20/12/2011 | Yazar: Aslı Alpar
Daha açık konuşalım vajinamızı, rahmimizi, ruhumuzu, bedenimizi ve emeğimizi rahat bırakın artık!
Ardı arkası kesilmeyen ’en az üç çocuk’ ısrarı bu kez Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’den geldi. Bilimsel olma konusunda özel bir hassasiyeti olan Fatma Şahin, -anımsatalım eşcinselliğin hastalık olup olmadığı üzerine görüşleri sorulduğunda bilimsel bir konu olduğu için yanıtlamaktan kaçındığını bildirmişti- Recep Tayyip Erdoğan’ın üç çocuk talebinin ’bilimsel’ olduğunu vurgulayarak başladı bütçe görüşmeleri üzerine konuşmasına. Elinde ’bilimsel’ bir şekilde hazırlanan grafiği göstererek devam etti, bir takım istatiksel ’gerçekler’ açıkladı ve sözlerini şöyle bitirdi: “Önerim şu: tüm partiler bilim kurulunu siz oluşturun. Bütçesini ben kendi Bakanlığımdan vereceğim. Hane başına kaç çocukla bu eğriyi düzelteceksiniz siz bize söyleyin, biz de arkasında duralım. En az üç çocuk söylemindeki karşılık budur. Bilim ve aklı kullanarak politika üretmek en büyük görevimizdir.”
Muhafazakâr bir partinin bakanı olduğunu her solukta dillendiren ve belli ki bununla gurur duyan Şahin, üç çocuk ısrarının erkek egemen bir görüş olmadığını, bilimsel bir yaklaşım olduğunu savundu bugün. Kibar cümlelerle lafı uzatmadan işin özeti şu, bu kez rahmimize uzanan el bir kadına ait, aile bakanına.
Ama elinizin orada ne işi var Sayın Bakanım?
Eğri Düzelsin Diye Sevişmek
Soruyor Fatma Şahin, grafiği göstererek, bu eğri nasıl düzelir, kaç çocukla düzelir diye. Deveye sormuşlar boynun neden eğri diye, nerem doğru ki demiş Sayın Bakanım. Eğri bir şeyler arıyorsak, bulmak için bizlerin rahmine el atmanıza gerek yok. Haydi gelin birlikte bakalım, uzaklara gitmeden öyle, mumla aradığınız genç nüfusu, depremde enkaz altında, çadırda yanarken, belki bir cezaevinde, ya da erkek arkadaşı tarafından katledildiğinden mezarda, cinsel yöneliminden dolayı evinden kovulduğundan sürgünde, güvenliksiz çalışma şartlarından dolayı inşaatın boşluğunda, evet buralarda arayalım o gençleri.
Bulamazsanız yeni bir grafik daha çıkarır yeniden tartışırız.
Ama aradığınız herkesi orada bulacaksınız, em,n olun.
3 Çocuk Kaç Kadın Yılıdır?
Bir diğer konu da bu. Susulan bir konu. Birleşik Metal İş Sendikasının 2009 yılına ait anketinde Türkiye’deki her dört kadından birisinin kayıtlı olarak istihdam edildiğini söylüyor. Ama biliyoruz ki, kadının emeği denildiğinde, kayıt dışı istihdamdan bahsediyoruz. Yani bu oran kayıt dışı çalışan kadın düşünüldüğünde artar. En az üç çocuk doğurmasını istediğiniz kayıtlı çalışan kadınlara bakalım önce. İşçi ve memur kadınların doğum öncesi 8 hafta ve doğum sonrası 8 hafta doğum izni var ancak birçok kurum gebe kalan kadının yerine bir başkasını işe alıyor ve doğum yapan kadın yeniden çalışmak üzere geri döndüğünde işe kabul edilmiyor. Özel şirketlerde kadınlara ’gebe kalmamaları’ üzerine imzalattıkları sözleşmeler ne olacak bu durumda? İş doğurmakla bitmiyor, süt iznini kullanması için annenin çalıştığı iş yerinin-fabrikanın birçoğunda emzirme odası yok. Çalışmak isteyen kadının çocuğuna neredeyse Hiçbir işyeri-fabrika kreş açmıyor? Bunun sebebi, İş Yasa’sındaki son düzenlemelerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının uygulamaya koyduğu yalnızca 150 kadın çalışanın üstünde çalışanın olması durumunda kreş ve emzirme odasının açılması değil de ne? Akıllı işyeri sahipleri ve devlet daireleri de dahil, çalışanı bir şekilde 150’nin altında tutuyor. Devlet dairlerinde 4-c gibi yan kadrolarla özellerde ise güvencesiz ve kayıt dışı çalıştırmayla bunu yapıyorlar. Bu durumda açık olan şu siz kadına en az üç çocuk doğur ve iş hayatından kaybol diyorsunuz.
