24/12/2013 | Yazar: Selçuk Candansayar

Son on yıl bize Orta doğuda demokrasi görünümlü diktatörlüklerle ilgili bir dizi örnek sundu. Hepsi de varlıklarıyla da yıkılırlarken de halklara sadece zulüm, kan ve ölüm getirdi.

Olup biteni televizyon karşısında çekirdek çitleyerek seyretmek mümkün.
 
Hafsalamızın almadığı miktardaki milyon dolar, avro görüntüleri üzerinden dedikodunun, geyiğin dibini bulabiliriz. İyice iğrençleşen AKP cemaat medyasının haliyle kafa bulabiliriz. Düne kadar Hrant Dink kıyımından tutun da KCK, Ergenekon, Odatv vb onlarca davadaki temel insan hakları ve hukuk ihlallerine karşı, güya ‘ahlaklılarının’ kolay değil askeri vesayetten kurtulmak ne yapalım dışında laf etmeyip, birlikte alkış tutarken, şimdi ekranlarda hukuk guguk diye saç saça kavgaya tutuşacak denli rezilleşmeleri de iyi seyirlik, doğru.
 
Hele Gülen ile Erdoğan’ın karşılıklı horozlanmalarını içimizin yağı eriyerek seyredebiliriz. Hakkımız. Tencere dibin kara seninki benden kara diye, birbirlerinin kiri üzerindeki örtüleri çekip almalarından keyif de alalım. Çetesin, hayır asıl sen çetesin; ajansın, sen daha ajansın, soymaya doymadın, ne istediysen verdim asıl sen doymadın diye 11 yıldır bu ülkenin kanını nasıl beraber emdiklerini itiraf etmelerinde de sakınca yok.
 
Elimizde çekirdek kenara çekilip, hatta iki tarafa da gaz vererek birbirlerinin ne mal olduklarını karşılıklı ortalığa saçmalarına olanak da tanınabilir.
 
Bir hakikati es geçmeden ama…
 
Şimdi birbirini boğazlamaya çabalayan bu ikili 11 yıldır Türkiye’yi ittifak içinde yönetiyordu ve dertleri de muhafazakâr ama demokratik bir Türkiye değildi.
 
Sağcısından çakma solcusuna, liberalinden ekmek derdindeki şaklabanına kadar kendisini çetenin rıza aygıtı olarak kullanıma açan, çetenin ideolojik hegemonyasını üreten ve sürdüren bilumum zevatın da bir anlamda ayakkabı kutuları varmış demek ki. Onların ayakkabı kutularının içine televizyon programı, köşe yazarlığı telifi, TOKİ’den ucuz konut, proje danışmanlığı, fon denetmenliği vs gibi şeyler konuyordu ve miktarlar da şimdi ortaya çıkanların yanında zerre değerinde bile değildi galiba. Görüntülerdeki milyonlarca liranın en çok onların asaplarını bozduğu kesin.
 
Bir hükümet, 11 yıldır emrindeki emniyetin nerdeyse tüm yönetimini bir gecede görevden alıyorsa, ittifakı bozup kendi kişisel polis devletini kuruyor demektir. Ama aynı zamanda korkusu arttıkça zalimleşeceğinin de habercisidir.
 
Ölümcül yara alan ejderhanın çırpınan kuyruğu çoğun daha tehlikelidir ya…
 
Her ne kadar bir süre daha çekirdek çitleyerek bu rezilliği seyretmemizde, sosyal mecrada geyik yarıştırmamızda sakınca olmasa da AKP iktidarının elinde kalan son seçeneğin bir tür Orta Doğu tek parti diktatörlüğü olduğunu ve RT Erdoğan’ın da hızla bu yola savrulmaya başladığını da göz ardı etmemek gerekli. Başta emniyet olmak üzere güvenlik ve yargıya bodoslama dalması ve bakanlarından tek kelle vermeye yanaşmaması hayra alamet değil.
 
Bu risk karşısında, yok canım zaten ikisi de taşerondu ABD ve Avrupa izin vermez buna dışında söyleyebilecek söz, sözden öte örgütlenme ve pratik olması zorunlu. CHP’nin şimdi AKP’ye vuruyorlar diye dünün yargı ve emniyet mensuplarına göğsünü siper edeceğini ilan etmesinden de ciddi ciddi işkillenmek gerekli.
 
Son on yıl bize Orta Doğuda demokrasi görünümlü diktatörlüklerle ilgili bir dizi örnek sundu. Hepsi de varlıklarıyla da yıkılırlarken de halklara sadece zulüm, kan ve ölüm getirdi.

Etiketler:
nefret