14/06/2013 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

Bırakalım Taksim’deki gençler mücadelelerine devam etsinler. Türkiye’de yeni bir dönem açtılar ve milyonlarca insanın umudu oldular. Umalım ki Taksim’de yakılan meşale sonun başlangıcı olsun.

Bırakalım Taksim’deki gençler mücadelelerine devam etsinler. Türkiye’de yeni bir dönem açtılar ve milyonlarca insanın umudu oldular. Umalım ki Taksim’de yakılan meşale sonun başlangıcı olsun.
 
Sáo Paulo’dan Van’a kadar internet üzerinden yazıp “hiç olmazsa şimdi yaz; Türkiye’de neler oluyor” diyen herkese teşekkürler. Ufacık bir gazetede, altı sene de olsa yazmayı bıraktıktan sonra hâlâ hatırlanmak, sizlerin ilgisinin devam ettiğini bilmek çok güzel. Teşekkür ederim!
 
Taksim Gezi Parkı protestoları bana Birleşik Krallık’taki (BK) “Poll Tax – Kelle Vergisi” başkaldırısını hatırlattı. Tabii ki politik ve sosyal başkaldırılar birebir uyuşmaz. Bu iki başkaldırı arasındaki en önemli fark; Kelle Vergisi başkaldırısını başlatan tıpkı Taksim Gezi Parkı başkaldırısında olduğu gibi halktı, fakat sonradan BK solu ülkedeki dağınık hoşnutsuzluğu ve değişik itirazları bir araya getiren “All Britain Anti-Poll Tax Federation – Bütün BK Kelle Vergisi Karşıtı Federasyon”unu (ABAPTF) kurdu ve yönlendirdi. Türkiye solu ise böyle bir şeyi yapabilme irade ve becerisinde görülmüyor.
 
Mesela CHP’yi ele alalım. Alalım çünkü ABAPTF’nin ana kurucu organizasyonu, İşçi Partisi içinde organize olmuş solcu “Militant Tendency – Militan Yönelim” idi. Kılıçdaroğlu’nun iyi niyetine ne kadar güvenirsek güvenelim, şu anki yakın çevresine topladığı ekiple ülkedeki yeni yeni budaklanan toplumsal muhalefeti yönlendirmesi ve oya tahvil etmesi mümkün gözükmüyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin 2 Haziran 2013’te, kullanılıp bir kenara atılmış eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’a “CHP’nin kapıları açıktır” diye AA’ya beyanat verdi! Toplumsal muhalefetin başkaldırdığı bir sırada buna sadece “angutluk” denir. Gündem saptırdığı gibi, CHP içinde ve daha önemlisi geniş muhalefet içinde insanları ana muhalefet partisinden yabancılaştırmaktan ve soğutmaktan başka bir şeye yaramadı. Diğer yakın çevresinden tanıdığım bazı milletvekillerinin yaptıkları ise artık politikadan emekli olmaları gereken bazı eski diplomat ve insan hakları konusunu kıyısından köşesinden tutmuş bazı aktivistler, ki hiçbiri CHP’ye stratejiler geliştirebilecek politik ağırlıkta değil. İşte bu yüzden daha geçenlerde Kılıçdaroğlu, Avrupa Parlamentosu’nun Sosyalist, İlerici ve Demokrat Grubu başkanı Hannes Swoboda tarafından çocuk gibi azarlandı ve CHP hiçbir şey yapamadı. Bunun mücadelesini vermek de, CHP üyesi bile olmayan bana ve benim gibi aktivistlere düştü!* İşte bu yüzden CHP ülkede yükselen toplumsal muhalefeti, isyanı bırak yönlendirmeyi, peşinden ancak ve ancak takip ediyor. Kadıköy’deki mitingini iptal edip Taksim’e gitti; orada da şüpheyle karşılandı!
 
Dönelim Thatcher’a. Kelle Vergisi’ni sonuna kadar müdafaa etti; Kelle Vergisi başkaldırısı için dış mihrakları ve muhalefeti suçladı! Kendisinin güçlü lider çevresindeki aklıselim sahibi politikacıların korkak olduğunu iddia etti! “Bu iş çapulcuların işidir” dedi! Çevresindeki bazı diğer tutucu politikacılar, 31 Mart 1990’daki Kenington Park’daki 200000 kişinin katıldığı, Kelle Vergisi büyük protesto mitinginden polisin kullandığı şiddetti soruşturacağız falan diye, durumu idare etmeye çalıştılar! Tabii hiçbir şey olmadı, şiddet polisin yanına kâr kaldı. 11 senedir BK’lığı idare eden Thatcher sonunda, Kasım 1990’da kendi partisi ve bakanlar kurulu tarafından istifaya zorlandı/ikna edildi! Gözyaşları arasında Başbakanlık Konutunu terk etti. Kamuoyu araştırmalarına göre tutucu parti, İşçi Partisinin önündeydi. Thatcher’in tercihi olan, belki de bütün zamanların en renksiz İngiliz politikacısı John Major yerine seçildi. Bu sene Nisan ayında ne kadar nefret edildiğini tam anlayamadan öldü, çünkü iktidardayken milyonların tapındığı Demir Leydi, Alzamir hastasıydı. Kendi partisi bile arkasından yarım ağız üzüldüklerini söylerken, BK’lığın birçok şehir ve kasabasının sokaklarında partiler düzenlendi.
 
Bırakalım Taksim’deki gençler mücadelelerine devam etsinler. Türkiye’de yeni bir dönem açtılar ve milyonlarca insanın umudu oldular. Bizlere onları destekleyip, taleplerinin arkasında durmak düşer. Umalım ki Taksim’de yakılan meşale sonun başlangıcı olsun.
 
*Herr Swoboda nihayet Avrupa Parlmento’sunda Türkiye’deki durumu görüşmek için öncülük yaptı! Ben bunu yazarken bu konu AB parlamentosunda (04.06.2013) görüşülüyor olacak. Kılıçdaroğlu’na reva gördüğü muamele için özür dileyecek mi? Bekleyelim, görelim?
 
Fotoğraf: Kemal Aslan

Etiketler:
İstihdam