06/05/2013 | Yazar: Gözde Demirbilek

Her ne kadar ben şu an evliliğe sıcak bakmasam da, bu diğer LGBT’lerin benimle aynı görüşte olduğunu göstermez. Belki de ‘kutsal aile’yi eşcinsel ailelerle yıkarız.

Evlilik karşıtı ya da evlilik yanlısı olmadığımı belirterek başlamak istiyorum yazıma. Çünkü evliliğin ne karşıt olunacak kadar tek suçlu olduğunu, ne da yanlısı olunacak güzel bir şey olduğunu düşünüyorum. 
 
Bir LGBT birey olarak son yıllarda dünya üzerindeki LGBT hareketinin güzel yerlere geldiğini görürken, Türkiye’de kıpırtılardan öte gidilememesi aynayı iktidara tuttuğumuz kadar kendimize tutmamızı da gerektiriyor. Bu hareketin artılarını eksilerini bir kenara toplayıp belki önce kendi içimizdeki "fobi" meselesini çözmemiz gerekiyor. Transobik bir geyin, bifobik bir lezbiyenin önce içindeki fobinin bayrağını indirmesi gerekiyor. Kendi içinde bile fobiler barındıran bir kitlenin derin yaralar alması olağandır. Hani bir klişe vardır "birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günlerde" şeklindedir. Onun LGBT bireyler için olanı kesinlikle "birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu YÜZYILLARDA" olmalıdır. Bu da nasıl zorlu bir dünyadan geçtiğimizi kanıtlar niteliktedir. 
 
Hep söyleriz; sistem, evliliği sistem içinde rahatça yaşamak için hayatta kalmak için bir şart olarak görüyor. Bunun için her şeyi "kutsal aile"ye göre kanunluyor. Sorun burada başlıyor sanırım. Kutsal aileyi beraberinde getiren şey yani ilk basamak "olması gereken evlilik" çünkü. Evliliğin tek suçlu olmamasının sebebi de bu. Yani "olması gereken evlilik" gibi bir olgu olmasaydı evliliğin suçlanacak bir tarafı kalmazdı. Çünkü tek eşliliği tercih eden bir insan için rahat bir evlilik aynı zamanda rahat bir yaşam anlamına geliyor sistemin içinde. Olması gereken evlilik iki zor(un)lu koldan incelenebiliyor Türkiye’de. Biri devletin sadece kadın-erkek evliliğine izin vermesi. Diğer kol ise ailelerin belli bir yaştan sonra bireyler üzerinde kurduğu psikolojik baskıdır. "Yaşın geçti, evde kaldın, biriyle evlen artık, geç baba olacaksın, yaşlanınca sana kim bakacak?" gibi cümlelerle insanları tetiklemek. İlk yenilmesi gereken şey evlenmemenin hayatın sonu olmadığını insanlara anlatmaktır. Yani evliliği 25 yaşından sonra zorunlu hale getiren psikolojik baskının ortadan kaldırılması ve sadece isteyenler tarafından olmasını sağlamaktır. Yoksa şartlara bakıldığında zorla evlendirilen ve istediği halde evlenemeyen insanlar hep ailenin kutsallığını biraz daha biraz daha arttırıyor. "Olması gereken evlilik" tam bu konuda önümüze çıkıyor. 
 
Eşcinsel evliliklerinde bu kadar ısrarcı olmamızın sebebi evlilik için yanıp tutuşmamızdan değil, hakkın tanınması ve bu hakkı kullanma kararının bireye bırakılması yönündedir. Dünya üzerinde milyonlarca farklı görüş varken bütün eşcinsellerin evliliği istediğini ya da bütün eşcinsellerin evlilik karşıtı olduğunu düşünmek, hatta tüm eşcinseller arasında sadece bu iki düşüncenin hâkim olduğunu düşünmek büyük bir yanlışlıktır. Siz baktığınızda sadece 25 yaşı itibariyle evlenen ya da hiç evlenmeyen heteroseksüeller mi görüyorsunuz? Bundan 20 yıl sonra evlenmeyi istemeyeceğim ne malum? Tutun ki 40 yaşıma kadar evlilik aklımdan bile geçmemiş ve 40 yaşımda hayatımda öyle bir gelişme olmuş ki evlenmeyi istemişim. Neden "evlilik" hak olarak tanınmasın ve ben isteğime göre tercih edeyim ya da etmeyeyim? Kaldı ki, bir LGBT birey olarak çocuk istersem ve evlat edinmek için yolum yine evlilikten geçmek zorunda kalırsa? Bana kalırsa hak tanınmadan olanı yıkmak çok zor. Yani böyle bir hakkı bile tanımadan yüceleştirilmiş evliliği, önce düze indirmek (ki yolu eşcinsellere de evlilik hakkı tanınmasından geçer) daha sonra şekillendirmek gerekir.
 

Her ne kadar ben şu an evliliğe sıcak bakmasam da, bu diğer LGBT’lerin benimle aynı görüşte olduğunu göstermez. Neden evlenmek isteyen arkadaşlarımın yanında olmayayım? Belki de “kutsal aile”yi eşcinsel ailelerle yıkarız. Belki de "olması gereken evlilik" ilk basamakta eşcinsel evliliklerle parçalanmaya başlayacaktır. Böylece evliliğin de "kutsal" olduğu gerçeği yitecek ve olağan bir süreç haline gelecektir. Sadece belli şartlarda evlilik diye bir şey olmazsa evlilik konusunun da bu kadar sorun haline gelmeyeceğini, sorunun yüceleştirmede ve tek model haline getirilmesinde olduğunu, tek model olmazsa "olması gerektiği gibi" bir evlilik çeşidinin kalmayacağını ve bunun artık bir sorun haline gelmeyeceğini düşünüyorum. 


Etiketler:
İstihdam