30/12/2011 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

‘Fransa Bedelini Çok Ağır Öder’, boş laf. Yüksek egolu iki politikacı olan Sarkozy ve Erdoğan birbirlerine bağırarak, iç politikalarında puan toplarlar; Türkiye’deki yıllardır sindirilmiş ve yok olma noktasına yaklaşan Ermeni azınlık ise; kendini daha da tehdit altında hisseder.

"Fransa Bedelini Çok Ağır Öder", boş laf. Yüksek egolu iki politikacı olan Sarkozy ve Erdoğan birbirlerine bağırarak, iç politikalarında puan toplarlar; Türkiye’deki yıllardır sindirilmiş ve yok olma noktasına yaklaşan Ermeni azınlık ise; kendini daha da tehdit altında hisseder.
 
Fransız Parlamentosu’ndaki “Ermeni Soykırımını tanımayanlara ceza teklifi” kanun tasarısına, yine Türkiye’deki değişik çevrelerden yanlış ve işe yaramayacak tepkiler geldi. Yanlış hedeflere, hiçbir şekilde işe yaramayacak telkinler ve uyarılar yapıldı. Türk kamuoyunu tatmin edeceği düşünülen ve Ermeni konusunu halletmekten çok, Türkiye’de puan toplamaya dönük bu girişimlerin kimseye bir faydası olmayacağı gibi sorunun çözümüne de bir katkı sağlayamayacağı açık.

Türkiye’den bu tasarıya yükselen şu argümanlar tabii ki doğru: “Bu tasarının bugünlerde Fransız Parlamentosu’na getirilmesinin, Türkiye’deki Ermeni sorununu çözmekle bir alakası yok. Yaklaşan Başkanlık seçimlerinde, Fransa’daki Ermeni Diyasporası ve sempatizanlarının oylarını alabilmek için Sarkozy ve taraftarlarının bir seçim yatırımıdır. Diyasporanın bunu Türkiye’yi sıkıştırmak olarak görüp, böyle kanunları her gördüğü yerde desteklemesi Türkiye’deki Ermenileri zor durumda bıraktığı gibi; Türkiye Ermenistan arasındaki zaman zaman erime eğilimleri gösteren buzları daha da sağlamlaştırıp, kalıcı hale getiriyor.” Hrant’ın kardeşi Orhan Dink bu konuda “Yaşananların Türkiye’deki Ermenilerle çok ilgili olduğunu düşünmüyorum...Bizim acılarımızı siyasete malzeme etmeyin...”diyor ve Ermeni Diyasporasına şöyle sesleniyor: Bu yasaya “siz karşı çıkın”.

Bu argümanlara Sarkozy’nin, Merkel’le birlikte bugünkü Avrupalı liderler arasında belki de en zenefobik liderlerlerden birisi olduğu ve kendi iç politika hesapları için her fırsatta Türkiye’yi harcamaktan çekinmeyen sağcı bir lider olduğu bilgisini de ekleyeyim.

Bu tablo karşısında Türkiye ne yaptı, ne yapmalı?
 
İşadamlarının Fransa’da yapmaya çalıştıkları lobi faliyetleri teşebbüsü, tam bir fiyasko. Toplanabilecek salon bile bulamadılar. Gerçek şu ki; ciddi bir ekonomik kriz içinde olmasına rağmen ve işsizliğin yüzde 10’lara yükseldiği Fransa’yı, Türkiye kendi ekonomisine zarar vermeden, işsizliğini artırmadan, ekonomik yaptırımlarla dize getiremez. Bu içinde bulunduğu duruma rağmen Paris şehri, tek başına koskoca Türkiye’nin toplam turizm gelirinin kat ve kat üstünde gelir sağlıyor! Ne yapacaksınız; OYAK sermayeli, Renault’u mu kapatabileceksiniz? AB’ye ve dolayısı ile Fransa’ya göbekten bağlı Türk ekonomisinin, böyle ne gücü ne de iştahı var. Diyelim ki hakikaten Fransa’ya karşı bir kampanya başlattınız.

Amerikalılar’ın başına gelen, Türklerin de gelir. Irak işgalinden sonra müttefikleri arasında ABD’ye en sert Fransa çıkmıştı. ABD’de, Fransız mallarına karşı bir “halk boykotu” başlatılmak istendi. Yazıldı, çizildi hatta bir numaralı boykot matahı olarak da şampanya seçildi. Fransızlar buna sadece güldüler; “Burası Fransa deyip” TV kameraları önünde kahkahayı bastılar. O gün bugündür ABD’de daha fazla şampanya tüketiliyor! Avrupa Bakanı(!) Egemen Bağış’ın sorunun çözümünü halkın insiyatifine yıkmaya çalışması bir işe yaramaz. Aile dostları Ajda, Fransız parfümlerinden mi vazgeçecek?

Ya bu delegasyonun peşine takılıp Fransa’ya giden CHP Samsun milletvekili Haluk Koç’a ne buyrulur? Bir zamanlar CHP’nin genel başkan adayı da olmuş bu politikacı, Paris’te Sosyalist Enternasyonel’deki kontaklarını kullanarak sol politikacılarla mı görüştü? Görüşmesi gerekirdi, çünkü solun yasaya ikinci onayı verecek Senato’da çoğunluğu var. Bu konudaki son oylamada da bu tür bir yasanın ortadan kalkması, Fransız senatosonda olmuştu. Görüştüyse bile Fransız Sol’unun Haluk Koç’a verecek desteği yok, çünkü CHP’nin, Sosyalist Enternasyonel içinde “Sosyal Demokrat bir partinin gereklerini yerine getirmediği” için yıllardır en büyük tenkitler Fransız ve İskandinav solundan geliyor. Bu Samsun Milletvekili Beyefendi mecliste temsil ettiği Samsun ili için hangi etnik azınlıklar çalışmasını yapmış ve partisi ve kamuoyu ile paylaşmış ki, Fransa’da herhengi bir kişi kendisini ciddiye alsın. Mesela, benim çocukluğumda adı “Matsyon” olan Samsun’un o güzelim sahil şeridinin adının sistematik olarak neden devamlı yok edilmeye çalışıldığını mı bize açıkladı? Yine mesela, benim çocukluğumda ilkokula başladığım Samsun’un Vezirköprü Kazası’nda tek tük de olsa, bir Ermeni azınlık kalmıştı. Bugün Vezirköprü’de tek bir Ermeni dahi bulabileceğinizi sanmıyorum. Samsun Milletvekili Haluk Koç yıllardır temsil ettiği vilayetinin hangi etnik azınlık sorununa ne ilgi gösterip, hangi yaralarına melhem oldu ki, milletlerarası platformlarda, bir insan hakkı konusunda sözüne itibar edilsin?

“Fransa Bedelini Çok Ağır Öder”, boş laf. Fransa Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın telefonuna dahi çıkmadı! Buraya yazıyorum: Fransa hiçbir bedel falan ödemez, hatta Türkiye’de koparılan fırtına umurunda bile olmaz. Yüksek egolu iki politikacı olan Sarkozy ve Erdoğan birbirlerine bağırarak, iç politikalarında puan toplarlar; Ermeni sorunu bir adım bile ilerlemez, diyaspora kendini iyi hisseder, bir zafer kazandık zanneder, Ermenistan’daki iktidar güçlenir ve boykot için sırada hangi ülke var diye bakmaya başlar. Türkiye’deki yıllardır sindirilmiş ve yok olma noktasına yaklaşan Ermeni azınlık ise; kendini daha da tehdit altında hisseder.
 

Etiketler:
İstihdam