16/03/2016 | Yazar: Hasan Kaba

Her gün isyan etmek nedir bilir misiniz? Deli gibi seviyorken seni seviyorum diyememek.

Ne kadar da zor bu konularda söze girmek. Kimsenin bilmediği, kendinden sakladığın gerçeği dile getirmek. Fırtınalar kopar bazen içinde çığlık atarak söylemek istersin kurtulmak istercesine. Ama ya ne derlerse korkusu birden alır tüm heyecanını içinden. Milyonlarca yıldır aslında yalnız değilsindir bilirsin bunu ama alışagelmişin dışına çıkmak bazen korkutur. Sadece susar ve izlersin herkesi ve her şeyi. Kimsenin haberi olmadan kimse seni anlamadan hayaller kurarsın. Bazıları hüzün dolu bazıları sevinç dolu ve bazıları umut dolu. Bilemez kimse senin bakarken gördüklerini ve kimse bilemez senin dinlerken hissettiklerini.

Hatırlar mısın? Onu ilk gördüğünde yaşadığın heyecanı. Ayakların yerden kesilmiş soğuk terler dökmeye başlamıştın. Sana anlattıklarının hiç birini anlamamış sadece gözlerine bakarak hayaller kuruyordun. Sana bir kere dokunsa keşke. O arada gelen ısrarlı bir soruyla irkildin. Hiçbir şey anlamamana rağmen evet dedin. Sana şaşkın bakışları arasında hemen sen de bir şeyler söylemeye başladın ama alakalı ama alakasız. O gün bitsin istemedin ve sana bir iyi akşamlar dediğinde keşke zaman dursa deyişin yok mu? Ama gün bitmişti. Tek başına hem mutlu hem heyecanlı hem de korku dolu bir şekilde sahilde oturuşun ve kendini sorgulaman. Keşke hemen sabah olsa da yine görüşsem dediğin bitmeyen o gecenin ardından doğan güneş. Hiç unutmam erken kalkıp hemen hazırlanıp telefonun başına oturuşunu. Ben değil o aramalı kaosu. Ve kahvaltı için gelen o telefonla yatakta zıplamaya başladığın dakikalar. Kalkıp gittiğinde gözlerinin içine bakan ve sana kahvaltı hazırlayan gizli ve hisli sevdiğin. Onun ise sadece bir dostuydun. Keşke susmasa saatlerce konuşsa kıyamete kadar dinlesem dediğin o dakikalar.

Sevgilisiyle birlikte çıktığın o gezmelerde hatırlar mısın? Onun sevgilisine olan sevgisi ve senin ona olan o büyük aşkın. İşte kahreden buydu seni bu. Biliyordun asla ona seni seviyorum diyemeyecektin. Elini tutup sokaklarda gezemeyecektin. Neden mi? Çünkü bu senin toplumunun ve hayatının geleneklerine aykırıydı. Çünkü bu büyük bir ayıptı birçoğuna göre.

Kafasını ilk omzuna koyduğu o anı hatırladım şimdi birden. Bir tebessüm sardı. Hiç hareket etmeyişin ve tanrıya kalkmasın hiç hep başı omzumda kalsın diye ettiğin dualar canlandı gözümde. Her yerin uyuşmuştu lakin ne önemi vardı bu büyük mutluluğunun yanında uyuşmanın. Hissetmiş olmalıydı.  Bakışlarındaki derinlikte düşüncelerini okumalıydı. Acaba biliyor muydu? Sanmam çünkü bakışları çok dostaneydi. Deli gibi açken patates kızartması yemenizi hatırlıyor musun? Dudaklarının kenarında kalan mayonezi silerken elinin titreyişini. Tek beklentin ve istediğin onun mutlu olmasıydı. Ya tek kaldığındaki hayallerin gerçek olmayacağını bile bile kurduğun o birbirinden güzel hayaller ve umutlar. Gözlerinin yalnızlığında nemlenişi ve gözlerinin uzaklara dalışı.

Çok iyi anlıyorum anlatılmaz yaşanır. Her şey ve herkes sıradandı artık. Dünya o kadar küçülmüştü ki sığamıyordun hiçbir yere. Artık eve dönme vakti gelmişti. Umutlarını hayallerini ve her şeyden daha fazla sevebileceğini düşündüğün ve inandığın kişiyi geride bırakarak. Yüreğinden bir şeylerin kopuşu ne kadar acıdır bilir misiniz? Tüm güzellikleri geride bırakarak uzaklaşmak. Yavaş yavaş unutmaya çalışmak her şeyi.

Her gün isyan etmek nedir bilir misiniz? Deli gibi seviyorken seni seviyorum diyememek. Fotoğraflara bakarak bir kadeh şarapla isyan etmek. Toplumsal sınıflamalara olan nefretinin giderek artması. Ötekileştirmenin yükünün altında ezilmek. Genel kanının dışında kalmak. İsyanını bile içinde yaşıyor olmak. Bilirim zordur anlatamamak. Kısaca bu büyük sevginin önündeki tek engel toplum nezdinde senin de sevdiğinin de ERKEK olması.


Etiketler:
nefret