarlar yükselirken kardeşlikten bahsetmek, küfür gibi geliyor birçok Kürde ve haklılar.

Bir ağaçta asılı kalmış kedi için ortalığı ayağa kaldıran duyarlı(!) kesimlerin sessiz çığlıkları da takdire şayan.

Bu duvar, Kuzey ve Rojava Kürtleri’nin fiziki birlikteliğine vurulmak istenen bir prangadır ki ruhlara işleyemez.

Bu duvar, Kuzey Kürdistan’da yaşayan Kürtler’in devlete olan olası yakınlaşmasının önünde ciddi bir engeldir.

Bu duvar, sessiz kalanların alınlarında ömür boyu kalacak bir utanç lekesidir.

Bu duvarı yükseltmek isteyenlere Amedli arkadaşın diliyle derim ki: dîwarinî al gêt!

Etiketler:
İstihdam