09/03/2012 | Yazar: Erdal Partog

Bazı erkekler sıklıkla erkeklikten vazgeçmeyi kişisel bir tercih olarak algılayabiliyor. Bu algının bir adım ötesi olan erkekliğin kamusal anlamına dair suskunluğu ise devam edebiliyor.

Feminizmin uzun soluklu bir mücadele olduğunu feminist hareketin her aşamasında görmek mümkündür. Bu mücadele kadınların özgürleşme deneyimlerinin ve kadınların düşünsel dönüşümünün tarihidir. Feminizm erkekliğin eleştirisi olmakla birlikte kadınların kendi güçlerini birleştirme ve bu gücü siyasi olarak örebilme kabiliyetidir. Kadınların erkeklere rağmen kendi başlarına yarattıkları bu eşsiz deneyim tıpkı diğer deneyimler gibi ufuk açıcıdır. Ancak erkeklerin bütün bu değişim ve dönüşümden nasıl bir ders çıkarabildiğini henüz somut olarak görmüş değiliz.
 
Efendi ve köle ilişkisinde kölenin özgürleşmeye daha yakın olması, efendinin ise kendini özgürleşmeye açmak istememesi; kadının özgürleşmeye daha yakın, erkeğin daha uzak olması felsefi bir tartışmaya açık da olsa özgürlük mücadelelerinin hep ezilen ya da yok sayılan kesimlerin varoluşlarından çıktığını görüyoruz. İster ekonomik, ister toplumsal cinsiyet isterse din temelli olsun siyasetin özgürlükçü yanını örgütleyebilenler hep iktidar sahiplerini hayal kırıklığına uğratanlardır.
 
Erkeklerin de iktidar anlamında eski türevlerinin yaşadığı hayal kırıklığını yaşadığını söylemek ise oldukça erken olacaktır. Bu anlamda erkeklerin kaybetmeye tahammül edemediği şey kadınların özgürlükçü yaratıcılıklardır.
 
Erkeklerin siyasi iktidar anlamında kendini yıkması ve yeniden farklı erkekliklere açık bir toplum inşa etmesi hâlâ hazırda zor görünüyor. Çünkü daha birçok erkek erkekliği tartışmak istemediği gibi kadınlığı tartışma konusu yapabiliyor. Hatta bazı feminist söylemlere sahip olan erkekler erkekliği kişisel bir süreç olarak okuyup makro ataerkil tahakkümü görmezden gelebiliyor.
 
Bundan dolayı bazı erkekler sıklıkla erkeklikten vazgeçmeyi kişisel bir tercih olarak algılayabiliyor. Bu algının bir adım ötesi olan erkekliğin kamusal anlamına dair suskunluğu ise devam edebiliyor. Erkekliği masaya yatırmanın özgürleştirici bir süreci örebileceği erkekler tarafından sıkça unutuluyor. Kamusal erkeklik, erkekliğin demir bir leblebi olduğunu söyleyip bunun üstüne kolayca yatabiliyor.
 
Tüm bu olumsuz anlamlarına rağmen erkekliğin hâkim olduğu her alanda erkeklerin kendi erkeklikleri üzerinden bir süreç yaratabilmesinin mümkün olabilir mi? Erkeklerin kendi erekliklerinin oluşum süreçlerine geri dönmeleri ve bu süreçleri eleştirel bir şekilde dilendirmeleri bir çıkış olabilir. Bu çıkış erkeklerin kendi içinde tek tip olmadığını farklı farklı erkeklik biçimleri içinde olduklarını oraya çıkarabilir. En önemlisi de erkekliğin ittifak yapılacak bir özgürleştirici politika olmadığını bir iktidar olduğunu bu nedenle erkeklerin kendi aralarındaki erkeklik farklılıklarının özgürleşme politikası açısından önemli olduğunu söyleyebiliriz.
 
Ancak erkeklik hakkında bugün hiç de o kadar özgürleştirici bir süreç yaşamadığımızı da farkındayız. Çünkü söz konusu feminizm olunca erkekler nedense hep kadınları ve kadınlık durumlarını konuşmayı kendine bir görev ediniyor. Bu görev öylesine bir noktaya varıyor ki kadınlar adına düşünmeyi, kadınlar adına karar vermeye, böylece erkek aklının tekrar erkekliğe rücu etmesine kadar işler varabiliyor. Erkeklerin bir an için erkeklikten uzakmış gibi yapması ama sonunda yine kendi erkekliğini temize çıkarma sevdası belirebiliyor.
 
Yani erkekler kendi erkekliklerinin siyasi iktidar anlamında ne gibi tahakküm biçimleri kurduğunu tartışmaya açmaktan özenle kaçınırlar. Sokakta, evde ya da kamusal mekânlarda erkekliğin baskın karakterinin kimleri ezdiğini nedense kendilerine sormaktan korkarlar. Çünkü bu erkekler erkekliği konuşmak yerine savaşı ve kadınları konuşmayı kendilerine iş edinirler.
 
Kimi erkekler işin hemen kolayına kaçıp bu davranış biçimlerini psikolojiye bağlayabilir. Ancak erkeklerin bu tutumunu psikolojik ya da sosyolojik bir nedenle sadece açıklayamayız. Çünkü erkeklik siyasi bir iktidar meseledir. Erkekliği ancak ve ancak özgürlük ve iktidar bağlamında açıklayabiliriz.
 
Bundan dolayı toplumsal cinsiyet bağlamında erkek olarak erkekliği tartışma düzlemine çekebilme gücünü bulmalıyız. Böylece erkeklikten menkul siyasi iktidarın kendi düzlemine çekilmesi, kadınların mücadelesinin ötesinde erkeklerin erkeklik iktidarından kendilerini kurtarması için bir fırsat olacaktır. Cinsiyet belasını ve erkekliği tartışmak bunu yaparken erkeklikten başlamak en doğru başlangıç olarak karşımızda duruyor. Erkeklerin özgürleşmesi erkeklikten uzaklaşması ve erkeklik yasasını demokratik bir şekilde dönüştürmesinden geçiyor.  
 
Bu anlamda büyük dönüşümler sadece ekonomik değil aynı zamanda cinsiyet temelinde de olduğu oranda özgürlükçü bir dünya hayal edebiliriz. Bunun için erkeklerin iki dudağı arasında kalmayacak somut pratiklere dayanan özgürlükçü bir aktivizme ihtiyacımız vardır.
 
Sanırım bu aktivizm için erkeklerin kendi erkekliklerini kamusal tartışmaya açması erkeklerin kendi erkeklikleri ile dalga geçmesi önemli ve özgürleştirici bir kazanım olabilir. Biz Erkek Değiliz İnsiyatifi’nin (BEDİ) kendilerine verdikleri isimde geçen ‘erkek değiliz’ ifadesinin siyasi iktidar anlamında erkekliği sorgulaması kamusal olarak oldukça önemli bir adımdır. Ancak erkek olduğumuzu en azından erkeklerin çoğunluğunun erkeklik ideolojisinin sultasından geçtiğini kabul ederek erkekliği tartışmayı da bıkmanda usanmadan süreklileştirmeliyiz. Ancak bu şekilde erkekliğin altın kurallarını deşifre edebiliriz.

Etiketler:
nefret