13/11/2013 | Yazar: Selçuk Candansayar

Türkiye’de aile içi şiddet şakası yapılmayacak denli ciddi bir sorun

Türkiye’de aile içi şiddet şakası yapılmayacak denli ciddi bir sorun

Başbakan RT Erdoğan ile yardımcısı Bülent Arınç, aralarında başlayıp henüz bitmemişe benzeyen ‘şey’le el alemin diline düşmüş durumdalar!

AKP iktidarında dağılma emareleri diye tutturanlar mı dersiniz, Arınç Cemaat saflarına geçişin sinyallerini çakmaya başladı diye niyet okuyanlar mı; yorumların bini bir para. Elin ağzı torba değil ki büzesin, siz milletin ağzına sakız verirseniz o da işte böyle çiğneyip durur…
 
Kendi siyasi mücadele hatlarında bir halt üretemeyip, siyasi ikballerini AKP bloğunun dağılmasına bağlayanların zavallılığı ise üzerinde durulmaya değmez bir ayrıntı. Bu halleriyle komşularının ‘zenginlik ve saadetlerini’ çekemeyip, hasetten çatır çatır çatlayan ve mutsuz olsalar da arkalarından teneke çalsak diye umutlanan mahallelilere benziyorlar.
 
Tamam, tabiî ki yıkılmaz gibi görünen iktidar blokları gelişen krizleri çözemediklerinde, patlamayı başlatan ilk kıvılcım, genellikle çok basit, çok sıradan gibi görünen bir sorun olabilir. Arınç Erdoğan küsüşmesi de belki böylesi bir kıvılcımdır kim bilir; ve fakat tarafların açıklamaları, AKP içinden gelen yorumlar; örtbas etme gayretleri ve koşulsuzca taraf tutanların açıklamaları duruma başka türlü bakmayı da mümkün kılıyor.
Arınç’ın, Erdoğan’ı korumayı amaçladığı anlaşılan yalanlama çabasının bizzat Erdoğan tarafından yalanlanması; bu açığa düşürme karşısında hayal kırıklığına uğrayan Arınç’ ın ‘benim de canım var ben de insanım’ tiradıyla ‘özgül ağırlığım, hükümet sözcülüğüm, ben senin ardını toplamasam’ vaveylası; Erdoğan’ın ‘sözcü sensen ben de başım, genel başkanım, başbakanım, ne arayacağım dönünce hallederim’, had bildirmeleri; durumdan vazife çıkaran Hüseyin Çelik’in ‘yok bir şey canım her şey sevgiden, Başbakan sevdiğinden dövdü, keşke sitemini biz bizeyken aleme duyurmadan yapsaydı’ diye örtbas etme gayreti ve en çok da AKP’nin en yaldızlı çocuklarından Egemen Bağış’ın her zaman ki esprili gülümsemesiyle ‘biz bir aileyiz ve ailenin reisi ne derse o olur!’ kostaklanması bir arada değerlendirildiğinde bir aile içi şiddet vakasıyla daha karşı karşıya olduğumuz netleşiyor.
 
Kaynağı, tarihsel gerekçeleri bir yana bu ‘biz bir aileyiz’ çerçevesi Türkiye’de çok yaygın bir iktidar olma tanımıdır, bilinir. Patron işçilerine, Rektör üniversite çalışanlarına, hoca asistanlarına, teknik direktör futbolcularına, lider örgüt üyelerine nerede bir grup, örgütlenme, iş bölümü vs varsa bu meşum ‘biz bir aileyiz’ seslenmesi devreye girer, girmesiyle de şiddeti üretmeye başlar.
 
Arınç, bu ‘aile’ için nasıl fedakarca saçını süpürge ettiğini, gençliğini güzelliğini bu uğurda nasıl gözünü kırpmadan harcadığını, aile reisinin arkasını toplamakla nasıl ömür çürüttüğünü ve fakat bir nebze bile kıymeti bilinmeden, hem de anlamadan dinlemeden kapının önü gösterilir gibi şiddete uğramasını yana yakıla haykırıyor, ailenin büyük oğlu, aman düzen bozulmasın, çark dönsün diye dedikodunun önünü kesmeye çalışıyor, haşarılığıyla tanınan haylaz oğlan, babaya yaltaklanmak için yakaladığı fırsatın üstüne atlıyor, ve reis istifini hiç bozmadan, burnundan kıl aldırmadan gönül alabileceği vaadini bile esirgeyerek, had bildirmekten geri durmuyor.
 
Türkiye’de aile içi şiddet şakası yapılmayacak denli ciddi bir sorun. Erdoğan ve Arınç arasında olan da, aile içi şiddetin aslında nasıl toplumun kılcal damarlarına kadar sızdığını, sadece şiddete maruz kalanlar için sığınma evi ve saldırganlar için de uzaklaştırma kararlarıyla çözülmesinin mümkün olmadığını, daha kapsamlı önleme çalışmalarının zorunlu olduğunu kanıtlayan bir hal.
 
Yine de ilk elden acil olan şiddete maruz kalanı şiddet ortamından çıkarmak. Sığınma evleri en doğru çözümlerden biri. Artık sığınma evi Köşk mü olur, Cemaat mi, yoksa reis kimselere çaktırmadan maruz kalanın gönlünü bir kere daha almayı başarır mı, bakalım göreceğiz…

Etiketler:
İstihdam