Anne ve babaya ’ait’ olan çocuğun tüm sorumluları gerçekte annenin üzerinedir. Bunu da iyi biliyoruz. Alın bir örnek daha, babalık izni yalnızca 3 gün! Bunun bir şartı daha var, babanın işveren için en az 26 hafta çalışmış olması şart. Yani sizin bu kanunlar daha ilk günden çocuğun bakımı gibi ağır bir sorumluluğu tam anlamıyla anneye yani kadına yüklüyor.
Bitti mi... Bitmedi!
Kadına, daha küçük bir çocukken oyuncak bebeklerle büyüterek yapıştırdığın ’kutsal’ analık yaftası bizlerin kaç yılına sebep oluyor biliyor musunuz? Çok kaba bir hesapla her çocuk için 10 yıl kesintisiz bakım demek, en az üç çocuktan 30 yıl ediyor. Bu normal insan yılı için geçerli bir hesap Sayın Bakanımız. Kadın yılından bahsetmek gerek size. Yani hem emeğimizi sömürecek bu sistem ki gücüne güç katsın, hem evde emeğimizi sömürecek ki kocalarımızın ve patronlarının kanına kan katsın, hem analığımız sömürülecek ki bizlerin çocukları, sizlerin genç işçilerinin canına can katsın. Yani sen bu 30 yılın üç katını al, kadın yılıdır o. Kendimizi, insanlığımızı, kadınlığımızı unutup hep candan verdiğimiz 30 yıldan bahsediyorum. 3 çocuk kaç kadın yılıdır Sayın Bakanım, benim hesap şaştıysa sen bir hal yolunu bul, haydi bakalım!
Son Olarak Üremek İstemiyorum Arkadaşım, Sana Ne, Size Ne, Kime Ne?
En az üç çocuk ısrarının bilimsel bir talep olduğunu vurguladı bugün Bakan Fatma Şahin. Tarih boyunca birçok iktidar, bilimsellik kisvesi altında neler yaptı neler, çok iyi bilinir. Ayrıca bilime bunca önem veren Bakanlarımıza rağmen, değerli bilim insanlarının akla hayale gelmeyen suçlamalardan tutuklandığı günümüzde bu bahane çok can sıkıcı. Evrim Teorisinin ilkokul ve lise kitaplarından yavaş yavaş çekilmesi de cabası. Bilim bizim bildiğimiz bilim değil herhalde diyor insan.
Bütün bunların dışında yani son derece geçerli sebeplerimize rağmen üremek istemeyen kadınlara bu şoku, bu toplumsal baskıyı yaşatmak zorunda mısınız? Her şeyi anlattık ama bir de şunu açıkça söylemeliyiz, üremek istemiyoruz, üç çocuk istemiyoruz, şimdi istemiyoruz, eğri düzelsin diye istemiyoruz, istemiyoruz! Hatta laf aramızda kalsın, biz bazı kadınlar birbirimizi seviyoruz, bazı erkekler birbirimizi seviyoruz, bu şekilde bir aile kurup çocuk yapmamıza da siz izin vermiyorsunuz.
Eh yani daha açık söylersek, elinizi vajinamızdan, rahmimizden, bedenimizden, sevişmelerimizden ve emeğimizden çekiniz.
Etiketler: