28/02/2013 | Yazar: Emre Korlu

Medya böyle bir şeydir; tuttu mu yakanızdan uzun süre bırakmaz. Hele ki konu transseksüellik ise işiniz daha da zor demektir. Komutandan emir almak kadar katı…

Medya böyle bir şeydir; tuttu mu yakanızdan uzun süre bırakmaz. Hele ki konu transseksüellik ise işiniz daha da zor demektir. Komutandan emir almak kadar katı… 

I. 
Günlerdir Rüzgar’ın esintisiyle çalkalanıyor ortalık…
Bir oyuncu, onun cinsiyet kimliği ve kendini tanımlamaya başladığında yaşadıkları…
Ayşe işinin ehli bir kadındır. En çok tutan yazılarının ana fikrini eşcinsel ve transseksüeller oluşturur. Farklı konuları – konukları işlediği yazılarının uzun süre gündemde kaldığını bilmem.
Ya da cahilliğime verin! Teğet geçmiş de olabilirim(!)
***   
Rüzgar kahverengi gözleriyle gülümsüyor, objektife…
Bazı karelerde boydan bazılarında ise, oturduğu yerden kayda almışlar onu.
Çapa Tıp Fakültesi’nin büyük salonlarından birinde gerçekleştirdiğimiz grup terapilerinde nasıl konuşuyorsa, Ayşe’nin karşısında da öyle konuşuyor, Rüzgar.
Transfobik kitlenin hedefi haline gelmemiş henüz.
Oyunculuk yaptığını bilmiyorum. Emret Komutanım adlı dizide rol alan bir kadınmış(!) Aslında yaptığı en zor rolün kadınlık olduğunu öğreniyoruz.
Fazla değil, iki grup terapisinde görebiliyorum onu.
Sonra da grup dağılıyor zaten.
*** 
Erol Köse, ağzını açıp gözlerini yumana kadar Rüzgar bizim sırrımız!
Velhasıl bu adam onun üzerinden reklamını yapmayı başarıyor. Sosyal paylaşım alanlarında konuşulan bir numaralı adam oluyor Rüzgar. Hiç olmadığı kadınlığıyla tartışılan…
Buraya kadar ünlü bir trans erkeğin konu başlıklarıyla ifade edilmiş geçmişini okudunuz. Bundan sonra da okuyacaksınız belki. Çünkü medya böyle bir şeydir; tuttu mu yakanızdan uzun süre bırakmaz. Hele ki konu transseksüellik ise işiniz daha da zor demektir. Komutandan emir almak kadar katı…
Yapımcılığından çok her şeyiyle konuşulmayı hedefleyen LGBT düşmanlığıyla ün kazanmış, Doktor Erol Bey bilmez ama bir transseksüel basının karşısında kimliğini açıklamaktan dolayı üzüntü duymaz aksine açıldığından dolayı hissettiği tek şey garip bir rahatlamadır. Garip diyorum çünkü o hissin başka bir tanımı yok.
EMRET KOMUTANIM reklamsız bitti.
II.
Adamın biri televizyon ekranında koca bir kalabalığın karşısında yeteneğini gösteriyor. İşte Acun, Hülya falan filan…
Gözler adamın üzerinde.
Belli ki bir stand- up show yapacak. Türbanla çıkıyor sahneye. Türban toplum için bir kadın simgesi ve hâlâ bunu takan erkeklere gülenler var.
Bir de bunu takmak zorunda bırakılan erkekler…
Mehmet onlardan yalnızca biri, bir trans erkek.
Oldukça yakışıklı. Tespih bir adama bu kadar mı yakışır dedirtiyor. Ses tonunda yılların onda bıraktığı yorgunluk. Abartıya kaçmayan duruşu…
Dışarı çıktığında sokağı dönmeden bir kuytu bulup asla kendisine ait olmayan o türbanı çıkarıyor. Mehmet  70’lerin delikanlısı…
Birçok kardeşten yalnızca biri.
Amca kızına aşık, öyle böyle değil, dile kolay 15 yılı karşılıksız geçmiş bir aşk…
Sonraları duygular aynı yerde buluşuyor fakat aile ve çevreden dolayı saç tıraşını kapatmak zorunda kaldığı için türbanı yüzünden göremiyor sevdiğini…
Çünkü, onun karşısına o görüntüyle çıkmaya çekiniyor.
***
Gündem yalnızca Rüzgar’a boyanırken, Mehmet  başındaki o bezi çıkaracak yer arıyor kendine. Sonra gidiyor bir bardak demli çay içiyor. Özgürlük üç hece, sekiz harf koyuyor cebine, işin içinden çıkamıyor.
Ait olduğu kıyafetleri giyiyor. Bu belli toplum anlayışına sahip aile içinde bir trans erkeğin yapabileceği en cesurca hareket…
Zira giyim bir kenara da diyor ağabey; türbanı düğünlerde, bayramlarda , akraba ziyaretlerinde çıkarma…
Özgürlüğün kaç harfi siliniyor, ağabey kaç harf eksiltiyor özgürlükten…
Mehmet’e soruyorum: Nasıl dayanıyorsun?
Yani günlerdir Rüzgar Erkoçlar konuşulurken, biz aylardır Mehmet’le konuşuyoruz.
Ünlü olmamak böyle bir şey. Bir Ersoy sülalesinden gelememek ya da komutanın emrinde olamamak.
***
Bitmez Mehmet’in, Mehmetlerin hikâyesi…
Arkadaşımın aile içinde ve sokaklarda artık daha rahat olduğunu söyleyebilirim.
Neyse siz şimdi şu yazıyı okurken;
Kaç trans erkek,  kadın rolüyle oyuncu olmaya zorlandı? Kim bilir!
*****
“Dünyada herkes en büyük acıyı kendilerinin çekmiş olduklarını sanırlar, oysa bilmezler ki hayatta en büyük acıyı ben çekmişimdir.” P. Abelard

Etiketler:
nefret